GüncelMakaleler

HALKIN GÜNDEMİ | “Dayanışma Ezilenlerin İnceliğidir!”

Söz konusu çalışma, insanlarımızın zor günlerde durumlarda, sahiplendikleri geleneğin onları yalnız bırakmadığının somutta görülmesine hizmet etti.

Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Koronavirüs beş ayı aşkın bir süredir dünyanın bir numaralı gündemi olmaya devam ediyor.

Kısa sürede Pandemi noktasına ulaşan salgın, açığa çıkardığı sonuçlar itibariyle tüm sınıf ve tabakaların yaşama bakışını, alışkanlıklarını, geleceğe dair öngörü ve beklentilerini de temelden değiştirdi.

İlk dönemlerde, kimi üst düzey devlet yetkilileri, popüler simalar ile zengin isimlerin Koronavirüs’e yakalanması, salgının sınıf tanımadığına ilişkin yorumlara neden olsa da, geçen zaman durumun aslında aksi olduğunu gösterdi.

Gelişmeler, Koronavirüs’ün işçi sınıfı ve emekçileri vuran, tüm dünyada ezilenlerin içinde hızla yayılan bir hastalık olduğunu gösterdi. Nihayetinde salgın karşısında herkesin aldığı alabileceği tedbirler, ait oldukları sınıftan bağımsız değildi.

Dahası salgın karşısında yetersiz sağlık alt yapısı, test ve sağlık tedbirleri karşısında kendi başına salgınla mücadele etmeye çalışan ezilenlerin aksine sermaye bu süreci adeta “Allah’ın bir lütfu” olarak gördü. Sermaye, uzunca bir süredir işçi sınıfı ve emekçilerin muhalefeti ve direnişi nedeniyle raflara kaldırdığı çok sayıda yeni düzenlemeyi masaya indirdi.

Burjuvazi, içinde bulunduğu ekonomik krizden, salgının arkasına saklanarak çıkmak, salgını fırsat bilerek on yıllardır planladıkları yeni projeleri yaşama geçirmek için harekete geçti. Elbette bu, ezilenler için yeni hak gaspları, daha fazla zam ve yaşamın daha da zorlaşması demek..

Sermaye, tüm bunları belli bir plan dahilinde, sürekli olarak salgını öne sürerek yaparken, biz işçi ve emekçiler, kapanan dükkanlar, işyerleri, okullar yüzünden işsizlikle boğuşmaya başladık. Salgın tehdidi altında çalıştırılanlarımız ise daha ucuza ve daha uzun saatler çalışmaya zorlandı.

Tecrit, sosyal mesafe ve izolasyon adı altında ezilenlerin arasındaki iletişim koparılmaya ve sistemin tüm bu yıkıntıları arasında, kitleler birbirinden yalıtılmış tek tek bireyler haline getirilmeye çalışıldı.

Senin de Bir Kardeş Ailen Olsun!

Tüm bu tablo içinde, ise ezilenler ve emekçiler için dayanışma en önemli kavram olarak öne çıktı. Ezilenlerin birlikte, yan yana olmasından, birbirinden güç almasından tarih boyunca ölesiye korkan egemenler, koronavirüsü bahane ederek bu bilince saldırdı.

Bu koşullar altında, sürecin temel halkası bir yandan çalışmak zorunda bırakılan işçi ve emekçilerin talepleri uğruna mücadeleyi sokakta büyütmek diğer yandan da salgın koşullarının yarattığı yalnızlaşma ve yoksunlaşmaya karşı dayanışmayı büyütmek oldu.

Bu kapsamda, 1 Mayıs öncesinden itibaren, Avrupa’daki yoldaşlarımızın ilk adımlarını attığı “Senin de bir kardeş ailen olsun” çalışması başladı.

Çalışma, dayanışma kapsamında Mart ortasından bu yana yürüttüğümüz faaliyetin yeni bir biçim kazanması anlamına geldi. İlk dönemde ilişkilerin diri tutulması ve sürecin kitlemizle birlikte tartışılması bağlamında yürüttüğümüz çalışma, bu ikinci aşamada dayanışmanın daha somut ve elle tutulur yanı ile devam etti.

Çalışma kapsamında başta tutsak ve şehit yakınlarımız olmak üzere, salgınla birlikte ekonomik olarak zor günler geçiren yoldaşlarımıza, insanlarımıza ulaşmış olduk. Kitle çalışması bağlamında, gerek iletişimimizin olmadığı tutsak ve şehit ailelerimizle bağ kurulması gerekse de var olan bağların geliştirilmesi anlamında pozitif bir enerji açığa çıkardı.

Söz konusu çalışma, insanlarımızın zor günlerde durumlarda, sahiplendikleri geleneğin onları yalnız bırakmadığının somutta görülmesine hizmet etti. Tutsak ve şehit yakınları ile kitlemiz için de özellikle de kadınları gözeten bir tutumla hareket ettik.

Çalışmayla birlikte İstanbul’un gerek Anadolu gerekse de Avrupa yakasındaki pek çok semtinde yaşayan dostlarımız, yoldaşlarımızla yoğun şekilde temas kurma fırsatı bulduk. Gittiğimiz her ilişkiye ya da mahalleye, çevremizdeki yoldaşlarımızı, dostlarımızı dahil etme yaklaşımıyla hareket ettik.

İstanbul dışında, Erzincan, Balıkesir, Ankara, Antalya, Muğla, Niğde vb. pek çok ilden tutsak ve yitirdiklerimizin yakınlarına ulaşmış olduk.

Bugünkü konjoktür içinde, sürecin öne çıkan halkası olarak dayanışma, birbirimizin yaşamına dokunma ve gerek faaliyetçilerimizle kitlemizin kaynaşması, gerekse de insanlarımızın birbiri arasındaki iletişimin kurulması ve güçlendirmesi anlamında sıcak bir iklimi açığa çıkardı.

Öte yandan aynı ideolojiden beslenen insanlarımızın, farklı kıtalarda bile olsa yalnız olmadıklarını, dayanışma ve yoldaşlığın gücünü gösterdi. Ernesto Che Guevara’nın dediği gibi “Dayanışma ezilenlerin inceliğidir”

Ezilenlerin direnişi, bu dayanışmadan güç alır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu