EmekGüncel

EMEK- SÖYLEŞİ | “Geri Dönmemizi Eylemlerle Mümkün Kıldık!”

"Eğer patronlar bizi bu şekilde karalamasaydı, Sedat Aslan başka bir yerde iş bulacak ve belki şu an hala aramızda olacaktı. Sedat’ı kaybettiğimiz ilk günden beri ben hala inanamıyorum. Ailesi perişan durumda, en küçüğü yedi aylık olmak üzere üç tane çocuk bıraktı arkasında. Bunun sorumlusu isimlerimizi kara listeye alıp fabrikalara dağıtan kişidir."

Urfa’da bulunan Uğur Tekstil Fabrikası geçtiğimiz yıl sendikalaşan ve yetki belgesini alan 270 işçiyi işten atmıştı. İşçiler direnişe geçmiş ve patron Hayri Uğur, fabrikayı kapatarak eylemleri durdurmaya çalışmıştı. Buna karşın işçiler direnişe devam etmiş ve fabrikayı tekrar açtırarak 270 işçinin işe geri alınmasını sağlamıştı.

Patron ise o süreçte fabrikada örgütlü olan DİSK/Tekstil’le anlaşarak 97 işçiyi tekrar işten atmıştı. İşçiler eylemlerine devam ederken, patronun saldırısına ek olarak sendikanın ihanetine de karşı mücadeleye başlamıştı.

Özgür Gelecek gazetesi olarak Uğur Tekstil’den atılan ve direnişe devam eden Erdal Ayata ile yaşananları konuştuk.

– Merhabalar. İlk olarak işten atılma sürecinizi anlatır mısınız? Uğur Tekstil’de ne zamandır çalışıyordunuz?

– 2021 yılının Ocak ayında işe başladım ve yaklaşık 6-7 ay sonra DİSK/Tekstil Sendikası çatısı altında örgütlenmeye başladık. Hızlı bir örgütlenme sürecinin ardından yaklaşık bir buçuk ay sonra yetkiyi almayı başardık. Yetkiyi duyunca tabi fabrikanın işverenleri, müdürlerimiz işçileri tehdit etmeye başladı. Sendikadan arkadaşlarımızın aileleri arandı tehdit edildi, baskılara maruz kaldılar. İşverenler bununla da sonuç alamayınca fabrikanın sahibi Hayri Uğur fabrikayı kapatma yoluna gitti.

Fabrikanın kapatılmasıyla birlikte 270 işçi bir günde işsiz kaldı, daha sonra o dönemki DİSK/Tekstil Antep Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen’le birlikte fabrika önünde direnmeye başladık. Bu direnişin üçüncü gününde fabrikanın tekrar açılacağını söyledi Hayri Uğur. Biz de bunun üzerine direnişimizi durdurduk ve işten atılan 270 işçi işe geri alındı.

– İşe başladıktan sonra üzerinizdeki mobbing ve baskı arttı mı?

– Fabrika yeniden açıldığında biz daha önce hiç görmediğimiz birini gördük, kendisini bize Hayri Uğur’un yeni işletme ortağı olarak tanıttı, Servan Zenderlioğlu diye birisi. Fabrika açıldıktan sonra biz 18 gün çalışabildik, 18. günün sonunda jandarma zoruyla işten çıkarıldık ve işyeri alanından atıldık. Çalışırken de bize her gün “sendikanın yetki almadığı, aldığı yetkinin hatalı olduğu ve burada sendikanın faaliyet yürütemeyeceği” söyleniyordu. Bu sürecin ardından işten atıldık tekrar.

Çalıştığımız ve çok iyi bir fabrika dediğimiz bu fabrika gel gör ki işçinin sendikal hakkını tanımadı, yok saydı. Sürekli mobbing, baskı, tehdit ve şantaj yoluyla bizi yıldırmaya çalıştı. Sürekli işten çıkarılma korkusu yaşıyorduk ve en ufak bir şeyde dahi tutanak tutuluyordu.

– Sendika yöneticilerinin davaya müdahil olup patronun tarafında yer aldığı gibi bir durum söz konusu. Buna dair ne söylemek istersiniz, sendikanın bu süreçteki tavrı nasıldı?

– Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki biz sendikada ilk örgütlendiğimizden bugüne kadar yanımızda sadece bir kişi vardı, o da Mehmet Türkmen’di. Onun dışında DİSK/Tekstil Genel Başkanı, başkanvekilleri, genel sekreterleri vb. hiç kimseyi görmedik yanımızda, tanımıyoruz. Ne eylemlerde ne hukuki süreçlerde ne de işçilere baskı yapılırken hiçbirinin yardımlarını gördük. Yani açıkçası ilk örgütlendiğimiz günden bugüne kadar sarı sendika olarak adlandırdığımız sendikalar, şu an hala üyesi olduğum DİSK/Tekstil’e rahmet okutuyor diyebilirim. Hadi diyelim yanlarımızda durmamalarını anlayabiliriz ama bize cephe alıp patronun tanıklığını yapmalarını anlayamıyoruz bir türlü.

 

“1 Mayıs’ı Sedat Aslan’a adamak istiyorum!”

– İkinci işten atılmanızın ardından eylem süreciniz nasıl başladı?

– Biz şu ana kadar aldığımız bütün hakları yani fabrikanın açılması ve içerideki mobbing, baskının az da olsa azalmasını, yaptığımız eylem ve basın açıklamaları ile mümkün kıldık. Şöyle bir örnek verecek olursam; bizimle birlikte fabrikaya dava açmış olan Ali Taş arkadaşımız vardı, bu arkadaşımıza “davadan feragat et, biz senin bütün masraflarını karşılayacağız” dediler. Ali de iş yerinin sözüne inanarak gidip davasını geri çekti. Fabrikaya döndüğünde Ali’ye mahkeme masraflarının ödenmeyeceği söylendi, Ali de bunun üzerine tekrar işten çıktı ve bunun sonucunda arkadaşımız icralık oldu. Biz bunu duyunca bir basın açıklaması gerçekleştirdik ve “Ali Taş arkadaşımız mağdur edildi” dedik. Bu basın açıklamasının ardından Ali’nin ücreti ödenerek icra takibinin kaldırılmasını sağladık.

Bu süreçte de Uğur Tekstil önünde çeşitli eylem ve açıklamalar yapmaya devam ettik. Sürecin devamında Adana’daki Zara mağazasının önünde eylem kararı aldığımızda İspanya’dan tarafımıza Küresel Sendika Koordinatörlüğü’nün attığı mailde patronların bütün talepleri kabul ettiğini, bizleri işe alacağını, sigorta girişlerinin yapılacağını ve bütün mahkeme masraflarının karşılanacağı söylenmişti. Biz de bunun güvencesi ile fabrikaya geri döndük ancak döndüğümüz gün işveren bu taleplerin kabul edilmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine yarım bıraktığımız eylemi devam ettirme kararı aldık.

– İş arkadaşınız Sedat Aslan’ı sormak istiyoruz. Uğur Tekstil’de işten atıldıktan sonra bir inşaatta çalışırken iş cinayetinde hayatını kaybetti. Buna ilişkin ne söylemek istersiniz?

– Sedat’ı yaklaşık 8-10 yıldır tanıyorum ben. Uğur Tekstil’den önce beraber Özak Tekstil’de çalışmıştık. Sedat tanıdığım kadarıyla tekstil işinden başka bir iş bilmezdi, mesleği buydu. Biz 18 Kasım’da jandarmalar tarafından zorla işten atıldığımızda Sedat da bizimle birlikteydi. Bu işten atılmamızdan sonra patron, biz başka bir yerde iş bulamayalım diye isimlerimizi bölgeye dağıttı. Bunun sonucunda iş bulamadık, Sedat da başvurduğu bütün fabrikalarda işe alınmadı. Çocuklarına bakabilmek adına bilmediği çatı işine girdi ve işe girdiği ilk gün hayatını kaybetti.

Eğer patronlar bizi bu şekilde karalamasaydı, Sedat Aslan başka bir yerde iş bulacak ve belki şu an hala aramızda olacaktı. Sedat’ı kaybettiğimiz ilk günden beri ben hala inanamıyorum. Ailesi perişan durumda, en küçüğü yedi aylık olmak üzere üç tane çocuk bıraktı arkasında. Bunun sorumlusu isimlerimizi kara listeye alıp fabrikalara dağıtan kişidir.

– Son olarak 1 Mayıs sürecine yaklaştık ve sizin de direnişinizde dahil olmak üzere çok sayıda direniş var. 1 Mayıs’a ilişkin neler söylemek istersiniz?

– Ben buna ilişkin şunu söylemek istiyorum; Urfa’da kutlanacak olan 1 Mayıs’ı ben Sedat Aslan arkadaşımıza adamak istiyorum başka diyecek ve diyecek bir şey bulamıyorum.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu