Makaleler

Mısır halk isyanının gösterdikleri…

Her açıdan tarihsel günlerden geçiyoruz. Emperyalistler ve uşaklarının gündüz gözüyle kabuslar görmesine neden olan gelişmeler büyük bir hızla yaşanıyor. Daha öncekileri saymazsak son bir buçuk ay içerisinde yaşananlar baş döndürücü bir hızda gerçekleşti. Önce Türkiye ayağa kalktı. Türkiye ile eş zamanlı Brezilya halkının isyanını Bulgaristan takip etti. Ve en son Mısır’ın katılmasıyla küresel isyan ruhu dünyanın dört bir yanını sarmış bulunuyor.

Mübarek’in devrilmesinin ardındaki halk isyanını, Müslüman Kardeşler’in (MK) başa gelmesiyle birlikte değerlendirerek isyanları ABD’nin oyunu olarak görenlere hiçbir zaman prim vermedik. Nitekim bütün gelişmeler de söylediklerimizi kanıtlar nitelikte yaşanıyor.

Mısır halkı Tahrir meydanını zaptederek, Mübarek rejimine isyan ederek bir süreci sonlandırmıştı. Hareketin kendiliğinden niteliği, politik iktidarı hedeflemesini imkansız kılmasına rağmen, yarattığı sonuçlar bakımından devrimci değerleri bünyesinde barındırıyordu. Süreç hepimizin bildiği gibi Mısır’daki en büyük örgütlü güç olan MK’nın hükümete yerleşmesiyle ilk etap bitmişti.

Ancak Mısır halkının eylemlilikleri hiçbir şekilde bitmeyerek, sürekli bir şekilde örgütlenerek, taleplerini haykırmaktan vazgeçmedi. Hatırımızda kalan bir örnek olarak verirsek sadece 2012 Ekim’inin ilk on beş gününde 300’den fazla işçi grevlerinin olması yaklaşan fırtınanın da habercisiydi.

Nitekim halk hareketi gün geçtikçe büyüyerek, Mübarek’in devrilmesine yol açan katılımı da ikiye katlayarak yaklaşık 30 milyon insanın bir araya gelerek MK hükümetinin devrilmesine yol açtı. 30 milyonluk bir kitle isyanı tarihte en büyük isyanlardan birisini oluşturmaktadır. Bütün dünya halkları gibi Mısır halkı da sokak okulundan eğitimini tamamlayarak, eğer bir öncü yaratılacaksa ancak bu “okul”da yaratılacağından hareketle kendi yatağını bulacaktır. Nitekim bazı olumlu gelişmelerin olduğunu hepimiz gözlemliyoruz.

Bununla birlikte ülkedeki devrimci durum her geçen gün artarken, kitlelerin gelişen isyanının bastırılması için Mısır ordusu yeniden devreye girdi. Tıpkı Mübarek’in devrilmesi sürecinde devreye girerek, halk hareketinin gelişiminin engellenmesi hedeflendiği gibi. Mısır ordusu kendi misyonuna uygun olarak her fırsatta halk isyanlarını zorla bastıramadığı şartlarda onların yanındaymış gibi tavır alarak isyanı engellemeye çalışıyor.

Lenin, İkinci Enternasyonal’in Çöküşü adlı makalesinde devrimci durumun belirtilerinin ilkinde şunları söylüyor: “Hakim sınıfların bir değişiklik olmaksızın hakimiyetlerini sürdürmeleri imkansız hale gelmişse; ‘üst sınıflar’ arasında ezilen sınıfların hoşnutsuzluğunun ve öfkesinin içinden fışkıracağı bir çatlağa dönüşen şu veya bu çeşit bir kriz ortaya çıkmışsa. Bir devrimin gerçekleşebilmesi için (…) üst sınıfların eskisi gibi yönetememeleri de gereklidir.”

Tam da Lenin yoldaşın belirttiği gibi Mısır’da MK hükümetine destek veren çeşitli dini grupların bile son krizde destek vermemesi, Mısır’ın egemen sınıfların başarısızlığının, halkın isyanına yol açan öfkesinin yatıştırılamamasının sonucudur. Ordu da bu öfkenin daha da büyüyerek, Mısır egemen sınıflarının “ruhuna fatiha” okutmadan önünü kesmek için MK hükümetini devirerek, kendi ömürlerini uzatma derdindeler. Ancak çabalarının nafile olduğunun da altını çizmek gerekiyor.

ABD’nin bu süreçteki sessizliği de MK yönetiminden hoşnutsuz olmasından değildir. ABD yönetimi Mübarek’in yerine MK’nın gelmesinden son derece memnundu ancak MK’nın kitleleri yönetmedeki beceriksizliği kendi ipinin de çekilmesine yol açtı. Bu anlamda bütün karşı-devrimci dincilerin ABD’nin MK’ya komplo kurduğu tezleri gerçeklerle örtüşmemektedir.

Ancak MK’nın devrilmesinin siyasi sonuçları Mısır’la sınırlı kalmayacaktır. Bilindiği gibi ABD, Ortadoğu bölgesindeki hegemonyasını sürdürebilmesi için Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında bu tarz ülkelerde ılımlı İslami partilerin başa geçirilmesini savunuyordu. MK’nın büyük bir başarısızlık göstererek devrilmesi ve Türkiye’de AKP’nin Gezi sürecinde aldığı darbeler, ABD’nin bu projesinin başarısızlığını da gösterecektir.

Önümüzdeki günler halkların isyanlarının büyüyeceği, dipten gelen dalganın yüzeylere çıkarak, tsunamilere yol açarak kapitalist sistemi halk okyanusunun sularının altında bırakacağı dönemler olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu