Makaleler

Rüzgar halklardan yana esecek!

Son yıllardaki kitle eylemlerinin, direnişlerinin, isyanlarının tavan yaptığını hep birlikte görüyoruz. Avrupa başkentlerinden ABD’ye; Mısır, Tunus’tan Türkiye’ye kadar bir dizi ülkede kitleler mevcut sisteme isyan ettiler. Bunun son örneğini Türkiye ile neredeyse eş zamanlı harekete geçen Brezilya halkı gerçekleştirdi.

Burjuva-feodal yazarlar halkların isyanlarının ortak noktalarını görmezden gelerek her ülkedeki kitlelerin isyanını ülkelerin sınırlarına hapsederek açıklıyorlar. Bunun için ülkemizdeki isyan “haysiyet” isyanı olurken, Mısır ve Tunus’ta diktatörlük karşıtı oluyor. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil.

Bretton Woods Komisyonu’nun yıllık toplantısında konuşan IMF Başkanı Cristian Lagarde, konuşmanın bir yerinde, altını da çizerek “pastayı büyütmek” ve “pastayı daha eşit paylaşmak”tan bahsediyor. Şimdi durup dururken IMF Başkanı gelir dağılımındaki eşitsizliği azaltmaktan neden bahsediyor? Bir dizi toplumsal çelişkinin patlama noktasına geldiği bir dönemin içinden geçiyoruz. Bunun farkında olan emperyalist burjuvazinin temsilcileri/sözcüleri vahim durumdan çıkmak için eşitsizliğin giderilmesinden bahsediyorlar.

Elbette eşitsizliğin giderilmesinin gerçek karşılığı da aradaki açının esasa denk düşmeyecek bir biçimde, ufak da olsa kapatılmasıdır. Ancak bir yandan dolu dizgin neo-liberal politikaların uygulanması öte yandan da bunun dizginlenmesi çabası kapitalizmin kısır döngüsünü oluşturuyor. Ve bu çelişkinin çözümü konusunda da elleri kolları bağlı kalıyor. Öyle ki Birleşmiş Milletler’in araştırmasına göre dünya nüfusunun yüzde 1’i, servetin yüzde 40’ına sahip durumda.

Emperyalist burjuvazinin sözcüleri tam da kriz şartlarında bile burjuvazinin gelir dağılımındaki açıyı kendileri lehine büyüttüğünü saklamak derdindeler. Kriz onların iddia ettiğinin aksine, halklar açısından büyük bir yoksullaşma olurken, burjuvazi açısından işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde ekonomik hegemonyasını derinleştirdiği bir süreci ifade ediyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) son dönemlerde yayımladığı rapora göre kriz döneminde gelişmiş ülkeler olarak ifade edilen ülkelerde bile gelir eşitsizliği artmış durumdadır. 34 ülkeden alınan veriler göstermektedir ki 2008-10 arasında gelir uçurumu önceki 12 yıla göre daha hızlı artmış durumda. Bu ülkelerdeki en zengin yüzde 10’luk kesimin geliri, en yoksul yüzde 10’un gelirinden 2007 yılında 9 kat fazla iken, bu rakam 2010 yılında 9.5 kata ulaşmış.

Neo-liberal politikalar halkları yoksulluğun, yoksunluğun ve sefaletin kucağına itiyor. OECD ülkelerinde Almanya’nın durumu diğerlerine göre daha “adil” iken yoksullaşan halk sayısı her geçen gün büyümektedir. 2010 yılında Almanya’da yoksul olanlar nüfusun yüzde 9’unu oluşturuyor.

Avrupa’da en iyi durumda olan Almanya’nın bile durumu bu iken karşımızdaki tablo emperyalistlerin ne kadar da çaresiz olduğunu gösteriyor. Öyle ki kıta Avrupa’sı 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan bu yana bu kadar yardıma muhtaç olmamıştı. Kızılhaç, kitlelerin sefalete sürüklenmesi nedeniyle 20 AB ülkesine gıda ve zaruri ihtiyaç yardımı yapıyor. Tek başına İspanya’da 3 milyon kişi yardım alıyor, şüphesiz yardıma muhtaç olanlar bunun çok daha üzerindedir. Durumu en kötü olan ülkelerden birisi de Bulgaristan. Ülkede halkın yarısı yoksulluk tehlikesinin içerisinde. Alman Kızılhaçı’nın basın sözcüsü Fredrik Barkenhammar “Böyle bir gelişme Avrupa’da ilk kez görülüyor” derken sadece yoksullaşan halk için değil, egemen sınıflar için de tehlike çanlarının çaldığına işaret ediyor.

Emperyalist-kapitalist sistem uygulamış olduğu neo-liberal politikalar sonucu kitleler tamamen sefalet içerisine girerken, demokratik hakları sürekli budanırken, uygulanan baskı ve zulmün sürekli arttığı şartlarda isyan edecekleri aşikardır. Günümüzde karşılaştığımız isyanlar sadece ufak bir sarsıntıdır. Asıl deprem ilerleyen zamanla birlikte görünecektir. Artık rüzgar halklardan yana esecektir. 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu