Manşet

Partizanca Taksim direnişi

31 Mayıs’ta çakılan kıvılcım, her gün artan kitle hareketiyle ülkenin dört bir yanına yayıldı.

Bir süre sonra Gezi Parkı’nı da aşan işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin yıllardır devlete karşı biriken öfkesi haline dönüştü ve herkes bu direnişte kendine dair bir parça buldu.

Halkın birlikte olması, ortak hareket etmesi gösterdi ki; birleşildiğinde, örgütlendiğinde bu gücün önünde hiçbir kuvvet duramaz. Yıllardır üzerinde ölü toprağı olan halk kitleleri, üzerindeki bu toprağı attı ve yeniden özgüvenine kavuştu.

Devlet buna cevapsız kalamazdı ve cevabını üç gencimizi katlederek, binlercesini yaralayarak, yüzlercesini gözaltına alarak durduracağını zannetti. Bu da olmadı; kitleyi marjinaller, çevreciler diye bölmeye çalıştı.

Taksim’e yapılan operasyon sonucu sabah 7’den akşama kadar direnen Partizan ve siperdaşlarımızı halk sahiplendi ve yüz binler Taksim’e geldi. Yine boşa düşen devlet erki bu sefer 15 Haziran’da diğer illerden de yapılan takviye güçle 15–16 Haziran direnişini andığımız günlerde alanı provoke etti. Hiç taş atan yokken, deli hayali “taş atmayın” anonsu ile saldırının zemini hazırladı.

Saat 20.00’da saldırıya başladı. Ancak unuttuğu bir şey vardı. Direnişçilerin, özel olarak devrimcilerin de hazırlığı vardı ve 20 gündür gece gündüz nöbet tutuluyordu. Kolluk gücünün hareket ve manevraları çözülmeye çalışılıyor ve buna karşı önlemler alınıyordu. Ve en büyük gücü halkı olan Partizan, 20 gündür her saldırıya cevap olmaya çalıştı.

Eksiklerini gidermeye yoğunlaştı. Kitleden öğrendi ve öğretmeye çalıştı. Esas olarak da ajitasyonlarıyla şovenizme karşı dikkat çeken Partizan’a Kürt gençlerinin ilgisi yoğundu. Ve tabi ki 40 küsur yıllık savaş deneyiminin avantajını kullanarak nerede direniş ve mücadele varsa orada, barikatın başında gerek tek başına gerek diğer siperdaşlarıyla ama hep halkıyla olmaya çalıştı.

İşte bu tavır başta ve sadece genel tabanımızın ilgisini çekmekle kalmadı örgütsüz gençlerin kitlenin ilgisini yoğun bir cezbetti.

Birkaç tane örnek verecek olursak; direnişin onuncu günlerinde liseli gençler örgütlenme talebiyle geldiler. “Biz sizi arıyoruz. Tartışmak ve tanımak istiyoruz. Tv’lerde sizi çok gördük ve insanlar bize sizi anlatıyorlar” diyen gençler heyecanımızı büyüttüler.

Çeşitli illerden ve ilçelerden gelen gençler, “Biz Partizan ile çatışmak istiyoruz” diyorlar. “11 Haziran Salı günü sizleri çatışmalarda gördük. Hem çok iyi çatışıyorsunuz hem de hiçbir arkadaşınızı bırakmamaya çalışıyorsunuz” diyen arkadaşlarımıza Partizan kültüründeki ısrarın, haklılığın, mütevazı gururunu yaşatıyor. Belirtmemiz gerekir ki, 20 gün içinde devrimci dayanışmanın birçok güzel örneğini yaşadık.

Bizler açısından en çok önemsenen olaylardan, deneyimlerden olan devrimci dayanışma kültürünü böyle bir ortamda yeniden ve samimiyetle görmek çok önemli diye düşünüyorum.

Maalesef ki bu kültürden uzaklaşanları da görmek mümkündü. Geçtiğimiz 18 gün büyük oranda yazıldı ve çizildi. Tabi ki çok daha kapsamlı ve detaylı değerlendirmelere ihtiyaç kaçınılmaz. Biz şuan yoğunluğun olmasından kaynaklı kısa anlatılar yapmaya çalışıyoruz.

partizan15 Haziran‘a hazırlık ve patlayan işaret fişekleri

Günlerdir nöbet tutmamız ve kolluk güçlerinin saldırıları bizleri daha düzenli-disiplinli bir hareket tarzını dayattı ve yeniden öğretti.

Neredeyse her akşam toplantılar yapılarak güvenlik ve genel izleyeceğimiz politikalar üzerine tartışmalar yaşanıyordu.

Bunun verimini 15–16 Haziran’ın 43. yıldönümüne yakışır bir şekilde aldık.

Çatışma başlamadan yarım saat önce keşif ekibimiz kolluk güçlerinin hareketliliğini çözdü ve başta kendi kitlemiz olmak üzere diğer siperdaşlara da durum hakkında bilgilendirme yaptı.

Meseleyi ciddiye alanlar da oldu, umursamayanlar da. Ancak kendi kitlemiz 15 dk. içerisinde tamamen hazırlanmıştı. Öncesinde belirlenen birimlerimizin olması avantajımızı arttırdı.

Deneyimlerimiz ışığında sapancılara, “Ahmet Muherrem Çiçek Sapan Birimi” isimi verildi. Bu birim taşların ulaşamadığı noktalarda sapanlarla kolluk güçlerini vuran-durduran birlikti.

Eldivencilere “Ferdi Karacan Savunma Birimi” isimi verildi. Bu birimin görevi gaz bombalarını etkisiz hale getirmek ve mümkünse kolluk güçlerine tekrar göndermekti.

Flama taşıyanlara “Meral Yakar Sancak Birimi” isimi verildi. Bu yoldaşların görevi kitleyi toparlamak ve yönlendirmekti. Aynı zamanda ajitasyon-propaganda da bu yoldaşların göreviydi.

Son olarak havai fişek birimi, bu birimimizin isimi ise “Ali Haydar Yıldız Ateş Topu Birimi” olarak belirlenmiştir.

Bazı eksiklikler olsa da birimlerimiz görevlerini büyük oranda yerine getirmiştir. Çatışma başladığında kitlenin alandan çekilmesini bekleyen yoldaşlarımız genel kitlenin güvenliğini alarak, Divan Otel’in bulunduğu caddeye güvenli bir şekilde çekildi.

Kitlenin tamamının çekilmesiyle birlikte “Ahmet Muharrem Çiçek Sapan Birimi” kolluk güçlerine müdahale etmeye başladı. Atılan gaz bombaları ve plastik mermilere rağmen çekilmeyen kitleye kolluk güçleri, takviye gücün gelmesiyle birlikte iki koldan saldırıya geçti.

Kolluk güçlerinin yaklaşmasıyla ve menzile girmesiyle birlikte Divan Otel’in az ilerisinde Ali Haydar Yıldız Ateş Topu Birliği kolluk güçlerine havai fişeklerle müdahale etti. Müdahale esnasında korkudan panzerin arkasına saklanan kolluk güçleri yoğun bir şekilde gaz bombası attı.

Gaz bulutu oluşan alanda Ferdi Karacan Eldiven Birimi gazları etkisiz hale getirmeye çalıştı. Ancak yediği darbeyle kuduran polis azgınca kitleye plastik mermilerle, gaz bombalarıyla, panzerleriyle saldırdı. Geriye çekilen kitleyle birlikte hareket eden birliklerimiz Şişli Cami’nin orada havai fişeklerle tekrar misillemede bulundu.

Gece saat 00.00’a kadar devam eden direnişte gücümüzün bir kısmını iradi olarak geri çekerken, kalan gücümüz sabah saat 06.00’a kadar çatışmaya devam etti.

Bir Partizan

{youtube}http://www.youtube.com/watch?v=OKFxisabdOE&feature=youtu.be{/youtube}

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu