GüncelKadın

GÜNCEL | Kadınlar saldırılara karşı haklarından vazgeçmiyor

"Devletin sözcüsü AKP iktidarı yukarıda saydığımız saldırılarının hemen hepsini “Kutsal Aile” dağılıyor naraları eşliğinde gündeme getirdi. Resmin büyüğüne baktığımızda kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük saldırılarda  hep aynı düşmanlaştırıcı politikayı ve söylemi tekrar ettiler"

Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesini konu alan ve hukuki bağlayıcılığı bulunan ilk uluslararası belge olan İstanbul Sözleşmesi’nin resmi adıyla “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” imzalanmasının üzerinden 9 yıl geçti.

Ancak AKP döneminde Türkiye’nin 2011’de ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiği 2014 yılından beri tartışmalara, kadınların kaldırılmasına karşı verdiği mücadeleyle konu olmaya devam ediyor.

AKP iktidarı imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin orjinalindeki “Evi İçi şiddet” kısmını “Aile içi şiddet” olarak çevirdi. “Resmi” olarak evlenmiş kişiler arası şiddeti dikkate alacağını, birlikte yaşayan kişi ve çiftlerde kadının yaşadığı şiddeti daha baştan yok sayan bir yerde konumlandı.

Sözleşmenin imzacısı olduktan sonra ise sürekli kaldırılmasını, revize edilmesini gündeme getirdi. 2 yıldır AKP iktidarı tarafından “pişmanız, yanlış yaptık” diyerek kaldırılmasının gündeme getirmesi ise kadınların sözleşmeyi daha fazla tartışmasına, gündemleştirmesine ve sahip çıkmasına da bir şekilde vesile oldu diyebiliriz.

Yeniden İstanbul Sözleşmesi’nin hedefe almasına gelecek olursak; 2 Temmuz günü İstanbul Sözleşmesi’ni bu kezde AKP Genel Başkan vekili Numan Kurtulmuş, “Nasıl usulünü yerine getirerek bu sözleşme imzalanmışsa, aynı şekilde usulü yerine getirilerek bu sözleşmeden çıkılır”sözleriyle hedefe koydu.

Kurtulmuş, 30 yerel televizyonun ortak canlı yayınında “Sözleşme iptal edilir mi?” sorusuna “Bu metnin içinde iki tane önemli husus var, dikkat çekmemiz gereken ve bizimle asla uyuşmayan” diyerek, uymayan başlıklar için, “Toplumsal Cinsiyet” ve “Bu LGBT vesaire gibi unsurların, marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek kavramlar olduğu ya da onların arkasına sığınarak faaliyet yapabilecekleri alanlar olduğu görülüyor” sözleriyle iktidarın rahatsızlığını ortaya koydu.

AKP iktidarının pandemi döneminde daha fazla açığa çıkan kadın düşmanı politikaları; nafakanın gasp edilmek istenmesi, son infaz düzenlemesi ile cinsel istismar suçlularının serbest bırakılması, TCK 103. maddesinde değişiklik yapılması ile çocuğa yönelik cinsel istismarda, istismarcıların affının önünün açılması ve yeniden İstanbul Sözleşmesi’nin gündeme getirilmesi ile sürüyor.

Kadın örgütleri, şiddetin her türlüsüne maruz kalınmasına karşı İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için mücadele etti ve etmeye devam ediyor.Yine şiddete ve ayrımcılığa maruz kalan kadınlar yasal haklarını kullanmaktan vazgeçmiyor, şiddete maruz kaldıkları evlilikleri veya diğer ilişki biçimlerini sürdürmek istemiyor.

Siyasi iktidarın kadını değil aileyi koruyan, ataerkil toplum yapısını güçlendirmeye dönük cinsiyetçi söylemler üreten, kadınları şiddet karşısında yalnızlaştıran, LGBTİ+’ları yok sayan politikaları karşısında İstanbul Sözleşmesi ve sözleşmenin kendisine yüklediği sorumlulukları ayak bağı olarak görüyor. Seçim döneminde şirin gözükmek için imzaladıkları sözleşme için Numan Kurtulmuş konuşmasında açıkça “İstanbul Sözleşmesi yanlıştır” diyerek açıktan derdini ortaya koydu.

Numan Kurtulmuş şahsında homofobik, transfobik, ataerkil egemen duruşun vücut bulmuş hali AKP iktidarının, “Bu LGBT vesaire gibi unsurların, marjinal unsurların ekmeğine yağ sürecek” ifadesi kadın örgütleriyle LGBTİ+ hareketinin sözleşmeye birlikte sahip çıkması zorunluluğunu hatırlatıyor.

 

  1. maddenin değişmesi ile çocuk istismarı meşrulaştırılıyor

Diğer yandan 2016 yılında çocuk istismarı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde değişiklik yapılmak istenmesi var. Hatırlanacağı üzere bu değişiklik kamuoyu ve kadın örgütlerinin tepkisiyle karşılaşınca karardan vazgeçilmişti. Konu, nisan ayında TBMM’de İnfaz Yasası görüşülürken yeniden gündeme geldi. Fakat kadın örgütlerinin tepkileriyle bu girişim yine ertelendi.

Bu maddede yapılmak istenen değişiklik gerçekleşirse çocuğa yönelik cinsel istismarda, istismarcıların affı söz konusu olacak.13 yaşındaki kız çocuğuna istismardan yargılanan hatta mahkumiyet kararı kesinleşip hapishaneye konan kişilerin, resmi nikah yapıldığı takdirde serbest bırakılmaları söz konusu olacak. Bu evliliğin beş yıl sürmesi halinde ise ceza tamamen ortadan kalkacak. Üç-dört yaş farkı olan akran kavramı değiştirilerek 15 yaş fark bile akran olarak kabul edilecek.

 

“Kutsal aile” zedeleniyor masalına karşı birlikte mücadele

Devletin sözcüsü AKP iktidarı yukarıda saydığımız saldırılarının hemen hepsini “Kutsal Aile” dağılıyor naraları eşliğinde gündeme getirdi. Resmin büyüğüne baktığımızda kadınlara ve LGBTİ+’lara dönük saldırılarda  hep aynı düşmanlaştırıcı politikayı ve söylemi tekrar ettiler.

Çünkü uygulandığı taktirde hem 6284 Sayılı Yasa hem de İstanbul Sözleşmesi kadınları bir parça güçlendiren, daha kolay “HAYIR” diyebilmesini sağlayan bir yerde.

Egemenlerin “Kutsal Aile” zedeleniyor masalı bir parça da doğru aslında. Çünkü kadınlar, 6284 ve İstanbul Sözleşmesi ile şiddete karşı daha fazla ses çıkardıklarında, şiddet mahallinden uzaklaşıyor ve devletin patriarkayı güçlendiren “kutsal ailesi” zedeleniyor. Zedelensin mümkünse o “aileyi” yıkalım gitsin.

Son olarak biz başından beri, bu yasa ve uygulamaların kadınları güçlendirdiğini, ev içinde şiddet gördüklerinde karşı çıkabildiklerini, sözleşme ve yasaya işaret ederek devleti sorumlu tutabileceklerini söyledik. Ama şiddetin yok olacağını, biteceği hiç savunmadık. Bu ancak kadın mücadelesinin daha fazla güçlenmesi ile mümkün. Ancak güçlenmek için kadınların katledilmesine, her türlü şiddet görmesine karşı aktif bir mücadele için olmak zorundayız.

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu