Makaleler

Ampul patladı! Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde; Biz Kazandık!

Türkiye’nin sadece önümüzdeki birkaç yılını değil aynı zamanda orta ve uzun vadede siyasi iklimini ve gidişatını doğrudan etkileyecek çok önemli ve tarihi bir süreci, bir seçimi geride bıraktık. 7 Haziran seçimleri, öngörüldüğü üzere siyasi etkileriyle, sınıf mücadelesi açısından çok önemli sonuçları açığa çıkardı.

Seçim takviminin başladığı günden bu yana, gerçek ve belirleyici mücadele, HDP ile buna karşı devletin tüm olanakları ve zırhıyla kuşanan AKP arasında yaşanmıştır. Bir yanda Kürt halkının ağır bedellerle bugüne getirdiği demokrasi ve özgürlük mücadelesi ve onunla birlikte yürüme iradesi ve tavrı sergileyen, ortak düşmana karşı ortak duruşu ortaya koyan devrimci, ilerici güçler; öte yanda ise devletin neredeyse tüm stratejik kurumlarında kadrolaşan AKP vardı.

Bu yanıyla mücadele, çeşitli milliyet ve inançlardan, kimlik ve cinsel yönelimlerden ezilenler ile onları ötekileştiren, baskı ve zulümle teslim almak isteyen, asimile etmeye çalışan, yok sayan hakim sınıflar arasında yaşanmıştır. Davutoğlu’nu gölgede bırakacak şekilde kendi yasasını da hiçe sayarak, aktif bir şekilde seçim çalışması yürüten R. T. Erdoğan’a karşı adil olmayan, demokratik bir ortamda yaşanmayan, tamamen eşitsiz koşullarda gerçekleşen mücadeleyi kazanan HDP olmuştur. AKP’nin tüm hakaretlerine, resmi ve sivil tüm uzantıları eliyle, çalışanlarına, gönüllülerine yönelik baskı, sindirme gözaltı, Mersin ve Adana’da, Bingöl Erzurum ve son olarak Amed’de yaşandığı üzere katletme, sokağa çekerek provokasyona getirme politikasına rağmen kaybeden AKP olmuştur.

“Seni Başkan Yaptırmadık!”

Gazetemiz yayına hazırlanırken açıklanan ve henüz resmi olmayan sonuçlara göre, AKP yüzde 40.8, CHP yüzde 25.0, MHP yüzde 16.3 oranında oy alırken, HDP ise yüzde 13 oranında oy almıştır. Bu rakamlarla, AKP 255, CHP 132, MHP 82, HDP ise 81 milletvekili çıkarabilmektedir. (Seçim sonuçlarının resmileşmesiyle birlikte bu rakamlarda küçük değişiklikler olacaktır.) Söz konusu sonuçların anlattığı, HDP’nin büyük ve güçlü bir çıkış gerçekleştirdiği AKP’nin ise büyük bir gerileme ve çöküşe doğru sürüklendiğidir. HDP, 2011 seçimlerine göre Türkiye genelinde oy oranını iki katına çıkarırken AKP’nin oy oranında 10 puanlık bir düşüş yaşanmıştır. 12 yıl boyunca yaşama geçirilen sömürü ve zulüm politikalarıyla, muhafazakar bir toplum yaratma adına yürürlüğe sokulan uygulamalarla giderek teşhir olan AKP’nin, Gezi İsyanı’yla içine girdiği zayıflama ve gerileme süreci 7 Haziran seçimleriyle hız kazanmıştır. AKP, hala en fazla oy alan parti olsa da, ahengini ve iç dengesini kaybetmiştir. Bundan sonra AKP’yi bekleyenin daha fazla kan kaybı ve erime (ve belki de bölünme) olacağı açıktır.

Açığa çıkan tablo, AKP’nin T. Kürdistanı’nda da büyük bir hezimet yaşadığını göstermektedir. Özellikle Rojava’da Kürt halkının kendi yönetimlerini inşa etmeye başladığı andan itibaren, Kobane’ye dönük DAİŞ saldırganlığıyla da vites büyüterek geliştirdiği, Kürtlerin her türlü kazanımlarına yönelik düşmanlığının, ikiyüzlü politikalarının büyük oranda teşhir olduğu, iflas ettiği açığa çıkmıştır. Bu bağlamda özellikle de T. Kürdistanı’nda yurtsever hareketin, Rojava’da gelişen başarılarına paralel çok önemli bir moral ve motivasyon yakaladığı, kazanımlarını büyüttüğü görülmektedir.

Seçimler bu topraklarda yaşayan çeşitli milliyet ve inançlardan ezilenlerin temsiliyetinin önüne geçilmek amacıyla 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası tarafından getirilen yüzde 10 seçim barajının tarumar edildiğini, yıkılıp parçalandığını göstermiştir. Faşist diktatörlüğün tüm yasak ve engellemelerine rağmen, fiili meşru mücadele çizgisi ve demokratik yanı güçlü bir program çerçevesinde, çeşitli milliyet ve inançlardan toplumsal kesimlerin, ezilen emekçi kadınların mecliste temsiliyeti sağlanmıştır. Paramparça edilen baraj, AKP şahsında Türk hakim sınıflarının 12 yıllık iktidarı boyunca gerçekleştirdiği yağma, talan ve sömürü politikalarına, baskı ve şiddetine, özellikle de kadınlara yönelik hakaret ve aşağılamalara karşı toplumun derinliklerinde biriken öfke ve tepkinin boyutunu da göstermektedir. Sonuçların, Gezi’de, ezilenlerin kırılan öfke faylarının açığa çıkardığı enerjiyi yansıttığı da açıktır. Engelleri yıkan, barajları aşan enerjinin aynı zamanda barajların tümden kaldırılması mücadelesini de omuzlaması gereklidir. HDP’nin özellikle kadın temsiliyetini öne çıkaran, kadınların başlıca taleplerini savunan yaklaşımıyla yakaladığı ivme, 12 yıllık AKP hükümeti boyunca yaşama geçirilen politikaların emekçi kadınlarda yarattığı ve biriktirdiği öfkeyi göstermiştir.

Seçim atmosferini ve belki de kaderini belirleyen başlıca mücadele konusu olan başkanlık tartışması da söz konusu sonuçlarla tarihe gömülmüştür. Seçimleri başkanlık hayalleri için adeta kader referandumu niteliğinde ele alan Erdoğan’ın, tüm hayalleri suya düşmüş, gördüğü tüm kabuslar gerçek olmuştur. HDP’nin direnişinin en önemli motivasyonu başkanlık rejimi karşısında konumlanışı olmuştur. Ezilenler, başkanlık hayalleriyle yanıp tutuşan Erdoğan’a ağır bir tokat indirmiş, daha fazla otoriterleşmeye, keyfiyetçiliğe, tek adamlığa, kendisinden olmayan herkese yönelik hakaretlerine, kadın düşmanı erkek egemen zihniyetine, dil ve üslubuna şiddetli bir karşılık vermiştir. Anayasayı değiştirmek için 400 milletvekili isteyen Erdoğan, gelinen aşamada 300 milletvekilinin yanına yaklaşamamış değil anayasa, başkanlık rejimi, AKP’nin tek başına hükümet kuramaması gerçekliği ile karşı karşıya kalmıştır.

7 Haziran’da ezilenler kazandı!

HDP’nin devrimci, ilerici güçlerle birlikte elde ettiği başarı, ezilenlerin mücadelesinde büyük bir moral yaratmış, önemli bir enerjiyi açığa çıkarmıştır. En önemlisi de, yıkılmaz yenilmez, her şeye muktedir AKP imajını ciddi anlamda kırmış olmasıdır. HDP’nin söz konusu başarısı, ezenle ezilenler arasında değişik başlık ve düzlemlerde süregelen mücadele ve çatışmada, ezilenler cephesinden önemli bir kazanım olmuştur. Sonuçlar, HDP’nin yalnızca Kürt halkına değil aynı zamanda tüm toplumsal kesimlere ulaşabildiğini, bu noktada önemli adımlar atıldığını da göstermiştir. Bu adımların en önemli kazanımı, hakim sınıflar tarafından sistemin temel sac ayağı olarak ele alınan, sistematik bir şekilde topluma pompalanarak geliştirilen şovenizme indirdiği darbeler olmuştur. Yaşanan 30 yılı aşkın savaşı payanda yapan devletin yarattığı düşmanlığa, çeşitli milliyet ve inançlar arasında büyüttüğü duvarlara rağmen özellikle de şovenizmin etkin olduğu Ege, İç Anadolu ve Karadeniz’de farklı toplumsal kesimlerden aldığı oy bunun göstergesidir. Bu kırılmada HDP’nin söylemlerinin yanında, başkanlık ve Erdoğan’a yönelik öfkenin yarattığı rüzgarın hatırı sayılır bir düzeyde rol oynadığı ve bahsi edilen kırılmanın henüz kalıcılaşmaktan uzak olduğunu söylemek mümkündür. Bu cephede mücadeleye ısrarlı bir biçimde devam etmemiz gerektiği de açıktır.

HDP’nin seçim başarısıyla AKP, zayıf bir azınlık ya da başka bir partiyle koalisyon hükümeti kurmak seçenekleri arasına sıkışmıştır. Bunun dışındaki yol, Erdoğan’ın müdahalesiyle erken seçime gidilmesi olacaktır. Seçeneklerden hangisi olursa olsun, hakim sınıfların ciddi anlamda bir yönetememe krizine doğru yol aldığını söylemek mümkündür. Seçim süreci boyunca gizlenen ve dizginlenen ekonomik kriz daha fazla zapt edilemeyecek, yaratacağı sarsıntılar coğrafyamızın politik iklimine doğrudan yansıyacaktır. Görünen o ki bizi, giderek şiddetlenen siyasi ve ekonomik krizler beklemektedir. Krizlerle birlikte işçi sınıfı ve emekçilerin, fiili-meşru mücadelesinin büyüyeceğini, metal işçilerinde olduğu gibi çeşitli biçimler altında kendiliğinden hareketlerin gelişeceğini öngörmek mümkündür. Aslolan çelişkiyi derinleştirmek, ezilenleri düzenin ideolojik ve siyasi etkisinden kurtarmaktır. Bu bağlamda HDP, mecliste legal alanda, demokratik düzlemde kazanımlar elde edilmesi ve korunması bağlamında reform mücadelesinin bir parçası olarak düşünülmelidir.

7 Haziran, Kürt halkının, işçi ve emekçilerin, ezilen kadınların, LGBTİ’lerin, Aleviler başta olmak üzere ezilen inançların kısacası tüm ötekileştirilenlerin zaferi olmuştur.

Ampul patlamış, ezilen yığınlar, nasıl bir gelecek tahayyül ettiklerini, nasıl bir ülkede yaşamak istediklerini ilan etmiştir. Tüm dilleri ve renkleriyle ezilenlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi kazanmıştır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu