Güncel

JMO: Yeni 17 Ağustoslar kapıda

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, 17 Ağustos depreminin 21'inci yıl dönümüne ilişkin yaptığı açıklamada, aradan geçen 21 yıl boyunca hiçbir önlem alınmadığına dikkat çekerek, yüzlerce bilimsel makalenin tozlu raflarda durduğuna işaret etti.

Jeoloji Mühendisleri Odası’nın internet sayfası üzerinden paylaşılan ve JMO Yönetim Kurulu imzasını taşıyan açıklamada, 17 Ağustos depreminin ardından yapılan 5 önemli çalışmayaya yer verilerek bunların tozlu raflarda bekletildiği söylendi.

Yüzlerce bilimsel makale tozlu raflarda

“17 Ağustos Depreminden 167 hafta (1171 gün) önce 3 Haziran 1996’da İstanbul’da toplanan “B.M. İnsan Yerleşimleri Konferansı (Habitat II)”nda ele alınan konulardan biri afet önleme, etkilerini hafifletme, hazırlıklı olma ve afet sonrası rehabilitasyon kabiliyetinin geliştirilmesi olmuştur. Konferansta, altında ülkemizin de imzası olan, insan yerleşimlerini gelecekteki afetlere karşı korumaya yönelik onlarca karar alındı.

17 Ağustos Depreminden 267 hafta (1871 gün) sonra 2004 yılında ilk kez toplanan ve kamuoyuna büyük umutlarla sunulan Deprem Şura’sında yüzlerce katılımcı; 3 gün süren tartışmalarda afet yönetimini etkin kılmaya ve yeniden yapılandırmaya yönelik onlarca karar alındı, raporlar hazırlandı.

17 Ağustos Depreminden 506 hafta (3542 gün) sonra 2009 yılında yüzlerce kişinin katılımı ile 3 gün süren Kentleşme Şura’sı düzenlendi. yüzlerce sayfa rapor düzenlendi.

17 Ağustos Depreminden 724 hafta (5068 gün) sonra TBMM Genel Kurulunun 01.07.2013 tarihli 127’nci Birleşiminde onaylanan “Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018)”nda “Makroekonomik, sektörel ve mekânsal planlama süreçlerinde “afet risk ve zararlarının dikkate alınması; afetlere karşı toplumsal direncin ve bilinç düzeyinin artırılması; afetlere dayanıklı ve güvenli yerleşimler oluşturulmasının”  temel amaç olduğu belirtilerek bu amaca yönelik onlarca politika ve tedbir oluşturuldu.

17 Ağustos Depreminden 1039 hafta (7276 gün) sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 18.07.2019 tarihli 105’inci Birleşiminde onaylanan “On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023)”nda “Afetlere karşı toplumsal bilincin artırılması, afetlere dayanıklı ve güvenli yerleşim yerlerinin oluşturulması ve risk azaltma çalışmaları yapılarak afetlerin neden olabileceği can ve mal kaybının asgari düzeye indirilmesinin” temel amaç olduğu belirtilerek Plan içeriğinde sık sık vurgulanan “afet risk ve zarar azaltmaya” yönelik onlarca politika ve tedbir alınacağı belirtildi.

Yukarıda ülke tarihine damgasını vuran 5 temel gelişmeyi örnekledik; gelinen noktada ne yazık ki beşi de deprem yönetiminin geliştirilmesine dair önerileriyle birlikte bürokrasinin tozlu raflarında unutuldu… Tıpkı Deprem Konseyi Raporları gibi. Tıpkı onlarca akademik araştırma gibi ya da yüzlerce bilimsel makale gibi….”

‘Deprem gerçeğini unutturdular’

Yapılan açıklamanın devamında yaşanan depremden sonra 9 hükümetin görev başına geldiğine ve bunların hepsinin hem deprem gerçeğini unuttuğuna hem de unutturduğuna şu sözlerle değinildi:

“17 Ağustos depreminde görevde olan 57 nci Hükümetten sonra göreve gelen 9 Hükümet de aynı şeyi yaptı; deprem gerçeğini unuttu, unutturdu. Hele ki siyasi iktidarların “İmar Barışı”, “Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanlı Alanları Yapılaşmaya Açan Uygulamaları” ve  “Kanal İstanbul” adı altında deprem güvenliğini hiçe sayan uygulamalar ile afet bilincinin son kırıntıları da toplumsal bellekten silinmiş oldu.”

‘Afet güvenliğimiz için zaman iyiden iyiye daralıyor’

JMO Yönetim Kurulu’nun yapmış olduğu açıklamada hükümet ve bürokrasinin hamaset siyasetine de dikkat çekilerek bu siyaset tarzının sonucu değiştirmeyeceği üzerinde duruldu. Zamanın etkili bir hazırlık için giderek daraldığının belirtildiği açıklama da şu sözlere yer verildi:

“Bilinmelidir ki, her yıl olduğu gibi 17 Ağustos Depreminin 21 nci yılında da, siyasi iktidarın ve ilgili bürokrasinin hamasetle şişireceği açıklamalarıyla; birbirini tekrar eden ve sonucu değiştirmeyecek adımlar atılması ile afet risklerini azaltma yolunda yürüyemeyiz.

Öte yandan iklim değişikliği, tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de afetlerin gerek şiddetini, gerekse meydana geliş sıklıklarını ve yıkıcı gücünü artırıyor. Afet güvenliğimiz için zamanın iyiden iyiye daraldığı, önlemleri hayata geçirmekte sıkıştığımız hatta geciktiğimiz bir eşikteyiz. Sadece 2020 yılında meydana gelen ve onlarca yurttaşımızın ölümüne yol açan 24 Ocak Elazığ-Sivrice, 23 Şubat Van-İran Hoy,14.06.2020 Bingöl-Karlıova, Manisa-Saruhanlı ve Akhisar depremleri ve 04 Ağustos Malatya-Pötürge depremleri, deprem gerçekliğimizi ve bu gerçekliğin yaratabileceği yıkım ve kayıpları anlamamız için yeterlidir.”

‘Afet olayın kendisi değil sonucudur’

Afetin olayın kendisi değil sonucu olduğunun da hatırlatıldığı açıklamanın sonunda; ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel ilişkilere yönelik 12 maddelik bir öneri yapıldı.

Önerilere ve açıklamanın tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu