Makaleler

“Usta” kime, neye ağladı?

“Büyük Usta”ya en iyi yağdanlık ödülünü kazanmak için canla başla çalışmakta olan Beyaz TV bu çalışmalarına “belgesel” kategorisinde devam ediyor. Arada kıldan tüyden iş kazaları yaşansa da önemi yok! Ne de olsa “durmak yok, yola devam” düsturları! Öyleyse yağlamaya devam…

 

“Büyük Usta” kendi belgeseline konuk oldu

Önce Beyaz TV ekranlarında, sonra tm TV kanallarında Mısır’da 17 yaşında katledilen Esma’ya babasının yazdığı mektuba nasıl ağladığını, niçin ağladığını izledik. Kendi kızına olan özlemi, kendini görmek isteyişini kapısına not asarak göstermesini hatırlaması ve Esma’nın ölümüne babasının yazdığı mektubun bu olayı hatırlatmasıyla akan gözyaşları ekranlarımızdan taştı, durdu. “Esma’yı vuran eller kırılsın” kırılmasına ya, kızının saf özlem duygularını, bir oy aracına çeviren gözler de “kör olsun”! Ya kadını, kız çocuğunu sadece kitlelerin acıma duygularını harekete geçirmek istediklerinde akıllarına getiren bu burjuva politikacı zihniyetine, erkek egemen bakış açısına ne demeli? “Yok olsun”!

 

Nedir başbakanı ağlatan?

Esma’nın 17 yaşında bir çocuk oluşu mu? 17 yaşında genç bir kadın oluşu mu? Bu gözyaşları ikisi için de akamaz, ki akmadı. Çünkü bu ülke, bu hükümet döneminde bizzat bu hükümetin sorumlusu olduğu birçok çocuk cinayetine, çocuk bedeni üzerinde yaşanan birçok zulme tanık oldu. Başbakan oy devşirmenin aracı olarak bugünlerde sık sık Rabia’yı anıp, Rabia işareti yapıp duruyor ancak sorsanız Samsun’da açlıktan ölen 2.5 yaşındaki Rabia’yı hatırlamaz bile! Birkaç gazetede küçük bir haberdi ve unutuldu bile, unutturuldu.

Ceylan 14 yaşında, havan mermisiyle parçalandı. O ceylan gözleri iktidar hala görmüyor.

Uğur 12 yaşında. Özel tim polisleri onlarca kurşun sıktı ona ve babasına. 13 tanesi Uğur’un bedeninden çıkarıldı.

Çocuk değil miydi onlar?

Berkin komada hala! Polisin gaz bombası, hedef gözetmesi, hastanenin taburcu etmek istemesi, koma halinin kalıcılaşması, bitkisel hayata mahkum oluşu, geçmiş değil daha birkaç gün öncesinin yaşanmışlığı değil mi?

Berkin’i vuran polisler, Sinan’ı (Saltıkalp) araçla ezdiler. 4 ay komada kaldı Sinan ve yeni ayrıldı hayattan. 17 yaşındaydı Sinan, Esma ile yaşıt. Berkin 14 yaşında, Esma’ya kardeş yani.

Çocuk değil miydi onlar?

 

Bitti mi? Bitmedi!

Roboski’yi kim unutturabilir bu halka? Orada 34 can verildi. 20’den fazlası çocuk… Ekmek parası, okul harçlığı, 50 lira… 2 uçakla paramparça ettiniz Roboski’nin umutlarını, çocuklarını. Ama iktidar çoktan unutmuş onları. Rusya’ya çıkışıyor Başbakan “200-300 kişi gazla öldürüldü diye insanlık suçu mu oldu, uçakla bombalayıp öldürmek de insanlık suçudur”! Bak sen şu konuşana!

Bu Roboski’de kendisinin ve emrindekilerin insanlık suçu işlediğini itirafı değil, Roboski’de yaptıklarını çoktan unuttuğunu göstergesi. Bu halkın çocuklarına verilen önemin göstergesi…

Başbakanın çocuklara verdiği önemi Pozantı ve ardından Sincan Çocuk Hapishanesi’ne taşınan taciz ve tecavüzden biliyoruz biz.

Esma’ya 17 yaşında bir çocuk olduğu için ağlamamış başbakan. 17 yaşında genç bir kadın olduğu için de ağlamadı. Bu ülkede 13-14 yaşındaki kız çocuklarına onlarca kamu görevlisinin, askerin tecavüz ettiği davalarda, kadına yönelik şiddet ve saldırılarda bir iktidar aracı olarak yargının nasıl bir aklama, sırt sıvazlama mekanizmalarına dönüştüğünü her gün onlarca devam eden davadan görmekteyiz.

Kimse hükümetin buradaki sorumluluğunu inkar edemez. Sadece bu da değil. Kadının iş hayatından, sosyal hayattan uzak tutulması için hükümet tarafından dört duvara hapsetme politikaları da biliniyor.

5 çocuk politikası, kadını bir kuluçka makinesi olarak eve hapsetme siyaseti, kürtajın yasaklanma girişimi, kadına yönelik günlük yaşamanın her geçen gün daha fazla dini niteliklere göre düzenlenmesi yaşamda pratikte gördüğümüz uygulamalar halini aldı.

Son örneği Rize’de kadın ve erkeklere ayrı ayrı olimpik havuz açılacağının ilanı oldu. Bu zihniyet zaman içerisinde öyle yaygınlaştı ki, bir profesörün “dekolte giymek, tecavüze davetiye çıkarır” demesi, bir başka “düşünür”ün hamile kadınların “estetik” olmayışına, hava almak için kocalarının nezaretinde, araba ile gezebileceklerine dair saçmalayışlarına kimse şaşırmıyor. Dahası iktidar tepki gelince bu tür uçuklukları önce bir yandan elştiri görünüp bir yandan savunurken, zamanla tamamen savunup arkasında durabiliyor.

Zannetmeyin ki başbakanın sadece bu ülkenin kadınları, çocukları ile sorunu vardır. O nedenle ağlamıyor. Mırılı ya da diğer Arap ülkelerinden olsa ağlayacak!öyle de değil! Çünkü öyle olsa Türkiye’deki onlarca mülteci kampında Suriyeli kadınların zengin Arap şeyhlerine satılmasına, ÖSO ve El-Nusra katillerine sözde din adamlarının fetvaları ile “helal” kılınmasına göz yummaz, kampların yarı açık kadın pazarına dönüşmesine izin vermezdi!

Başbakan ağlıyor,ama zannetmeyin ki ağladığı Esma’dır! O Esma’nın vurulmasında simgeleşen Müslüman Kardeşler’in iktidarını kaybettiğine ağlıyor. Akan gözyaşları hep o iktidar için. Esmalar hiçbir zaman umrunda olmadı, olmayacak.

Burjuva iktidarın sahipleri sadece kaybettiklerine yanar, üzülürler. Onlar açısından herşey oy için kullanılacak teferruattan ibarettir.

Bize gelmez kırılsın o eller”, “kör olsun ogözler”, “yok olsun tüm gerici zihniyetler” dmeekle yol aamayacağımız kesin. Ummak deği, harekete geçmek gerekiyor. Birleşsin ellerimiz, sesimiz, çoğalsın adımlarımız…

 

Sincan F tİpi Hapishanesi’nden bir tutsak Partizan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu