Güncel

İsyan Ateşi: “Türkülerimiz silahımız olacak!”

Dersim festivalinde oluşturduğumuz YDG Basın Komisyonu olarak 13. Munzur Doğa ve Kültür Festivali kapsamında Dersim’de birçok ilçede sahne alan Grup İsyan Ateşi üyeleri Onur Gügercinoğlu, Meyman Dost ve Shahab Ghıvıer ile bir röportaj yaptık.

Merhaba, bu Dersim deki ilk konseriniz mi?

Shabab: Merhaba, bu benim Dersime ilk gelişim. Benim annem Dersim Ermenilerinden, onun sürüldüğü topraklara gelmem İsyan Ateşine katılmam sayesinde oldu.

Buradaki festival ortamı Dersim’deki halkın ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Shahab: Burada çok güzel bir festival var.

Bu festivalin coşkusuna ortak olmaya çalışıyorum. Dersimliler öncelikle çok sıcak insanlar, kültürünü çok güzel yaşatıyorlar. HES’lere, barajlara, karakollara karşı gösterdikleri duruş, kültürlerine yakışır şekilde.

Onur: Yaklaşık 3-4 yıldır festivale katılım gösteriyoruz. Hem Dersimde hem köylerde grup olarak sahne alıyoruz. Merkezden ziyade köylerde daha güzel geçiyor. Daha çok Dersim halkının, yani buradaki sorunların yakıcılığını hisseden insanların katıldığı bir program haline dönüşüyor.

Dersim Deyince aklınıza ne geliyor?

Shabab: Ben Dersim’i direnişin simgesi olarak görüyorum. Bu anlamda Anadolu halklarını da direnişe davet ediyor.

Meyman: Dersim denilince akla ilk gelenlerden biri tabi ki de direniş. Ama Dersim ilk önce acıyı da aklımıza getiriyor. Burada yaşananlar son zamanlarda dünya kamuoyunda da yankı buldu. Onların türkülerini söylediğimiz zaman o hüznü, o acıyı, çektikleri zulmü hissediyoruz. Burada kendi türkülerimizle elimizden geldiğince yansıtmaya çalışıyoruz.

Onur: Dersim denilince aklımıza bir türkümüzde de dile getirdiğimiz gibi şu cümleler geliyor. Ey Dersim isyan beşiği, kaç yüreğe cemre düştü sarp yamaçlarında. Kaç yürek sevdalandı umuda, feryat değil isyandır bu.

Dersim halkının oturmuş bir direniş geleneği var. Bu ruhu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Meyman: Dersim’in direniş ruhu ortada, bunu buraya geldiğimizde en derinden hissediyoruz. Bu festivallerin en güzel yanı, birbirinden kopmuş insanları yan yana getirmesi. Güzel bir duyarlılık oluşturuyor, zaten var olan duyarlılığı daha disiplinli, daha örgütlü bir halde ortaya koyuyor. Biz de bu ortama gelince heyecanımıza heyecan katıyoruz.

Shabab: Türkiye halkı genelde balık hafızalıdır, herşeyi unutup, sindirilmeye çok hazırdır. Ama Dersim halkında bu tarihi bilinç biraz daha oturmuş, o tarihi bilinçle o tepkiyi tüm kültürüne yansıttığını görüyoruz.

Onur: Dersim’deki güncel gelişmelere baktığımız zaman HES’lerin, barajların ve karakollar yapımlarının öne çıktığını görüyoruz. Özellikle son zamanlarda ilkel ve asimilasyon politikalarıyla birlikte bir 38 ile karşılaşıyoruz diyebiliriz. Yapılan eylemlerde insanların karakol ve HES lere karşı ne kadar fazla tepkili olduğunu görebiliyoruz.

Meyman: Güncel gelişmelerle ilgili Onur arkadaşımın da dediği gibi bu politika yeni bir politika değil, geçmiştin günümüze devam ettirilmeye çalışan bir politikadır. Sadece yöntem değişikliği var, zihniyet aynı zihniyet. Dersim 38 ile ilgili Osmanlı’ya da baktığımızda bir söz anımsıyoruz; “Dersim’e sefer olur zafer asla. Hatta bir komutanın anlatımlarında da şöyle der; Dersim halkı savaşçıdır birlik halindedir der. O halkın bu güçlü bağını koparmanın yollarından biri o zamanlar Hendek idi şimdi ise çareyi Barajlar da buluyorlar. Bu insanları sırf dağlarından ovalarından koparmak, kültürlerini yok etmek için yapılan bir yöntemdir. Burada çok güçlü bir mücadele var, bundan kaynaklı devlet bu mücadeleyi yozlaştırmak istiyor. Genel olarak hem doğasını yok ederek hem kültürünü yozlaştırarak Dersim halkını sömürmeye çalışıyorlardır.

Bizim grubumuzun kuruluşu bir Newroz gecesine dayanıyor. Kürt halkının isyanının körüklendiği önemli bir günü, bir baharın bir bayramın, bir özgürlüğün gecesinde kurulan bir grup olduğu için bundan kaynaklı grubumuzun misyonu zaten en başından bellidir. Kurulduğumuzdan bu yana bu sorunlarla ilgili, doğa katliamları olsun, devrimcilere yapılan saldırılar olsun, ezilen halklara yapılan katliamlar olsun, zafer olsun, isyan olsun tüm bu yaşanmışlıkları sanatımıza yansıtmaya çalışıyoruz.

Sahneden insanlara nasıl seslenebiliriz diye düşünüyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.

Meyman: Grubumuz bir isyan gecesi ortay çıktı, adı bu yüzden İsyan Ateşi.

Yılmaz Güney’in de dediği gibi “Halkın Sanatçısı Halkın Savaşçısıdır” şiarını benimsiyoruz. Devrimci sanat kitlelere ulaşmanın önemli bir ayağıdır. Arkadaşında dediği gibi halkın sorunlarını dile getirmeye çalışıyoruz. Devrimci sanatta üretkenlik çok önemli. Bizim için esas olan üretkenlik ve halkın nabzını iyi tutabilmek. Elimizden geldiğince pratikten kopmayarak üretkenliğimizi arttırmaya çalışıyoruz. Kitlelere ulaşmanın birçok aracı var, bizde sahnenin bunu için en iyi araç olduğunu düşünüyoruz. Bu alanı bu maziyi çok iyi değerlendirmeye çalışıyoruz.

Shahab: Ben İsyan Ateşi’ne sonradan katılım. İsyan Ateşi’ne katıldıktan sonra belli acıları yaşayan insanların, savaşmaktan sıkılan insanların, belirli marşlarla, türkülerle onların acılarına ortak olabildiğimi gördüm. Dolayısıyla kimi zaman müzikle onları coşturarak, kimi ağıtlarını dile getirerek onların acılarını paylaşmaya çalıştık. Müzik bunun için bence en etkili yol.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Meyman: Bizler İsyan Ateşi olarak son olarak şunu söylüyoruz; durum ortadadır, biz elimizden geldiğince bu olaylara müdahil olacağız. Elimizden geldiğince halkımızın dili olacağız, türkülerimiz silahımız olacak. Bizler de bunu onurla taşımaya çalışacağız. Hatalarımız illa ki olacak. Bu hatalarımızı da halkımızı izleyerek düzelteceğiz, bir yerlere varacağız. Son olarak İsyan Ateşi halkın yanındadır, halkın sanatçısıdır.

Onur: Bizler grup olarak, halk olarak sadece sahnede değil hayatın her alanında devrimci sanat geleneğini, kültür sanat anlayışımızı da yaşatacağız.

Shabab: İnsanların bilincini müziğimize taşıyarak onların yanında olmaya devam edeceğiz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu