GüncelKültür&SanatYorum

YORUM | Freud dizisinde “parapraxes”: “Özgür Macaristan” kurşunlanmalı!

Kameranın kullanışı ve dizideki atmosfer, bu konuda oldukça başarılı. Ancak dilin sürçtüğü yerde, yani Freud’un “parapraxes” durumunda ortaya çıkan gerçeklik, amacın sadece bir dizi çekmek olmadığını gösteriyor.

Netflix platformunda yayımlanan sekiz bölümlük Freud dizisi, Freud’u ve öğretilerini tanımak için diziyi heyecanla bekleyenleri bir parça hayal kırıklığına uğratmışa benziyor. Ancak biraz dikkatlice izleyince Freud’un yaşam anlatısı değil belki ama öğretilerinin kavratılması açısından önemli bir “kaynağa” ulaşılabiliniyor.

Dizi iyi bir “parapraxes” örneği olarak karşımıza çıkıyor.

Parapraxes, Avusturyalı nörolog ve psikanalist kuramın öncüsü Sigmund Freud’un tezlerinden biridir. Buna göre insanın bilinçdışına itmeye çalıştığı, zihnin derin kuyularında bastırdığı bir duygu ya da düşünce, açığa çıkmak için kendini bilince doğru zorlar, sonunda da, çoğu zaman istemdışı olarak, başka bir şey ile meşgulken dile gelerek bilinçaltını ele verir.

Dil sürçer ama ağızdan çıkan yanlışlık değil, bilinçaltından taşanlardır, diye öne sürer Freud.

Dizide de tam olarak bu oluyor. Freud soslu bir gerilim dizisi yapmak istenirken “dili sürçüyor” dizinin ve ezilen bir ulusun “Yaşasın özgür Macaristan” çığlığı, seyirciye “oh, sonunda!” dedirterek kurşunlanıyor.

Dizide düğümlerin çözülmesi için uğraşılırken, yol bir anda Macaristan’ın özgürce ayrılma hakkının kurşunlanmasından geçiyor, öğrenmiş oluyoruz.

Dizinin geçtiği yılların “arka planı”

Dizinin geçtiği Venedik’in 1880’li yılları, henüz Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun ayakta olduğu dönemlerdir.

Avusturya İmparatorluğu’nun temelini atan Habsburglar, 15. yüzyıl ortalarından itibaren “seçkin ve soylu evlilikler” yoluyla kızları ile çeşitli ülkelerin krallarını, veliaht prenslerini evlendirir ve ilerleyen süreçlerde de bu topraklar üzerinde hak iddia ederek bu ülkelerin yönetimlerinde söz sahibi olurlar.

Hollanda, Lüksemburg gibi bölgelerin bu yolla Avusturya topraklarına katıldıkları bilinir. Sadece bununla da değil, zor yoluyla da çeşitli ülkeleri işgal ederek sınırlarını genişletmeye çalışan Avusturya İmparatorluğu 19. yüzyılın ikinci yarısına geldiğinde kısa süreli kralsız kalan ve uzun yıllardır denetim altında tuttuğu Macaristan’ı bu kez egemenliği altına alır.

Macaristan’ın dışişlerini kendine bağlar, her iki ülkenin özerk yapılanmaları olmakla birlikte Kayzer’in (imparator) Avusturya’dan olması şartı ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu ilan eder.

Avusturya İmparatorluğu’nu yöneten Habsburglar, Macaristan’ın Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun bir parçası olduğunu iddia etmekteydiler ve 1867’den itibaren el koymaya dönen denetimlerini bu iddia ile meşrulaştırmaya çalışmaktaydılar.

Nazi düşüncesinin ilkel babalığını yapan Habsburglar, Macarların uzun yıllara dayalı ayrılıkçı mücadeleleri nedeniyle ikili monarşi ilan etmek, yine bu hareketin zorlamasıyla ilerleyen yıllarda parlamenter sistem ve anayasal haklarda, yerel yönetimlerde belli demokratik adımlar atmak zorunda kalmıştır.

Çünkü bu yıllar bir yandan Sanayi Devrimi’nin ardından ete kemiğe bürünmeye başlayan işçi sınıfının hareketlendiği, işçi sınıfı ideolojisinin öncüsü Marks’ın öğretilerinin yaygınlaşmaya başladığı bir yandan da ulusal mücadelelerin ortaya çıktığı dönemlerdir.

Başta Macarlar olmak üzere Çekler, Sırplar gibi birçok ulusun baskı altında tutulduğu bir “uluslar hapishanesi” öngören Avusturya’nın “Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu düşü”, ezilen ulusların ulusal özgürlük talepleri ile yarıda kalır, Habsburglar düşten uyandırılır.

Macar ayrılıkçılara tarihi iftira: Ring Tiyatrosu yangını

İşte tam da zamanlama olarak bu yıllarda geçtiği söylenen Freud dizisinde Avusturya Kayzer’ine suikast düzenlemeye hazırlanan Macar ayrılıkçıları, hedef alınmış, ayrılıkçılar gerilim ve efsun dolu bir dizi yapılmak istenirken “cadılaştırılmış”lardır. “Özgür Macaristan” için mücadele eden orta sınıf üyesi ve Avusturya egemenliğine başkaldıran ailelerden Szaparyler* üzerinden Macar ulusal mücadelesi hakkında ciddi bir karalama yapılır, hatta dizinin senaryosu ayrılıkçılara dönük tarihi bir iftira ile “zenginleştirilir”.

Bu iftira, Ring Tiyatrosu yangının Macar ayrılıkçılarının yönlendirmesiyle gerçekleştirildiğidir. Söz konusu yangın, 8 Aralık 1881 tarihinde tiyatronun gaz mekanizmasından çıkmış, itfaiye ve polisin geç kalması, yanlış kapıları kilitlemesi sonucu yangında resmi kayıtlara göre** 400’e yakın kişi yaşamını yitirmiştir.

Bu tiyatro yangının kaza olduğuna dair Avusturya İmparatorluğu’nda veriler olmasına karşın dizide bu yangın Macarlara mal edilmiştir. Oysa böyle bir suçlama olsaydı, muhtemelen Avusturya İmparatorluğu’nun bunu saklamakta bir çıkarı olmaz, aksine Macaristan ile ilgili gördüğü düşleri hayata geçirmek için bunu fırsata çevirirdi.

Görünen o ki, hala “Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu düşü” gören birileri mevcut ve böylesi bir tarihi olayı diziye yerleştirebilmek için Macar ayrılıkçılarla bunu birleştirme ırkçılığında bulunmaktan beis duymuyorlar!

(Bu arada bu tarihi olayı diziye yerleştirme çabasının nedeni, bu tiyatro binasının yangından kısa bir süre sonra sıradan bir binaya çevrilip kiraya verilmesinden, Freud’un da gerçek yaşamında buradaki ilk kiracılardan olmasından kaynaklanıyor. Bir iftira için ne büyük gerekçe!)

Amaç seyirciyi hipnoz altına almak!

Freud dizisinde amacın Freud’un öğretilerinden faydalanarak gerilim türü mistik bir dizi çekmek olduğu söylenebilir.

Kameranın kullanışı ve dizideki atmosfer, bu konuda oldukça başarılı. Ancak dilin sürçtüğü yerde, yani Freud’un “parapraxes” durumunda ortaya çıkan gerçeklik, amacın sadece bir dizi çekmek olmadığını gösteriyor.

Ha bir de, halklara zulmeden tüm yönetim biçimleri incelendiğinde veliahtların, imparatorluk ordularındaki komutan ve savaşçıların ne entrikalara, ne suikastlara imza attığı görülecektir. Bunun için dizideki gibi Szaparyler tarafından hipnoz altına alınmasına zerre gerek olmadan hem de! Gerçi amaç seyirciyi hipnoz altına almak olunca, bu gerçeklerin pek de bir önemi kalmıyor anlaşılan.

 

* Szaparyler dizi için kurgulanmış değil, gerçekte de bu dönemde isyanlarla gündeme gelmiş ayrılıkçılığı savunan bir ailedir.

** O dönemde yaşamış olan Alman yazar ve ansiklopedici Ludwig Julius Eisenberg, bu sayının gerçeği ifade etmediğini ve yangında bine yakın kişinin yaşamını yitirdiğini iddia etmişti.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu