Kadın

Maria, Beşler ve Paris’te 3 kadın

2013’ün daha ilk günlerinde bu yılın nasıl geçeceği belli oldu. Paris’te PKK’nin kurucu üyelerinden, 35 yıllık mücadele yaşamının sahibi Sakine Cansız’ın da bulunduğu üç yurtsever kadın katledildi. Yaratılmaya çalışılan “iyimserlik” dolu atmosfere bomba gibi düşen bu haberle birlikte, cehennemin yollarının “iyi niyet” taşlarıyla örülü olduğunu görmüş olduk. Ama sadece bu değil. Onların yaşamını yitirmesi, kadınların mücadeledeki yeri, kadınların politik yaşama girmesi, mücadelenin en zorlu alanlarında görev alması ve de önderleşmesi üzerinden bizi bir kez daha düşündürdü ve görevlerimizi hatırlattı. Onların mücadele yaşamlarına baktığımızda durduğumuz yeri de (idealizme düşmeyerek) sorgulamak bir kez daha önemli hale geldi.

Tıpkı 2 yıl önce yitirdiğimiz Beşler şahsında mücadele yeminimizi tazelediğimiz gibi bugün de devrimci kadınlar olarak sınıf kinimizi bileyerek mücadelenin öznesi olmak, çeşitli milliyetlerden halkımızın onurlu kadınları olarak gidenlerimizin boşluğunu doldurmak konusunda kararlıyız.

Onlar, kadının onurlu tarihinin önemli parçaları olarak yüreklerimizdeki ve bilinçlerimizdeki yerlerini aldılar. Ama sadece onlar değil, tarihin “göz ardı” ettiği, yok saydığı, adını bile bilmediğimiz binlerce kadının da ayak izlerinin takipçisi olmalıyız.

Nitekim kadın, devrimci mücadele içinde de olsa, tarihin hep en karanlık noktalarına gizlenmiş, yaşamları ve pratik süreçleri, deneyim olarak hanemize yazılmak yerine, “avcıların” av öykülerinde bir ayrıntı olarak yer etmiştir.

Bunun belki de en can acıtıcı örneklerindendir Maria. Devrimci mücadele içinde pek çoğumuz onun kim olduğunu dahi bilmez. Çünkü, kayıtlarda sadece bir isim olarak geçer. Hatta ismi konusunda bile “avcılarımız” bir türlü anlaşamamıştır ki, kimi yerde Maria, kimi yerde Meryem, kimisinde Semiramis’tir. Ve uyruğu da ismi gibi, Anadolu Yahudiliğinden Rusluğa kadar tartışma konusudur.

Oysa, 28 Aralık 1920 tarihinde, Sovyetlerden Kars’a gelen 15 kişilik TKP’li grup içinde o da vardır. Kars’tan Erzurum’a ve ardından Trabzon’a geçen ve Trabzon’da Kahya Yahya tarafından bir takaya bindirilerek ölüm yolculuğuna çıkartılan Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Aşçıoğlu Bahaeddin, Kasım Hulusi, Kıralioğlu Maksut, Hilmioğlu İsmail Hakkı, Ahmetoğlu Hayrettin, Hakkı Bin Ahmet Ali, Emin Şefik, Tevfik Bin Ahmet, Kazım Bin Ali, Hatipoğlu Mehmet, Hacı Mustafaoğlu Mehmet, Nazmi Bin İbrahim’in yanı sıra Mustafa Suphi’nin eşi olduğu söylenen Maria da vardır. Onun orada bulunuşunun nedeni bilinmez(!) Sadece Suphi’nin eşi olarak mı, yoldaşı olarak mı, yoksa bazı kayıtlarda geçtiği üzere katibe olarak mı bilemeyiz. Tek bildiğimiz, 14 TKP’li çıkartıldıkları taka seferinde katledilirken, Maria’nın ise kendisini ölümden bin beter bir sürecin başlangıcı olarak geri götürüldüğüdür.

Bilindiği kadarıyla Karadeniz’in soğuk sularında 14 komünisti M. Kemal’in talimatıyla katleden Yahya Kaptan, Maria’yı ise eve kapatarak uzun süre tecavüz eder. Ardından, Trabzon eşrafından Nemlizade Ragıp Bey’e ve daha sonra da Rizeli eşkiyalara “hediye” eder. Ve en son bu eşkiyaların elinde bir tecavüz “aleminde” yaşamını yitirir Maria.

İşte, bu topraklar üzerinde komünist hareketin ilk kadın şehidi olan TKP belgelerinde bile adı Müslüman-Türkleştirilerek Meryem olarak geçen Maria’nın öyküsünden kalan bilgi kırıntıları bu kadardır. Zira devrimci hareket bu ölümlerden ölüm beğenecek duruma gelen kadını sahiplenmekte yetersiz kalmıştır. Bu yetersizliği giderecek olan, onların mücadelesini yüklenen, kadının tarihini yazma görevini üstlenen örgütlü kadınlardır.

Uzun, zahmetli ama bir o kadar da onurlu, vazgeçilmez bir yol olan sınıf mücadelesinde kadın mücadelesi için adım atmanın daha da zor olduğunu 4 senelik sürecimizden deneyimliyoruz. Ancak Maria gibi tarihin erkek egemen tozlarının arasına gizlenen kadınların omuzlarımıza yüklediği tarihi sorumluluk, Beşler’in mirası olan savaş bilinci ve de 3 yurtsever kadın şahsında tazelenen düşman bilincimiz kesinlikle geri adım atmamızı yasaklıyor.

Maria, Beşler ve Paris’te üç kadın… Hepsinin gözlerindeki ışıltıyı sahiplenerek, bilinçlerini yüklenerek, silahlarını devralarak bir kez daha biz de varız diyoruz…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu