Güncel

Barış Atay AKP’ye “Peki; asıl siz kimisiniz?” dedi

H.Merkezi: Gezi İsyanı sonrasında gelişen operasyonlar ve beraberinde gelen tutuklamalardan sonra devlet hızına alamamış kendini tatmin etmek amacıyla da geçtiğimiz günlerde RedHack’e operasyon yapmıştı.

RedHack’e gerçekleştirilen operasyonu kapsamında gözaltına alınarak serbest bırakılan oyuncu Barış Atay, AKP’ye mektup yazdı.

Barış Atay mektubunda; “Bu ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan inancı kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp etmeye çalışanlara hesap soran biriyim. Ben beğenseniz de beğenmeseniz de üreten, okuyan, eleştiren, sorgulayan ve cevap isteyen bir bireyim. Yani anlayacağınız ben; siz değilim!” dedi. Atay’ın yazdığı metin şu şekilde;

Hükümete Mektup;

Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz fertlerindenim. Bu ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan inancı kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp etmeye çalışanlara hesap soran biriyim.

Uzun zamandır bu yazıyı yazsam mı yazmasam mı diye düşünüyorum. Şimdiye kadar karar verememem; sizden çekindiğimden değil, bir vatandaş olarak bana yaşattıklarınızın yarattığı hissi, insanlığımdan çıkmadan ve şu ana kadar taşımaktan gurur duyduğum insan yanımı yok etmeden nasıl yazabilirim diye düşünmektendi. Hala bilmiyorum ama deneyeceğim, çünkü artık dayanamıyorum.

2002’de, ilk geldiğiniz günü hatırlıyorum. Henüz neler olabileceği konusunda ayrıntılı bir değerlendirme yapma fırsatı bulamamıştım. Geçtiğimiz on yılda; yaşadığım ve sevdiğim bu ülkeyi, gün be gün, an be an biraz daha batağa saplayışınızı ve bundan aldığınız garip hazzı gördüm.

Ben bir oyuncuyum. Doğal olarak işim; karakter yaratmak, yarattığım karakterin psikolojisini anlamak ve duruma uygun bir alt metin oluşturmak. Ne yazık ki bu on yılda, başta başbakanınız olmak üzere hiçbirinizin nasıl bir psikoloji içerisinde olduğunuzu anlayabilmiş değilim. Sizlere hangi açıdan bakarsam bakayım, fantastik, sürreal ve inanılması güç karakterler çıkıyor karşıma. Bu durumu sadece benim hayal gücümün eksikliği olarak tanımlayabilmeyi ve çözüme ulaşmayı çok isterdim fakat öyle değil. Bu olsa olsa; sizlerin, hayal bile edilemeyecek şeyler yapan ve bundan zerre kadar pişmanlık ya da rahatsızlık duymayan, psikoz yaşayan insanlar olduğunuzu gösterir. Çünkü hiçbir insan, bu kadar yanlışı ve zulmü ardarda yapıp, bunu normalmiş gibi anlatıp, bundan bir başarıymış gibi söz edip, zevk alamaz.

Bu ülkenin insanları; geçtiğimiz yıllar boyunca sefalet içerisinde bırakılarak, köleleştirilerek, dilendirilerek, korkutularak yönetildi. Açıkçası farklı yöntemler kullanmadınız. Bu yüzden sizi ayrı bir yere koyamayız. Sadece; idol edindiğiniz büyüklerinizin yöntemlerini geliştirip, manipülasyon araçlarını çok etkili kullandığınızı söyleyebiliriz. Tabi bu yükselişinizde; zayıf muhalefetin ve ağzınızdan hiç düşürmediğiniz, “stockholm sendromu” vakası olmayı çoktan geride bırakıp başka bir boyuta geçmiş olan %50’lik kesimin koşulsuz, sorgusuz-sualsiz biat etmesinin etkisini unutmamak gerekir. Fakat bir noktayı kaçıyorsunuz. Ben sizin %50’nizin içinde değilim. Beni görmezden gelebileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Dersim’i ağzınıza sakız edip, Maraş’ı, Çorum’u da gözden gelemezsiniz. Sivas sanıklarını aklayamazsınız. Hula’da ölenlere üzülüp savaş çığlıkları atarken, Roboski’de çocukları bombalayanları saklayamazsınız. Askeri vesayeti bitirdik deyip, 12 Eylül katillerini yargılıyormuş gibi yapamazsınız. Erdal Eren’in mektubunu okurken timsah gözyaşları döküp, Çayan Birben’i gazla öldüremezsiniz. Metin Lokumcu’ya bir rahmet eylemeyi çok görüp, fetüs haklarını koruyamazsınız. Siz kadınları bir eşya gibi görüp yaşamlarını yok sayamaz, bedenleri ve tercihleri hakkında ahkam kesemezsiniz. Çocuklarımız, canımız çocuklarımız deyip, tecavüzcülerini kollayamazsınız. Kızınız rahat rahat sakız çiğneyemedi diye, tiyatrolara el uzatamazsınız. Gazetecileri içeri atıp, “onlar gazeteci değil” diye yaftalayamazsınız. Dışarıdaki gazetecileri abluka altına alıp, boğazlarını sıkıp, sizin istedikleriniz dışında tek kelime bile yazmamalarına rağmen “tasmalarınızdan biz kurtardık” diyemez, gerçekleri yazanları hedef gösteremezsiniz. Demokrasi diye zılgıt çekip, emekçilerin grev haklarını gasp edemezsiniz. Vatan, millet, sakarya nidalarıyla bas bas bağırırken, fetihi hayatınızın en önemli günüymüş gibi kutlarken, ülkeyi önüne gelen yabancıya parça parça satamazsınız. “Batarız” diye korku salarak memura üç kuruş zam yapıp, soygunculara “Deniz Feneri” gibi yol gösteremez, kendinize %60 zam yapıp, başbakanlık sarayları inşaa edemezsiniz. Bayramları yasaklayıp, Hitlervari kongreler düzenleyemezsiniz. Orman arazilerini yedi ceddinize peşkeş çekemez, doğayı HES çöplüğüne çeviremezsiniz.

Şimdi bunları okuyup “yaptık ya” diyebilirsiniz. Şu kadarını söyleyeyim. Böyle devam etmez, hiçbir dikta sonsuza kadar sürmez. Çünkü hiçbir toplum; sizin sandığınız ve buna güvendiğiniz kadar aymaz değildir. Şimdi soracaksınız. “Sen kimsin de bunları söylüyorsun?” diye. Ben bu ülkenin, durmadan ötekileştirdiğiniz fertlerindenim. Bu ülkede; size rağmen insanca yaşayacağımıza olan inancı kaybetmeyenlerdenim. Ben geleceğine sahip çıkan ve bunu gasp etmeye çalışanlara hesap soran biriyim. Ben beğenseniz de beğenmeseniz de üreten, okuyan, eleştiren, sorgulayan ve cevap isteyen bir bireyim. Yani anlayacağınız ben; siz değilim!

Peki; asıl siz kimisiniz?

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu