Makaleler

Vergi, Zam, Kesinti Tanka-Topa- Silaha Harcanıyor

Bir devletin güvenlik- savunma harcamaları her geçen gün artıyorsa eğitimden, sağlıkta, ulaşımdan kesip iç güvenliğe harcama yapılıyorsa, o devletin hem dış hem de i. Tehdit algısı anlayışı farklılaşmış demektir. Bu farklılaşma hem iç hem de dış politikayla doğrudan ilintilidir. TC devletinin içinde bulunduğu durum tam böyledir. İç güvenlik harcamaları son 6 yıl içerisinde yüzde 150 artmıştır.

Devlet ve savaş kavramsal ve fiili olarak birbirine uzak değildir. İç savaş ve dış savaş olarak ayrılan savaş olgusu devlette iç güvenlik dış güvenlik olarak tezahür eder. Güvenlik vurgusu, hem içte hem de dışta her an saldırabilecek düşman varlığını önkoşullar. Bu paranoyaklık devletin kendi var ettiği zeminden yükselir. Zira ulus devletler savaşlarla kurulmuştur. Bu düşünce devleti savunma-saldırı refleksine götürür. Devletin düşmanlarına karşı her an hazır ve güçlü olması için daimi askeri- güvenlik harcamalarını arttırır.

İç güvenlik kavramının kapsamı, toplumsal farklılıkların (dini, ulusal ve sınıfsal) ekonomik ve siyasi güçleri ile siyasi talepleri doğrultusunda genişler. Devletin çizdiği sınırlar dışına taşmayan toplumsal muhalefet bir tehdit dolayısıyla bir iç güvenlik zafiyeti oluşturmaz.  Fakat bu farklılıklar üzerindeki baskı, sömürü, yoksulluk ağır yaşam koşulları, toplumsal muhalefetin her daim varlık zemini olur. Kaldı ki bir sınıfın diğer bir sınıf üzerindeki baskı- tahakküm aracı olan devlet, bu yanıyla da toplumsal muhalefeti her daim var eder. TC devleti kuruluşundan bu güne Kürtler,  Ermeni-Rum- Museviler, üzerinde ulusal ve azınlık baskısı; Aleviler, Hrıstiyanlar, Ezidiler üzerinde dini baskı; işçiler, köylüler, örgenciler devrimciler üzerinde siyasal ve sınıfsal baskı kuran faşist diktatörlüktür. AKP hükümeti ile devletin diktatör yanı toplumun tüm kesimlerine yönelmiş, baskıya daha da artırmıştır.

Devlet sınıfsal ve siyasi yapısıyla yarattığı iç güvenlik sorununa daha fazla silahlanarak, asker ve polisin ülke içinde görev ve yetkilerini arttırarak. TMK gibi değişik yasal düzenlemeler yaparak, yani toplumsal muhalif güçleri, işçi ve köylüleri, ezilen emekçi halkı daha fazla baskı altına alarak sözde çözüm üretir. İstanbul Bilgi Üniversitesi sivil toplum kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi tarafından yayınlanan “Türkiye’de Sosyal Koruma Harcamaları: 2006- 2013” başlıklı raporu TC devletinin ürettiği çözümü “(Faşist Yüzünü) gözler önüne seriyor. İç güvenlik adı altında yapılan toplumsal harcama şöyle: 2006, 10 milyon; 2007, 11,7 milyon; 2008, 13,3 milyon; 2009, 15,5 milyon; 2010, 19 milyon, 2011; 21,2 milyon, 2012 25,3 milyon TL’dir. Bu harcamalarda aslan payı polis teşkilatının. 2006 yılında 5,1 milyon TL’den 2012 Yılında 13,1 milyon TL’ye çıkarılmıştır.

Bunun adı iç güvenlik değil iç savaş harcamasıdır. TC devletinin baskı altında aldığı toplumun tüm kesimini, Gezi direnişinde görüldüğü gibi, her hangi bir başkaldırıda bastırmak, sindirmek ve ezmek için yapılan harcamadır. TC devleti için iç güvenliği kapsamı, baskı altına alınan ulusal hakları için savaşan Kürtlerdir; Azınlık haklarını daha çok dile getiren azınlıklardır; taleplerini daha örgütlü isteyen Alevilerdir; Başta HES’ler olmak üzere çevre tahribatına karşı duran çevrecilerdir; Cinsel kimliğini her alanda savunan LGBTT bireyleridir; Tacize, tecavüze, kadın katliamına seslerini daha çok yükselten Kadınlardır; Grevlerle meydanlara inen işçi sınıfıdır; Yaşamıma müdahale etme diyen Taraftar gruplarıdır; her türlü baskıya, sömürüye, zulme karşı iktidar perspektifli direnen ve savaşan devrimcilerdir.

Ama nafiledir tüm çaba.  Kendi haklına yabancılaşan devlet ne kadar silahlanırsa silahlansın, halkın örgütlü gücünden yinede güçsüzdür. İster atam bombası olsun ister napalm, sarin, tabun gibi kimyasal gazı. İster tankı- toması olsun, ister füzesi, biber gaz, halkın örgütlü gücü ve hareketi karşınında ancak kâğıttan kaplandır. Ötesi değil.  

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu