DerlediklerimizGüncel

Ertuğrul Kürkçü | Marx… Bir Umut Işığı

Marx, böylece okurlarını, yaşadığımız dünyanın “mülksüzleştirilmiş” milyarlara dayattığı “tahammül edilemez” koşullara meydan okumanın imkanlarıyla bu meydan okuyuşun dünya-tarihsel koşulları üzerine yeniden ve hakikaten düşünmeye ve elbette 20. yüzyıl devrimlerinin nasıl olup da yenilebildiklerini ama neden hala bir sosyalist devrim umudunun insanlığın biricik sahici umudu olduğunu anlamaya açılan sahici bir kapının eşiğine getirecektir. Gerisi bu dünyanın okur için de “tahammül edilebilir” olup olmadığına kalıyor…

Marx’ı doğumunun 200. yılında, her okuyuşumda daha çok ve daha derin bir bilgi kaynağına ulaştığım duygusu veren Alman İdeolojisi’nden alıntıladığım şu aşağıdaki pasajla anmak isterim.

Bende Marx okuma dürtüsü uyandıran,  bu pasajı aldığım Alman İdeolojisi’ne birçok göndermenin de olduğu, Bertrand Russel’ın 1965’te “de Yayınları”ndan “Sosyalizm” başlığıyla çıkan eseriydi. Russel’ın filozof olarak edindiği bütün haklı üne karşın Marx eleştirisiyle başa çıkamadığı sezgisiyle Erdal Öz’ün Ankara, Büyük Pasaj’daki Sergi Kitabevi’nden Alman İdolojisi’ni satın aldım, bu okuduğum ilk Marx kitabıydı.

Alman İdeolojisi, hiçbir kelimesini diğerinden ayırmanıza olanak vermeyen mimarisiyle, içerdiği muazzam tarih, felsefe, sosyoloji bilgisiyle ve sizi çağırdığı praksis ruhuylaMarx’ın uğrunda bir ömür adamaya değecek bir kurtuluş felsefesi için “kendisini aydınlatmak” üzere göz nuru dökerken ortaya çıkardığı eseri, 1960’ların altüstlüklerle dolu dünyasında kendisine hayatta bir yol seçmek tasasıyla Ankara’da çevresine merakla bakan bir genç adam için de başlıbaşına bir “şey”di: Başa çıkması gereken bir meydan okuma, onu diğer insanlara bağlayan şeyin ne olduğuna dair bin bir sorusunun karşılığının sunulduğunu henüz sadece sezebildiği bir küçük ansiklopedi, aynı anda hem tarihe hem geleceğe bakmasına imkan veren bir pusula, bu memleketteki meselelerin ucunun dünyanın başka yerlerine bağlanabildiği bütünsel bir yaklaşımın olabileceğinin idraki, yalnızca bir şey değil her şey olmak arzusunun insan olmanın tabiatından geldiğini doğrulayan bir felsefeyle tanışma mutluluğu, genç bir adamı isyana sevk eden dürtülerle aklın yol göstericiliği arasında bir köprü kurma imkanı; bir umut ışığı…

Okurlar, Marx’ın 200. doğum gününde, yazılışından 176 yıl sonra da hala dupduru bir bilgi ve düşünce kaynağı olarak tazeliğini koruyan eseri üzerine düşünsünler diye Alman İdeolojisi’nden aşağıdaki pasajı Türkçeye çevirdim.

Bu vesileyle herkese Alman İdeolojisi’ni yeniden ve yeniden okumayı tavsiye etmemin ukalalık sayılmayacağını umarım.

Marx, böylece okurlarını, yaşadığımız dünyanın “mülksüzleştirilmiş” milyarlara dayattığı “tahammül edilemez” koşullara meydan okumanın imkanlarıyla bu meydan okuyuşun dünya-tarihsel koşulları üzerine yeniden ve hakikaten düşünmeye ve elbette 20. yüzyıl devrimlerinin nasıl olup da yenilebildiklerini ama neden hala bir sosyalist devrim umudunun insanlığın biricik sahici umudu olduğunu anlamaya açılan sahici bir kapının eşiğine getirecektir. Gerisi bu dünyanın okur için de “tahammül edilebilir” olup olmadığına kalıyor…

* * *

“[…] (felsefeciler için anlaşılabilir bir terim kullanmak gerekirse) ‘yabancılaşma’ elbette ancak, iki pratik öncül varolduğu takdirde ortadan kaldırılabilir. ‘Tahammül edilemez’ bir güç, yani, insanların ona karşı bir devrim yaptıkları bir güç haline gelebilmesi için, [yabancılaşmanın] insanlığın büyük kitlesini ‘mülksüz’ kılarken aynı zamanda bir zenginlik ve kültür dünyasını var etme çelişkisini üretmiş olması şarttır, her iki koşul da üretici güçte büyük bir artışı ve yüksek derecede bir gelişmeyi öngerektirir. Ve öte yandan üretici güçlerdeki bu (insanların yerel değil gerçek, elle tutulur dünya-tarihsel varlığını işaret eden) gelişme mutlak olarak zorunlu bir öncüldür, çünkü o olmaksızın yokluk yalnızca genelleştirilmiş ve yoksunluk içinde zaruri ihtiyaçlar uğruna mücadele ve bütün o kadim pis işler kaçınılmaz olarak yeniden üretilmiş olur; dahası, çünkü insanlar arasında evrensel bir münasebet yalnızca üretici güçlerin bütün uluslarda eş zamanlı olarak ‘mülksüz’ kitleyi (evrensel rekabeti) üreten, her ulusu diğerlerinin devrimlerine bağımlı kılan ve nihayet yerel [bireylerin] yerine dünya-tarihsel, kanlı canlı evrensel bireyleri geçiren bu evrensel gelişmesiyle kurulur. Bu olmaksızın, (1) komünizm yalnızca bir yerel olay olarak var olabilir; (2) münasebet güçlerinin kendileri evrensel, dolayısıyla tahammül edilemez güçler olarak gelişemez; batıl itikatlarla kuşatılmış ilkel koşullar olarak kalır; (3) münasebetlerdeki her genişleme yerel komünizmi ortadan kaldırır.”

Kaynak: Bianet. 5 Mayıs 2018

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu