DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Xo vira mekê!

"Kırımın ve felaketin adı her dilde farklı yazılıyor. Ermeniler “Mezs yexerni’’, Yahudiler, “Holokost’’, Süryaniler “Seyfo’’, Kürtler “Ferman’’, Dersimliler ise “Tertele” der. Osmanlı’dan günümüze sayısız soykırım örnekleri yaşandı. Sırasıyla soykırıma uğramayan, zulüm yaşamayan halk kalmadı. Bundandır ki halklar iyi bilir birbirinin acılarını. Soykırımı yaşamış halklar iyi tanır acıyı, iyi bilir kaybolan çocukların rengini."

Çoluk çocuk demeden, kadın yaşlı ayrımı yapmadan “yakın yıkın”, “köklerini kazıyın’’, “mermiye yazıktır, odun kütüklerini vurarak öldürün’’ sesleriyle büyük bir felaket yaşatıldı Dersim halkına. Öyle unutulmaz bir acı yaşandı ki, işgalci barbarların sesleri günümüze dek halkların kulaklarında çınlamaya devam ediyor. Devlete boyun eğmeyen, kendi öz değerleriyle yaşamak isteyen direngen bir halkın soyunu kırmak için bakır renkli bir gökyüzü sabahında adına Kemalist denilen barbarlar büyük bir felaket yaşattılar. Dal tomurcuk açmasın diye mazlum bir halkın kaderi kanla yazılmak istendi.

4 Mayıs 1937 Dersim, 86 yıldır dinmeyen acıdır. “Xo vira mekê Tertele Dersim!” Dersim soykırımını unutmayıp, hatırlamak ve affetmemek yetmez. Yıllardır Kürt’e, Alevilere yapılan zulme karşı durmayı, soykırıma meydan okumayı bilmeyen, faşizme karşı mücadele etmeyenler demokrat bile kalamaz!

Kırımın ve felaketin adı her dilde farklı yazılıyor. Ermeniler “Mezs yexerni’’, Yahudiler, “Holokost’’, Süryaniler “Seyfo’’, Kürtler “Ferman’’, Dersimliler ise “Tertele” der. Osmanlı’dan günümüze sayısız soykırım örnekleri yaşandı. Sırasıyla soykırıma uğramayan, zulüm yaşamayan halk kalmadı. Bundandır ki halklar iyi bilir birbirinin acılarını. Soykırımı yaşamış halklar iyi tanır acıyı, iyi bilir kaybolan çocukların rengini. Asla unutmaz kılıç altında doğranan, canlı canlı yakılan çocukların son bakışını. Dersim bir soykırımdır. Tıpkı Ermeni Soykırımı gibi. Tıpkı Rum-Süryani-Asuri-Ezidi soykırımları gibi. Zulümle yüzleşilmeden, nedenleri ortadan kaldırmak için faşizmden hesap sormadan acılar dolu felaketler yaşanmaya devam edecektir.

Sarayın ve sermayenin sahibi kompradorlar yalanı, hileyi iyi bilir. Zulmü tıpkı bir makine gibi iyi üretir. Bitmeyen zulüm ve hile kadar bu topraklarda halkların zulme karşı direnişleri de yazılıdır. Dersim Piri Seyit Rıza, Buğday Meydanı’nda buz kesen havada cesaretle idam sehpasına çıkar. Bomboş meydanda sanki kalabalığa seslenir gibi yüksek sesle “Evladı Kerbela… Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’’ diye haykırır. Sandalyeye ayağı ile tekme vurur. Sonsuzluğa ulaşır. Onun bu onurlu ve cesur duruşu zalimleri fazlasıyla korkutur. Bundandır ki bir mezar taşı bile ona çok görülür. Seyit Rıza’nın baş eğmeyen direnişçi duruşu ve sözleri yayılır Dersimin kerpiç damlı yoksul evlerine. Zulme karşı özgürlük ve adalet sesleri çoğalarak ezilenlerin devrim hayallerine yazıldıkça zalimlerin sarayları mutlaka yıkılacaktır.

Yavuz Sultan Selim’den beri halledilmesi gereken, ıslah edilmesi planlanan “mevzu”larından biridir Dersim. Etnik ve dinsel olarak temizlenmesi gerektiği düşünülen zulüm politikası, devletin tekçi zihniyetidir. Öz değerleriyle yaşamak isteyen, “yola gelmeyen”lerin zorla, zorbalıkla devlet tarafından hizaya getirilmesidir. Etnik ve inançsal olarak homojen bir Türk devleti yaratma, bölgenin kültürel dokusunun değiştirme politikası, İttihatçılardan devralınıp Kemalistler tarafından sürdürülen gözü dönmüş bir soykırım zulmüdür. Dersim’in Türkleştirilip Sünnileştirilme politikası devletin yıllardır uygulamak istediği hayaliydi. Kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen herkesin hizaya getirilip diz çökertilmesi Kemalist devletin var oluş zihniyetidir. Bundandır ki Dersim soykırımında görev alanlara “Atatürk” imzalı madalya verilir.

İttihatçılar ve Kemalistler tarafından bilinçli ve planlı bir şekilde acımasızca uygulanan bütün soykırımların hikayesi ve görüntüleri benzerdir. Önce silahlar toplatılır sonra “kanun kaçakları, şakiler” tutuklanır. Tıpkı Ermeni-Rum-Asuri-Ezidi soykırım pratiklerinde olduğu gibi önce öncüleri, toplumun ileri gelenleri alıkonulur. Kimi gece yatağında, kimi kandırılarak, kimi görüşmeye çağrılarak tutuklanır. Öncüler zalimce katledilerek halktan koparılır. Her tarafa büyük bir korku salınır. Geride öncüsüz, silahsız kalan kitle ise kırım ve sürgüne yollanır. İmha yollarında boğazlanır.

Gerçek olmayan gerekçeler üreterek soykırıma yasal kılıf bulmak için kanunlar çıkarılır. Fermanlar yazılır. “Şark Islahat Planı’’ devreye sokularak, genç Türkiye Cumhuriyeti için koparılması gereken “çıban” yavuzun kılıcıyla koparılır. Sonra “Mecburi İskan’’ kanunuyla Dersimliler yıllarca yaşadıkları topraklardan zorla sürgün edilir. Türk’ün işgalci gücüyle Kürt’ten intikam alınmaya başlanır. Tıpkı “Ermeni meselesini halleden’’ Mehmet Talat gibi “Dersim meselesi” de İsmet İnönü’nün mecliste yaptığı konuşmayla “kökten halledilir.”

Mağaralara sığınan halk, kimyasal silahlarla soluksuz bırakılır. Sürgün yollarında yok oluşa ve bilinmezliğe doğru yolculukta kadın ve çocuklar barbarca katledilir. Geride kalanlar ise zorla asimilasyona tabi tutularak bölge “şakilerden temizlenmiş’’ olunur.

Ermeni yetimleri Halide Edip Adıvar’a, Dersim’in yetim çocukları ise Türkleştirilmek için Sıdıka Avar’a teslim edilir.

İsimlerin değişikliği dışında tarihin zulüm rengi benzerdir. Görüntüleri aynı olan soykırım, her dönem lanetlenmesi ve karşısında durulup mücadele edilmesi gereken bir faşizm belasıdır.

4 Mayıs Tertelesi’ni hesap soran bilincimizle andığımız 2023 yılında, çoğalan acıları biriken özgürlük ve adalet taleplerini birleştirip ortak bir mücadele içinde örgütleyerek gerçek anlamda bir yüzleşme ve hesaplaşma gerçekleştirmiş oluruz. Sorunlarla yüzleşme, gerçeklerle karşı karşıya gelme demokrasi ve özgürlük düşmanlarıyla güçlü hesaplaşma ancak birleşik mücadeleyle başarılır.

Dün Ermeni, Rum, Süryani, Asuri, Ezidilerin acıları neydiyse bugün Kürt-Alevi-Kadın-İşçi kırımlarının acıları aynıdır. Aynı sınıfsal kaynaktan beslenmektedir.

(Yeni Özgür Politika – 9 Mayıs 20239

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu