Makaleler

Rojava; El-Kaide ve T.C kıskacında

El-Nusra ve diğer cihatçı grupların saldırısıyla başlayan çatışmalarla yeniden gündeme gelen Rojava’daki gelişmelerde tansiyon giderek yükseliyor. Gelişmeler çatışmaların şiddetlendiği ve geriliminin giderek daha da büyüdüğü bir mecraya doğru ilerliyor.

16 Temmuz’dan bu yana Rojava Kürtlerinin birleşik örgütlenmesi olan Kürt Yüksek Konseyi’ne ve onun askeri gücü olan YPG’ye yönelik saldırılar, parantezine bölge halkını da alarak genişliyor. Tel Ebyad (Gire Spi), Kobani, Girke Lege ve çevresinde devam eden çatışmalarda cihatçı gruplar, Kürt köylerine yönelik katliamlar gerçekleştirmeye başladı. YPG’ye karşı kendi aralarındaki anlaşmazlıkları şimdilik bir kenara bırakan El-Kaide bağlantılı gruplar ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çatısında hareket eden bazı gruplarla (Eskiden Liva Tevhid’e bağlı olan bazı gruplar şimdi tamamıyla Cephet El Nusra’nın yanında yer alıp Tel Aran ve Tel Hasıl’da katliamlara katılıyorlar.) Tel Aran ve Tel Hasıl gibi Kürtlerin bulunduğu bölgelerde katliamlar yapıyor, terör estiriyor. Cihatçı çeteler, adı geçen bölgeleri bombardımana tutuyorlar. Gelinen aşamada, dış destek alarak Serêkaniyê çevresindeki köy ve mezralarda, Ceylanpınar Gümrüğü’nden başlayarak Türkiye sınırındaki Til Xelef, Esfer Necar ve Mışrefa bölgelerindeki 2 kilometrelik bir alanda mevzilenmeyi hedefliyorlar. İlçe çıkışındaki bazı köylerde mevzilenerek yakın bölgelerdeki Kürt köylerini tehdit ediyorlar.

 

Dengê Amerika radyosuna konuşan Kürt Yüksek Konseyi üyesi Zana Miso’nun anlattıkları her şeyi özetliyor. Zana Miso, El Nusra ve ÖSO’nun el ele vererek Kürt karşıtı bir savaş yürüttüğünü, Gire Spi’deki Kürtlerin evlerinin talan edildiğini, ÖSO ve Nusra’nın “Biz Kürtlere karşı değiliz, PKK’ye karşıyız” diyerek saldırılarını meşrulaştırmaya çalıştığını dile getiriyor.

 

Çeteler katliamlara yönelse de, askeri anlamda YPG’nin ciddi bir üstünlük elde ettiği basına yansıyor. YPG güçleri Girke Lege, Lege’ye bağlı Girhok, Yusufiye ve Cinediye köylerinde Irak-Şam İslam Devleti/El Nusra Cephesine bağlı çetelere yönelik askeri saldırılar düzenliyor. Kobani’nin 30 kilometre batısında bulunan Qanaya’da YPG güçleri ile cihatçılar arasında yaşanan çatışmalar kentin 40 kilometre batısında bulunan Zormexer bölgesine kadar yayılmış durumda. Cihatçılar, Türkiye ve Rakka’dan ÖSO’nun yardımıyla Kürtleri Gire Spi’den çıkarmayı amaçlıyor. Çatışmalar Gire Spi’de yoğunlaşmış durumda. Bölgeye bakıldığında Kürt nüfusunun daha seyrek olduğu, Arapların çoğunlukta olduğu, Gire Spi’nin karşısında yer alan Akçakale’de de El Nusra üyelerinin cephe gerisi avantajı bulunuyor. Kuzeyde Türkiye’den, Güneyde ise Rakka’dan destek alması da çok kolay. Zaten daha önce El Nusra’ya, ÖSO’nun Rakka’dan yardım gönderdiği de dile getiriliyordu.

Bu nedenle Gire Spi, İslamcı güçler için “güvenli üs” yapılmaya çalışılıyor. Bu amaç doğrultusunda Kürtler Gire Spi’den kovuluyor, evleri boşaltılıyor.

 

Cihatçı çeteler bulundukları bölgelerde yalnızca Kürt halkının değil Alevi, Hıristiyan inancından halkın malını yağmalıyor, şiddet uyguluyor ve katliamlar gerçekleştiriyor. Özellikle Suriye’nin batı şeridindeki (Lazkiye) Aleviler de bu saldırıların hedefinde.

 

Rusya’nın Timsah Gözyaşları

 

Özgür Suriye Ordusu’na,Putin ve Esad El Kaide bağlantılı cihatçılara her türlü desteği sağlayan ABD, AB, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’a karşı Esad’a destek veren Rusya, İran cephesi Rojava’da Kürtlerden yana tavır aldı. Rusya, Rojava’da yaşanan insan hakları ihlallerine ve amborgaya yaptığı açıklamalarla sık sık dikkat çekti. Kürt Yüksek Konseyi’ni ve onun askeri gücü YPG’yi Kürtlerin meşru oluşumları olarak gördüğünü açıklayan Rusya’nın son çıkışı ise Cenevre Konferansı oldu. Suriye’deki gelişmeleri tartışmak üzere daha önce Putin ile Obama arasında yapılan görüşmelerde mutabık kalınan konferansa, Suriye’de savaşan tarafların katılacağı duyurulmuştu. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan açıklamada, Kürtlerin ayrı bir grup olarak konferansa katılım istemlerinin ayrılıkçılık olarak değerlendirilemeyeceği, aksine bu durumun Kürtlerin birleşik bir ülkede yaşama isteğini gösterdiği belirtildi. Rojava’da kimliği bile olmayan Kürt halkına yönelik Esad zulmüne yıllardır sesini çıkarmayan Rusya’nın Kürtlerin mücadelesine böylesine destek vermesi kuşkusuz insan haklarına ve demokrasiye olan saygısından kaynaklanmıyor.

 

Suriye politikasını ne olursa olsun Esad’ın ayakta kalması üzerinden şekillendiren Rusya, muhalifleri zayıflatacak her türlü girişimi destekliyor. Rusya, ABD’nin terör listesine aldığı El Nusra’yı sürekli gündeme getirerek uluslararası arenada ABD’ye karşı hamle üstünlüğü sağlamaya çalışıyor. Buna paralel bir biçimde muhaliflere karşı savaşan Kürtlere destek veriyor. Muhaliflerin Kürtlerle tutuştuğu savaşta zayıflayacağı, en kötü durumda Esad’ın zaman kazanacağı üzerinden hesap yapıyor.

 

Rusya cephesinde bunlar yaşanırken ABD de “boş durmuyor”. CNN tarafından yayımlanan habere göre, ABD’de Kongre üyeleri, Libya’nın Bingazi kentinde CIA’in Suriyeli muhaliflere füze verilmesi iddialarının araştırılmasını istediğini yazdı.

 

TC’nin İkiyüzlü Rojava Politikası!

 

Türk devletinin Rojava’da Kürt ulusunun kazanımlarına karşı çıktığı, bunu engellemek üzere harekete geçtiği biliniyor. Sınırın 4656Suriye tarafından Kürt Yüksek Konseyi’nin bayrağının asılması sonrasında sorunu müzakerelerle halletme yoluna giden TC, PYD lideri Salih Müslüm’le görüşmüştü. Görüşmede TC’nin özerklik ilanı ve Suriye’nin toprak bütünlüğü konusundaki “hassasiyetinin” hatırlatıldığı basına yansıdı. Salih Müslim’in yaptığı açıklamalar da TC’nin Kürtlerin özerklik değilse de geçici bir yönetim için “elbette hakkınız” dediği ve bölgeye gıda yardımında bulunma söz verdiği yönündeydi. (Salih Müslim 27 Temmuz 2013; “Türk yetkililer ‘bu sizin hakkınızdır’ dediler. Biliyorsunuz sınırdaki çatışmalardan kaynaklı halkımız çok perişan bir durumdadır. Şimdi söz de verildi. Türkiye halkımıza her bakımdan yardım edecek. Yani insani yardımda bulunacak”) Ne var ki sonrasında yaşanan gelişmeler TC’nin bu konuda ikiyüzlü bir politika izlediğine işaret ediyor. Zira devletin El-Kaide bağlantılı cihatçılarla samimi ilişkiler içinde olduğu ve açıktan desteklediğini belgeleyen çok sayıda yeni bilgi kamuoyuna yansıyor. Örneğin, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH), Suriye’ye “insani yardım hizmeti” vermek için İngiltere pasaportlu yüz kişiyi, El Kaide cephesine taşıdığı ortaya çıktı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım hakkında “başkanı olduğu dernek üzerinden El Kaide’ye yardım aktardığı” iddiasıyla soruşturma yürütüldüğü de. Türk devleti Til Ebyad ve Aziziye bölgelerinden çetelere silah, cephane ve gıda yardımı yapıyor. (5 Ağustos 2013 ANF/YPG Komutanı Zagros)

 

Çetelerin sınır hattında Ceylanpınar Gümrüğü ve Ceylanpınar Üretme Çiftliği karşısındaki Rojava topraklarında konuşlanmaları da yeterince açıklayıcı. Düne kadar El Nusra’nın elindeyken açık tutulan sınır kapılarının, alanın YPG’nin eline geçmesiyle kapatılması ve bölgeye yönelik her türlü insani yardımın engellenmesi, Rojava’yla dayanışmak isteyen BDP’nin eylem ve yürüyüşlerine yönelik polis terörü de TC’nin tutumunu anlatıyor. Gıda yardımlarına dahi izin vermeyen Türk devleti 2 Ağustos’ta 70 ÖSO komutanının Antep’te toplanmasına ise ev sahipliği yapıyor.

 

31 Temmuz ve 1 Ağustos tarihlerinde Halep bölgesindeki Til Hasıl ve Til Aren köylerinde en az 70 kişinin katledildiği ve yüzlerce insanın rehin alındığı saldırılar, Antep’te 26 Temmuz günü, “Bülbülzade Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı”nın ev sahipliğinde gerçekleşen bir toplantının sonrasına denk gelmişti. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye, Suriye’de cihatçılar ile PYD arasında Kürt bölgesindeki çatışmayı artırarak PYD’nin hareket olanaklarını sınırlandırmaya çalışıyor. Şüphesiz bunu yaparken kendi topraklarında Kürt direniş duygusunun artmasını ve gelecekte kendisine mücadelenin dayanaklarından biri haline gelmesini önlemeye çalışıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu