Güncel

Sempozyumun 2.günü: “68’de kadınlar önemli bir hareketlilik ortaya çıkardı”

“68’in 50.yılı gerçekçi ol imkânsız görüneni iste” 68 ve İbrahim Kaypakkaya sempozyumunun bugün ikinci oturumu gerçekleştirildi.

İstanbul: “68’in 50.yılı gerçekçi ol imkânsız görüneni iste” 68 ve İbrahim Kaypakkaya sempozyumu bugün ikinci otumu gerçekleştirildi.

Partizan, SMF ve Yeni Dünya İçin Çağrı tarafından gerçekleştirilen sempozyumun ilk gününde yapılan verimli tartışmalarının ardından “68’in yaşayanlar anlatıyor, 68’in Türkiye’ye yansımaları” başlığı ile İlk oturumda ilk konuşmacı olan Mukaddes Erdoğdu Çelik, kendi yaşam öyküsünü kısaca anlatarak başladı.

Çelik,  “68’in tarihteki yeri ile kaypakkaya’nın yeri yani bıraktıkları miras anlamında oldukça önemli bir yere sahiptir” dedi.

Çelik, Gezi’ye atıfta bulunarak “Gezi’ye herkes kendi isyanını alıp geldi” diyerek, 68’in farklı ve birçok konuda hareketlerin yansımasını bulduğu dile getirdi.

Feminist ikinci dalganın bu dönemde ortaya çıktığı sözlerine ekleyen Çelik, Fransa’nın  çok daha farklı bir yerde durduğunu belirtti.

Cinsel devrim anlamında kadın cinsinin özne olmaya başladığı ancak kadının özne oluşunun görülemediğini vurgusunu yaptı.

Kadınların o dönemde oldukça hareketli olduğu, Çelik, çeşitli baskılara maruz kaldığını buna rağmen kendi talepleri üzerinden erkek iktidarla çatışmaya girdiklerini belirterek, araştırma yapıldığında kadınların 68’de önemli çıkışlar yaptığını belirtti ve unutulan “Kadın devrimi teorisinin”  ortaya çıktığını söyledi.

Çelik, konuşmasına 68’in ortaya çıkışı üzerinde devam ederken,  Türkiye’de ki yansımalarına dair bölüme geçti.  Çelik, öğrencilerin işgali ile başladığını dile getirerek, 15-16 Haziran işçi direnişi, bu eylemlerde öğrencilerin bulunuşu, sosyalizmi n fikirlerinin ortaya çıkışı ve  TİP’in ortaya çıkış sürecini anlatırken, TİP’in Kürt sorunu üzerinden  kapatılan ilk siyasi parti olduğu hatırlatması yaptı.

Çelik, Kaypakkaya’nın devletle uzlaşışız bir anlayış ortaya koyduğunu sözlerine ekleyerek, “Kemalizmin ve Kürt meselesinde ortaya koyduğu tezler bugün hala bizleri derinden etkiliyor.” Dedi.

“68 olmuş bitmiş bir şey değildir”

Ardından söz alan Gün Zileli, “68 olmuş bitmiş bir şey değildir tarih böyle değildir” diyerek tarih felsefesine dair bir girişi yaptı.

“Yaşananların fetihleştirilmesi” söz konusu diyerek, 68 68’de başlamadığını ve öncesinin ihmal edildiğini,  belirtip 68’in bu coğrafyadaki yansımasını, “Türkiye’de de bir dolmanın, bir birikimin ortaya çıkışı olarak görmek gerekiyor” şeklinde özetledi.

“Özgürlük için savaştığımızı düşünüyorduk” diyen Zileli özgürlük bilincinde olmadığını, bunu sonradan anladıklarını belirtti, “Özgürlüğü esasta 12 Eylül’de kaybettik” diyerek konuşmasına devam etti.

Zileli, 68’in Deniz’lerin başlattığı İstanbul’un çok hareketli olduğunu ve tabandan bir kaynamanın olduğunu belirterek, TİP’in tabandan beslenerek etki gücünü arttığını belirtip, o dönem ortaya çıkan her hareketlenmenin kitlenin içinden, alttan kurulduğunu ifade etti.

Emperyalistlere karşı hareketin tabandan geliştiğini söyleyerek, bir örgütün çağrısıyla ortaya çıkmadığını belirterek “68 çoğulcu başladı, tekelci devam etti” şeklinde düşüncelerini ifade etti.

“1969’a gelindiğinde bizler devletle çatışmaya başlamıştık”

Ardından telekonferansla bağlanan Muzaffer Oruçoğlu, “68’in anlamak için onun iç ve dış dinamikleri ele almak gerekiyor. İç dinamiklerinden başlayacak olursak, sanatta, edebiyatta,  kültürde insan tartışılmaya başlandı, ‘biz kimiz, neyiz, ne yapıyoruz’ şeklinde insan sorgulanmaya başlandı” şeklinde sözlerine başladı.

Oruçoğlu, 68’in iç dinamiklerinde sanat ve edebiyatın etkisine vurgu yaptı.

Oruçoğlu, 68’in bir aydınlanma hareketi  olarak Avrupa ve bir çok coğrafyada kendini göstermeye ve çeşitli sömürge durumunda olan halkın kendi ülkesini kurma düşüncesini ortaya çıktığını söyledi.

Oruçoğlu, meselenin ekonomik boyutuna dair vurgularda bulunarak, 66’da Büyük Proleter Kültür Devriminin ortaya çıkmasıyla bunun Türkiye başta kendi yaşamı olmak üzere büyük etkisi gösterdiğini sözlerine ekledi.

Oruçoğlu, aynı dönmede CHE’nin yaşamını yitirmesinin gençliği etkileyen başka bir siyasi mesele olduğunu ve bu şekilde etkileşimle büyük baskılara rağmen “hayal gücü iktidara” sözü ile milyonların sokağa çıkışını yakından izledikleri dile getirdi. Oruçoğlu 68’in Türkiye’ye yansımasına gelmesine dair ilk vurgusu gençliğin bu harekete hazır olduğunu üzerine ifade ettiği, 6.Filo ve Kıbrıs Yürüyüşünün gençliğin sokağa akın ettiği döneme işarete etti. Denizler milliyetçi eylemleri atılan sloganlarla anti-emperyalist yöne yönlendiriyordu” diyerek ardından öğrencilerinin talepleriyle eylemlere başladığını belirtti.

Kendileri açısından ilk çıkışının devlete karşı olmadığını, bir aydınlanma olarak “nispi bir tartışma özürlüğü” yarattığını ve bunun dış etkenlerle birleşmesi olarak yorumladı.

Sol gençliğin polisle çatışmasında “anti-emperyalist” vurgusu olduğunu ve “pratikte devletle çatışma ancak söylemde henüz bunun gerisinde kalıyorduk” dedi.

Oruçoğlu, “69’in geldiğinde teorik ve pratikte 68’i aşmaya başlayan bir yol izlemeye başladık ve sosyalizmde ısrar gibi bir rolü evrildi” dedi.

Sempozyumun en verimli bölümü yine bugünde soru cevap bölümde olurken, 68 hareketinin kadın hareketi dair özellikle kadınlardan gelen soruların ardından önemli bir tartışmaya kapı araladı.

Bu tartışma ile hem o dönem, hem de o dönemden itibaren kurulan örgütlerin kadın meselesine bakış açısının sorgulanmasını gündeme taşıyarak, sempozyumun kadın yüzünü öne çıkaran Mukaddes Erdoğdu Çelik önemli katkılarda bulunmasına vesile oldu.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu