GüncelManşet

4 yıl oldu: “Türk devleti Paris katliamının failidir”

Kadınların yaşamın içinde özellikle politik alanda kendilerini ifade edemedikleri bir sistemde kadın mücadelesinin özneleri haline gelen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmesinin ardından 4 yıl geçti. Erkeklerin egemen olduğu ve özellikle politik alanda kadınların geri plana atılmaya çalışıldığı bir mecrada hatta devrimci örgütler içersine bile kendilerini ifade edecek alanlar bulamadıkları dönemlerde Sakinelerin mücadelesi umut ışığı olmuştur. Özellikle Kürt ulusal hareketinin kurucularından Sakine Cansız, Kürt kadınlarının hak mücadelesi vermesinde ve kadınların politik mecrada özneleşmesinde önemli figürlerdendir.

TC devletinin Kürt halkı üzerine olan düşmanlığı yeni değildir. Tarihsel olarak devam eden ve yıllardır süren Kürt düşmanlığı günümüze kadar nüksetmiştir. TC devleti Osmanlı döneminden itibaren süren Kürt karşıtı politikaları üzerinden hem ekonomik hem de politik olarak şekillenmiştir. Son dönemlerde özellikle Ortadoğu’da ilerleyen Kürt ulusal hareketini durdurmak için hem iç hem de dış politikalarını Kürt halkının kazanımları üzerinden yürütmektedir. Aynı zamanda Kürt düşmanlığının yanı sıra TC devletinin düşmanlık beslediği bir diğer kesim de kadınlardır. Kadın cinayetleri konusunda karnesi hep zayıf olan, inisiyatifleşen kadınlardan korkan devlet, kadınları köleleştirmek için her türü yolu denemektedir. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez devletin rahatsız olduğu kadın tanımlamasına tam olarak uymaktadır. Hem Kürt hem kadın hem de bir devrimci olduğun zaman devletin açık hedefi haline gelirsin.

 

MİT katliamın sorumlusudur

Paris katliamının ardından üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala katliamın failiyle ilgili bir gelişme yok. Ancak hem uluslararası basın hem de yerel kaynakların söylemlerine göre MİT, bu katliamda parmağı olan kurumlardan biri. Alman dergisi Der Spiegel’de “Türk ajanları PKK’li aktivisit kadınların öldürülmesine karışmış” başlığı altında verilen haberde, Paris’te tutuklu bulunan Ömer Güney’in aşırı milliyetçi biri olduğu ve Türk istihbaratının özel olarak PKK’nin Paris’teki hücresine yönlendirildiği, Alman ve Fransız istihbarat örgütlerinin ise bunu yeterince ciddiye almadığı belirtildi. Haberde, hazırlanan iddianamede “Güney’e bu misyon yaratıldı. Kimliği tespit edilemeyen diğer kişilerle bu plan hayata geçirildi” denildi.

Paris katliamını inceleyen Jean Lois Malterre’nin katliam ile ilgili yaptığı araştırmada söyledikleri de Türk istihbaratının yaşanan olayda parmağı olduğunu kanıtlar nitelikte; “Der Spiegel ve hatta bazı Türk basın organında birçok belgeden ve ses kayıtlarından bahsedildi. Bütün bunlar Türk istihbaratını gösteriyor. Soruşturma savcısı çok tedbirli ve dikkatli davranarak bunları laboratuarlarda incelettirip doğruluklarının net olarak ortaya koyması gerekiyor. Sorunuza tekrar dönersek; evet Türk istihbaratının bu cinayette parmağının olduğu ve bu zanlının Türk istihbaratının en azından bir bölümü tarafından görevlendirildiğini düşünüyorum.”

Yapılan tüm değerlendirmeler Türk devletinin katliamın sorumlusunun olduğunun açıkça göstergesi. Devletin Kürt düşmanlığı her alanda somutlanırken bu katliamda parmağının olmaması şaşırtıcı olurdu. Sakine ve yoldaşları devrimci mücadeleye birçok noktada örnek teşkil ederken onların bayrağı sahipsiz kalmayacağı kavgaya tutuşan tüm devrimcilerin ve özellikle kadınların Ekin Wanların, Arin Mirkanların mücadelelerinde birleşerek somutlanacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu