GüncelMakaleler

GÜNCEL | Faşizmin Asker Gönderme Ve İşgal Politikalarına Karşı Durmak

"Yaşanan ve kamuoyuna yansıyan tartışmalarda asker göndermenin AKP’nin paramiliter gücü SADAT güçlerinin Adnan Tanrıverdi’nin komutanlığında Libya’ya gönderilmesi de olasılık dahilindedir"

TC devletinin Cumhurbaşkanı R.T.E. bir TV kanalında yaptığı konuşmada 27 Kasım 2019’da Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle (UMH) “Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma ve Güvenlik İşbirliği Anlaşması” imzaladıklarını ve bu anlaşmanın kendilerine sağladığı yetkiyle “Doğu Akdeniz’de oyunu bozduk”larını ifade ederek devamla; “Diğer uluslararası aktörler, Türkiye’nin çizdiği alanlarda onay almaksızın arama-tarama faaliyeti yapamaz”, “Güney Kıbrıs, Mısır, Yunanistan ve İsrail bu bölgeden Türkiye’nin onayı olmadan doğalgaz nakil hattı kuramaz” diye buyurdu.

Ardından da bu anlaşmayla birlikte (Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle yapılan anlaşma) bir de askeri güvenlik anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla da Libya UMH’den çağrı gelirse Türkiye’nin asker gönderme durumunun oluşacağını söylüyor RTE.

AKP iktidarının ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de yaptığı yazılı açıklamada “Gerektiği takdirde Libya’ya asker gönderme seçeneği mutlaka gündeme alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

İlk anlaşma vakit geçirmeden Meclis’te onaylandı. “Askeri anlaşma” ise içeriği gizli tutularak mecliste bekletiliyor. Yaşanan bu gelişmeler ve yapılan açıklamalardan TC devletinin Suriye macerasından sonra, Libya’ya da doğrudan müdahil olma olasılıkları artmış durumda. Ki TC devleti öteden beridir, Libya savaşına müdahil olmuş, özellikle İslamcı güçlerden oluşan UMH’ye silah ve lojistik destekte bulunmuştu. Yine Suriye’de sıkışan bir kısım cihatçı çeteyi de Libya’ya aktardığına dair haberler basında yer almıştı.

Ancak son gelişmeler ve yapılan açıklamalar doğrudan askeri güç gönderme üzerine.

Bu durum haliyle TC faşizminin askeri güçleriyle sahada doğrudan taraf olması anlamına gelmektedir. TC devletinin bu adımı atması ve Libya savaşına asker göndermesi, yıllar önce TC’nin NATO’ya girme karşılığında Kore Savaşı’na asker göndermesini hatırlatmaktadır.

R.T.E.’nin ülküdaşı A. Menderes de daha önceleri parlamentoya bile danışmadan ABD’nin isteğiyle, NATO’ya üye olmak amacıyla komünizmle mücadele/savaş adına Kore’ye asker göndermeyi onaylamıştı.

Kore’ye komünistlere karşı savaşmak üzere 17 Eylül 1950 tarihinde 5.083 kişilik bir askeri güç gönderilmişti. Kore iç savaşına ABD’nin çıkarları doğrultusunda gönderilen askerlerin 721’i savaşta öldü, 2.147’si ise yaralandı. 175 askerden de bir daha haber alınamadı.

Türk devletinin sınır ötesine asker göndermesi, haksız savaşlara katılması Kore ile sınırlı değil. Daha yakın tarihte, Rusya’da, Rusya, İran ve Türkiye’nin de katıldığı Soçi Anlaşması gereği Türk devleti, Rus askeri üslerine ve Suriye’ye yapılacak cihatçı saldırıları önlemek bahanesiyle, gerçekte ise buradaki cihatçı çetelere kalkan olmak için İdlib’e asker göndererek onlarca askeri gözetim noktası kurarak askerleri buralarda konuşlandırdı. Aslında kendisinin besleyip büyüttüğü, silahlandırdığı cihatçıları Suriye devletinden ve Rus uçaklarından korumak için askeri gözetim noktalarıyla bir kalkan oluşturmuş oldu.

Türk devletinin Suriye’deki askerleri İdlib’le sınırlı değil. “Fırat Kalkanı” harekatıyla işgal ettiği Cerablus ve Azez’de, “Zeytin Dalı” harekatıyla işgal ettiği Afrin’de, “Barış Pınarı” harekatıyla işgal ettiği Gri Spi-Serekaniye hattında askeri bulunuyor. Asker bulundurmakla da yetinmeyen Türk devleti; Cerablus, Azez, Afrin’e kaymakamlar atadı, PTT’ler açtı.

Öte yandan TC askerin sınır dışı varlığı sadede buralarla sınırlı değil. 2000’in üzerinde askeri, 40’a yakın askeri üssü ile Irak Kürdistanı Türk devletinin fiili işgali altında bulunmaktadır. Üstelik bu işgal ve üs bölgeleri merkezi Irak hükümetinin onayı olmadan yapılmaktadır.

 

Cihatçı Çeteleri Desteklemek için Libya’ya Asker Gönderme Hamlesi

Bu işgallerle, asker göndermelerle yetinmeyen ve bunları yeterli görmeyen Türk devleti ve R.T.E. şimdi de Libya’ya asker göndermekten, oradaki iç savaşta İhvancı’ların (UMH) yanında dahil olmaktan söz ediyor.

R.T.E., bir avuç petrol ve İslamcı cihatçı için yoksul insanları ölüme göndermek istiyor. Oluşacak tepkiyi önlemek için ise SADAT adındaki paralı askerlerin gönderilmesini gündeme getiriyor.

Suudi Arabistan’dan sonra en kaliteli ve büyük petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan Libya, AB’li emperyalistlerden yönünü Rusya ve Çin’e çevirip bu devletlerle belirli ekonomik anlaşmalar yapmaya başlayınca NATO, 2011 yılında Libya’ya yönelik bir yıkım operasyonu gerçekleştirdi. İslami cihatçıların da dahil olduğu bu iç savaşta devlet güçleri ağır yenilgi aldı. Devlet başkanı Kaddafi, sokakta cihatçı güçlerce işkence edilerek katledildi. Türk devleti, iç savaşta İhvan’dan yana tavır aldı. Uzun bir süredir silah, cephane ve lojistik destek sağladı. Bir dönem de Suriye iç savaşında sıkışan cihatçıların uçaklarla buraya taşınmalarını sağladı.

Şu an Libya’daki iki başlı yönetimde, Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Trablus merkezli UMH’nin yanında yer alan Türk devleti, her türlü yardımı yapıyor. UMH’yi bazı AB ülkeleri (İtalya ve İngiltere) ve Katar da destekliyor.

UMH’nin savaş halinde olduğu Tobruk merkezi ise Mısır, BAE ve Fransa tarafından destekleniyor. Rusya’nın da desteklediği Temsilciler Meclisi Hükümeti’nin General Hafter yönetimindeki Libya ulusal ordusu ülkenin çoğunluğunda hakimiyeti sağladıktan sonra şimdi de Trablus üzerine yürüyor.

İç savaş tüm şiddetiyle devam ediyor. Bütün emperyalistler buradaki petrol ve doğalgazdan pay kapmak için buradaki iç savaşa bir şekliyle dahil olmuş durumdalar. Putin, buradaki cihatçı örgütleri hem Rusya için hem de Rusya’nın Ortadoğu ve Afrika’ya açılım stratejisinde potansiyel tehdit olarak gördüğü için General Hafter’e her türlü desteği veriyor. Hatta Rusya General Hafter güçlerini desteklemek için özel güvenlik gücü “Wagner”e bağlı askeri güçler göndermiş bulunuyor. Tabii bunların karşılığında da Hafter’den başta askeri üsler başta olmak üzere bir yığın sözler alınmış durumdadır.

Gelinen aşamada R.T.E.’nin desteklediği cihatçıların (Ulusal Mutabakat Hükümeti) Mısır, Fransa ve Rusya’nın desteklediği güçler (Temsilciler Meclisi Hükümeti) karşısında zor durumda kaldıklarından çareyi TC faşizmine başvurdukları anlaşılıyor. Yeni Osmanlıcı hayallerle Ortadoğu politikasını belirleyen TC faşizmi, silah ve lojistik desteği yaptığı cihatçılara şimdide askeri güç yardımı yapmayı gündeme getiriyor.

Libya’daki İhvancı UMH’yi iç savaşta desteklemek için, UMH’nin isteği doğrultusunda Libya’ya asker göndermek iç savaşa bir şekliyle dahil olmaktır. İçeride ve dışarıda sıkışan, ekonomik sorunlarla boğuşan, kendi içerisinde bölünme ve parçalanmalar yaşayan AKP ve onun başı R.T.E.’ye soluk aldırma, bu olumsuz gidişatın devamına hizmet edecektir. En önemlisi de yoksul halkımız hakim sınıfların çıkarları için sakat kalacak, canını verecektir.

Yaşanan ve kamuoyuna yansıyan tartışmalarda asker göndermenin AKP’nin paramiliter gücü SADAT güçlerinin Adnan Tanrıverdi’nin komutanlığında Libya’ya gönderilmesi de olasılık dahilindedir. Bu olasılığa örnek olarak da Rusya’nın paralı askeri gücü “Wagner”ler verilmektedir.

Devrimciler, işçiler, emekçiler, Kürtler, kadınlar, halkımız AKP’nin bu saldırgan savaş politikalarına karşı mücadele etmelidir. Libya’ya asker göndermeye başta analar, işçiler, emekçiler, aydınlar ayağa kalkmalı, sokağı işgal etmelidirler.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu