GençlikGüncelMakaleler

YDG | 20 Temmuz 2020, Suruç ve Çalışmalarımıza Yönelik Kısa Bir Değerlendirme

Yeni Demokrat Gençlik (YDG)'ten Suruç Katliamı'nın 5. yıl anmalarına dönük kısa bir değerlendirme

20 Temmuz 2015 Türk devletinin, “barış ve müzakere” sürecini bitirdiği ve en koyu faşist uygulamalarına keskin bir dönüş yaptığı gün oldu. IŞİD eliyle gerçekleştirilen ve TC tarihi boyunca örgütlenen en kanlı saldırılardan biri olan 20 Temmuz Suruç saldırısı, aradan geçen 5 yıllık süre boyunca gittikçe derinleşen saldırı politikalarının başlangıcıydı.

Devletin Suruç’ta amaçladığı şey bugün de toplumsal muhalefete uygulamaya çalıştığı esasen Kürt ulusal sorunu ekseninde büyüyen birlikte mücadele dinamiğini parçalamak ve Kürt ulusunu yalnızlaştırmaktı. Bunun için ise Kobanê’nin inşasına katılmak isteyen, çocuklara dayanışma ve destek elini uzatmayı amaçlayan genç devrimciler “en iyi” hedefti.

Ancak devletin bu saldırısı için hesaba katmadığı bir şey vardı, o da devrimcilerin bilinci ve iradesi!

Bilinç bir kere ileriye aktığında, geriye gitmesi neredeyse mümkün değildir. Suruç’a giden devrimci ve anarşist dostlarımızın, bu döneme tanıklık eden ve özne olmaya çalışan diğer devrimci yapıların bilincindeki ileriye doğru atılım da böyle bir öze sahiptir.

Bu bilinç ise aslında basit üç temele dayanmaktadır: 1- düşmanlarımız bir, 2- bu düşmanı alt etmek istiyorsak birleşmek zorundayız, 3- Kürt ulusunun özgürlük mücadelesi ile bu topraklardaki diğer ezilenlerin özgürlük mücadelesinin geleceği birbirine kopmaz şekilde bağlı.

Biri kaybederse diğeri de kaybedecek, birinin kazanma koşulu diğerinin kazanmasına bağlı.

Burada basit şekilde ifade etmeye çalıştığımız mesele aslında son yıllarda Türkiye’deki devrimci hareketin pratik politik faaliyetine eksiği – artısıyla rengini veren esas yaklaşım olmuştur. Devletin hedefine oturan bu devrimci yaklaşım ise her ne saldırıya uğrarsa uğrasın ideolojik açıdan güçlenmektedir.

Suruç’taki saldırı sonrası gelişmeler de bu öze sahiptir. Bu açıdan devlet 20 Temmuz Suruç saldırısıyla birlikte daha şimdiden başarısız olmuştur diyebiliriz.

Çünkü aradan geçen süreç “beraber yürüdük beraber inşa edeceğiz” çalışmasının esas iki hedefinin engellenmesinde devletin başarısız olduğunu gösteriyor. Bu hedeflerden biri yıkılan Kobanê’ye dayanışma elini uzatmak diğeri ortak düşmana karşı birlikte karşı koyuşu örgütlemek.

Şimdi bu çalışmanın bizce en değerli olan bu iki yanının nasıl başarıya ulaştığına değinmeye çalışalım.

Birincisindeki kazanım, yani Türk devletinin desteklediği IŞİD saldırısı sonucu yıkılan Kobanê’yi yeniden inşa etme hedefindeki kazanım her şeyden önce manevi bir kazanımdır ve çalışmanın devrimci ruhuna yöneliktir. Buradaki manevi kazanım, birçok fiili kazanımın sağlayamayacağı bir kazanımdır.

Çünkü, bir evin yapısına tuğla koymak, onun harcını karıştırmak hiçbir zaman bir toprağın özgürleşmesi için oraya canını koymaktan-vermekten daha değerli olamaz. Ve 33’ler Kobanê’nin özgürlüğü için hayatlarını ortaya koymuşlardır. Bu gerçeklik hiçbir güç tarafından artık değiştirilemez.

İkinci kazanım ise yine devletin parçalamayı hedeflediği; Kürt ulusuyla yan yana, birlikte mücadele pratiği noktasında olmuştur. Bu pratik Suruç saldırısının ardından büyümeye devam etmiştir. Ve artık, her 20 Temmuz dönemeci, bizim bu birlikteliğe ne kadar zorunlu olduğumuzu gösteren ve her yıl dönümünde 1 ay boyunca gençlik cephesinde ortak mücadeleyi yükselttiğimiz takvimsel süreç olmaya başlamıştır.

Yani devletin bölmeye duyduğu ihtiyaçla örgütlediği bu saldırı bizim birleşmede nedenimiz haline gelmiştir. Dahası bu durum, her yıl artan ivmeyle bilince dönüşmektedir.

Hazırlık çalışmalarından notlar

Buradan sonra bu yıl ki hem 20 Temmuz Suruç anma eylemini hem de onun hazırlık çalışmalarını değerlendirmenin faydalı olacağını düşünüyoruz.

20 Temmuz’a kadar bir aylık süreç boyunca İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere birçok ilde çeşitli çalışmalar gerçekleştirildi. Bu çalışmalar, çalışmaların gerçekleştiği şehirlerde var olan hemen hemen her gençlik örgütünün katılımıyla ve yoğun emeğiyle örgütlendiğini söyleyebiliriz.

Özellikle İstanbul’da birçok merkeze yayılan ve her biri bir eylem niteliğinde olan farklı bildiri dağıtımları, çeşitli konularda adalet konulu basın açıklamaları, adalet zinciri vb. çalışmalar gerçekleştirildi.

Çalışmalar oldukça enerjik bir şekilde ele alınmaya çalışıldı, kimi yerlerde polisle kısmen karşı karşıya gelme durumları yaşandı. Çalışmalarımız son kertede görünürlüğü ve amaçladığı şeyleri yakalama bakımından iyi bir yerde durmaktadır.

Fakat bu çalışmalar sırasında gıdasını dar grupçu yaklaşımlardan alan bazı yönlerde açığa çıkmış oldu. Bu dar grupçu yaklaşımlar, kendini fazladan öne çıkarmaya çabalama şeklinde yaşanıyordu.

Bu durumun bizce sakıncalı yanı, kültürel zayıflıkları tartışmanın dışında bırakarak söylemek gerekirse, 20 Temmuz Suruç için yaptığımız çalışmanın özüne zarar vermesidir. Önümüze koyduğumuz çalışmanın esas içeriğine kimi dar grupçu davranışlarla zarar verildiğini, en azından amaçlarımıza daha iyi ulaşabilecekken amacımıza daha az ulaşmamıza neden olmaktadır.

Bu gibi yaklaşımlar üzerine önümüzdeki yıllarda gerçekleştireceğimiz çalışmalar öncesi daha fazla tartışmaya ihtiyaç duymalıyız.

Eylem anından izlenimler

Bu yıl ki 20 Temmuz Suruç anmasına polisin tavrı yine geçtiğimiz yıllara benzer bir düzlemde seyretti. İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen eylemlerde toplamda 90’ın üzerinde genç arkadaşımız gözaltına alındı.

Ankara Güvenpark’ta Gençlik Örgütleri olarak yapmak istediğimiz eyleme polis tüm faşist gücüyle saldırdı. Burada, Suruç’ta ölümsüzleşen 33 arkadaşımızın resimlerine bile polisin tahammülünün olmadığını gördük.

İstanbul Kadıköy’de gerçekleştirdiğimiz eylemin ise geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz eyleme göre daha etkili ve uzun süreli olduğunu ifade edebiliriz. Kadıköy’ün hemen hemen her sokağına kurduğumuz barikatlarla adalet talebimizi ve 33’lerin düşlerini yarım bırakmayacağımızı haykırdık. Buradaki polisle karşı karşıya gelişlerimizde de birleşik mücadelenin pratik hali ön plana çıktı.

Yaklaşık 1 buçuk saat süren eylemde toplam 50’nin üzerinde dostumuz gözaltına alındı. Bu eylem, sokağın militanlığıyla buluşma tarzı bakımından uzun bir süredir gerçekleştirmediğimiz bir biçimde gerçekleşmiş oldu.

Ancak bu tarz eylemlerimizde uzun bir boşluk yaşamamız nedeniyle kimi dağınıklıklarımız da görünüyordu. Polis saldırısı sonucu kitlenin bölünmesi sonucunda dağılmamız görece kolay oldu.

Ancak dağılma ve birleşme, yeniden dağılma ve yeniden birleşme gibi bir yöntem bu gibi eylemlerde takip edilebilir. Bununla birlikte aynı yöntemle eylemdeki kitleselliğimizin kısa sürede zayıflamasının önüne geçebiliriz.

Öte yandan biz de YDG olarak güçlerimizi iyi organize etmekten yoksunduk. Neredeyse Kadıköy’ün tüm sokaklarında olmamıza karşın ortak hareket etme gücümüz zayıftı.

Bu durumdan kimi dersler çıkartmamız gerekmektedir.

Yeni Demokrat Gençlik

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu