Güncel

SÖYLEŞİ | Deprem bölgesinde olan ATİK temsilcisi: Dayanışmamızı Süreklileştirmeliyiz!

"Bölge halkının yanında ise ilk günden itibaren devrimci demokratik kurumlar, devrimciler ve gönüllüler var. Bu kurumlardan biri de Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK). ATİK faaliyetçileri, depremin beşinci gününde ulaştıkları Antakya’da ortak çalışmalara katılıyorlar"

Depremin 13. gününde AFAD’ın açıkladığına göre yaşamını yitiren kişi sayısı 38 bin 44. İlk günden itibaren bölgede arama kurtarma çalışmalarını örgütlemek yerine ırkçı saldırıları, yardımlara “çökme”yi örgütleyen devlet ve kurumları, şimdi de “enkazı-yıkımı fırsata çevirmek” için kepçelerle çalışmaya başladı.

Bölge halkının yanında ise ilk günden itibaren devrimci demokratik kurumlar, devrimciler ve gönüllüler var. Bu kurumlardan biri de Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK). ATİK faaliyetçileri, depremin beşinci gününde ulaştıkları Antakya’da ortak çalışmalara katılıyorlar. Söyleşi yaptığımız ATİK temsilcisi bölgede devletin yokluğuna dikkat çekerek “Buraya gelince gerçekten devletin burada ‘hissedilmediğini’ daha yakından görmüş olduk. Devletin ‘hissedilmemesi’ derken; arama-kurtarma çalışmalarından depremzedelerin acil ihtiyaçlarının karşılanmasına dek olan faaliyetten bahsediyorum. Ama Türkiye’den, Kürdistan’dan, dünyanın başka ülkelerinden birçok gönüllünün bölgeye gelerek halkla dayanışma içerisinde çalıştığını görüyoruz” dedi.

  • ATİK Delegasyonu olarak depremin ardından bölgede dayanışma çalışmalarında yerinizi aldınız. Bu çalışmaya nasıl karar verdiniz ve neler yaptınız?

Depremi haber aldıktan sonra ATİK Konseyi tarafından acil bir toplantı çağrısı yapıldı. Bu toplantıda ilk etapta hızlıca acil ihtiyaçlara katkı sağlayacak bir bağış kampanyası düzenleme kararı alındı ve bu çalışma Avrupa’daki halkımıza duyuruldu. Bağış kampanyası kapsamında çeşitli ülkelerde bulunan derneklerimiz etkinlikler yaptı. Buralarda toplanan bağışlar deprem bölgesine gönderildi.

“Burada devlet hissedilmiyor!”

  • Buraya gelme kararını nasıl aldınız ve geldiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaştınız?

– Bahsettiğim toplantıda, bağış kampanyası dışında bir delegasyon oluşturarak deprem bölgesine gelme kararı da aldık. Depremin hemen ardından bölgeye geçen Yeni Demokrat Gençlik’ten arkadaşlarımızla iletişime geçtik ve buradaki koordinasyona dahil olduk.

Buraya gelmeden önce, halkın sesini duyurmaya çalışan basından bölgedeki durumu, devletin duyarsızlığını ve halkın öfkesini görüyorduk. Ama gelince gerçekten devletin burada “hissedilmediğini” daha yakından görmüş olduk. Devletin “hissedilmemesi” derken; arama-kurtarma çalışmalarından depremzedelerin acil ihtiyaçlarının karşılanmasına dek olan faaliyetten bahsediyorum. Ama Türkiye’den, Kürdistan’dan, dünyanın başka ülkelerinden birçok gönüllünün bölgeye gelerek halkla dayanışma içerisinde çalıştığını görüyoruz.

“Enkazı omuzlayan, gönüllüler oldu”

  • Devletin “hissedilmediği”ni belirttiniz. Bu sorumluluğu kimler omuzladı?

– Buradaki enkazı omuzlayanlar, dayanışma için elinden geleni yapanlar; devrimci-demokratik örgütlerden partilere, sivil toplum kuruluşlarından bağımsız insanlara kadar gönüllüler oldu. Devletin kurumları yok, olanlar ise çalışmıyor. Birçok olaya şahit olduk. Mesela gönüllülerin yaptığı arama-kurtarma çalışmaları belli bir aşamaya gelince boş boş bekletilen arama-kurtarma ekipleri devreye giriyor, enkazdan insanları çıkarınca da tüm çalışmayı kendisine mal edebilmek için kameralara görüntü veriyor.

Oysa gerçek olan şu ki, devlet burada sadece jandarma ve polis olarak “var olduğunu” gösteriyor. Halka destekleri olmadığı gibi gönüllüleri de engellemeye, bazı insanları “yağmacı” diyerek hedef göstermeye çalışıyorlar.

  • Bölgede hangi çalışmalar içerisinde yer aldınız? Koordinasyonla birlikte neler yapıldı?

– Biz depremin 5. gününden beri buradayız. Gelen dayanışma tırlarını karşılıyor, ihtiyaçların kategorilendirilmesini, halka dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Sağlıkçı bir arkadaşımız, Türk Tabipler Birliği ile birlikte Antakya’nın çeşitli bölgelerine, özellikle köylere giderek insanların sağlık sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyorlar. Bunun yanısıra psikolog ve psikiyatristler eşliğinde de insanlara destek olma çabasındalar.

“Dayanışma ruhunun canlı tutulması gerekiyor!”

  • Bugün depremin henüz 10. günü. Bu felaketin yaralarını sarmak uzun ve zorlu bir süreç olacak. Önümüzdeki dönem açısından neler yapmak gerekiyor sizce?

– Yanıtlanması zor ve karmaşık bir soru bu aslında. Bir süredir buradaki gönüllülerle, depremzedelerle de bu konu üzerine konuşuyoruz. İlk etapta yapılması gereken, burada kalan depremzedelerin barınma sorununun çözülmesi. Devamında, genel bir durum olarak dayanışma ilk dönem daha yoğunken ileriki dönemlerde bu azalacak ancak bu dayanışmayı sürdürebilmenin yol ve yöntemini aramalıyız.

Burası şu an yaşanabilir bir şehir değil, buranın yaşanabilir hale getirilmesi gerekli. Yemek, giyim, sağlık, psikolojik desteğe dek… Bu yüzden daha kapsamlı planlamalar yapılması gerekiyor. Dayanışma ruhunun canlı tutulması ile mümkün olabilir bunlar.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu