Dünya

Londra’da Brezilya konulu seminer

UPOTUDAK Londra tarafından 10 Kasım günü IAPL Başkan Yardımcısı Julio Moreira’nın katılımı ile Tohum Kültür Merkezi’nde bir seminer gerçekleştirildi. Moreira konuşmasının birinci bölümünde Brezilya’daki son sürece değinirken ikinci yarısında ise hukuksal sürece değindi.

Konuşmasına “Londra’da bir dizi etkinliğe katıldım ancak bu düzenlemiş olduğunuz toplantı benim için çok önemlidir. Yaşasın enternasyonal dayanışma’” diyerek başlayan Moreira, daha sonra “ortak sorunlar ve mücadele noktasında deneyimlerimizi paylaşmak için burada bulunmaktayım” dedi.

İlk olarak Gezi sürecine kısaca değinen Moreira, “Gezi’den çok kısa bir süre sonra Brezilya’da da Haziran ayında halk sokağa döküldü. Elbette her iki ülkede de bu hareket o günle veya onları sokağa döken sorunla sınırlı değildir. İkisinin de geçmiş bir süreci vardır. Türkiye’de Gezi Parkı, Brezilya’da ulaşıma gelen zamlar son nokta oldu. Sokağa dökülen aslında bir birikimin, yani biriken bir öfkenin dışavurumudur” dedi.

Brezilya’daki sosyal yapıya değindikten sonra sözlerine şöyle devam etti “Devlet her zaman sosyal değişim isteyen her türlü hareketi bastırmaya ve yok etmeye çalışır. Haziran ayında başlayan protestolar ülkede ilk değildi ama bu sefer bu kadar büyük olmasının sebebi birikimdi- hem baskıdaki birikim hem de direnişteki birikim halkın öfkesini sokağa taşıdı. Aslında Brezilya’da bu hareketi başlatan ulaşım sorunu da yeni bir tartışma değildi. Öğrenci gençlik uzun süredir bu sorunu parasız eğitim hakkı için verdikleri mücadele kapsamında ele almakta ve onun bir parçası olarak okullarına ve üniversitelere giderken ulaşımın ücretsiz olmasını talep etmekteydi. Bu süreç gelen zamla birlikte radikal eylemliklere dönüştü. Halkın öfkesi artık taşmıştı. Bir yandan sosyal haklara bu kadar saldırılırken ve haklar bu denli budanırken, diğer yandan da Devletin 2014 Dünya Kupası ve 2016 olimpiyatları için hazırlık harcadığı ve kamu sektöründen keserek özel sektöre aktarılan paralar halkın isyanını ikiye katladı. Bu süreçte başlayan Konfederasyon Kupası açılışında konuşma yapan Brezilya Başkanı Dilma Rouseff 80 bin kişi tarafından stadyumda protesto edilirken, dışarıda da binlerce kişi devletin bu spor aktivitelerine harcadığı büyük rakamlar ve son ulaşım zammı sorunu etrafında toplanıp bir protesto gerçekleşti. Uluslar arası meydanında bulunduğu bu açılış kısa bir sürede dünya haberlerinde yerini buldu ve aslında dünyaya Brezilya’nın hiç de öyle mevcut hükümet ve burjuva basında yansıtıldığı gibi iyilileşen, yoksulluk sınırını geride bırakmış ve daha refah içerisinde bir ülke olmadığını dünya kamuoyuna gösterdi. Protestolar Brezilya’da ortak sosyal pratik haline geldi. Brezilya’nın birçok yerinde halk sokağa dökülürken, aslında protesto etmenin onların hakkı olduğunu ve haksızlığa karşı gerekli olduğunu gördüler. Brezilya’daki bu halk hareketi alışılagelmiş şekilde, sistem içi ‘sol’ görünümlü oportünist ve revizyonist partiler tarafından değildi halkın bizzat kendi iradesiyle sokağa döküldüğü spontane bir hareket oldu. Ve bu partilerde halk tarafından istenmedi. Her ne kadar bu partiler yaşadıkları reddedilmişlikten bu hareketin sağcılarca başlatıldığını iddia etmeye çalışsa da böyle olmadığı herkesçe bilinmekte. Özellikle gençlik bu süreçte en ön saflarda yer aldı ve radikal eylemlikler gerçekleştirdi. Her ne kadar devlet ve yandaş medya provokasyon yaratmaya çalışarak protesto edebilirsiniz ama ‘radikal’ ve ‘vandallara’ uymayın, onlar gibi davranmayın dese de, tek provokatörün kendileri olduğu bilinmektedir.”

Türkiye’de yaşanan sürece çok benzer bir durumu aktaran Moreira, konuşmasında pek çok örneklendirme ile Devlet baskı ve şiddetinin, özellikle polis ve askeri güçlerle, nasıl halk üzerinde arttığını dile getirdi.

Konuşmasının sonraki bölümünde, yine Türkiye’deki sürece çok benzer olan, hukuksal boyutuna değindi. Tüm bu süreç boyunca hala devam etmekte olan bir tutuklama furyasına vurgu yapan Moreira, birçok keyfi tutuklamanın gerçekleştiğini ve tutuklamaları meşrulaştırmak için birçok yasanın çıkarıldığını vurguladı. Özellikle şu dönemde ‘anti-terör’ yasasının gündeme alınmasının tesadüf olmadığına değinen Moreira, gözaltında kayıplarında bazen karşımıza çıkan ender bir sorun olmadığına, bunun her gün yaşanan güncel ve yakıcı bir sorun olduğuna dikkat çekti.

Konuşmasının son bölümünde köylülük sorununa kısaca değinen Moreira, bizim ülkemizde mücadele ancak kırsaldan şehirlere örülürse zafere dönüşür. Köylüler hala ciddi ve yakıcı sorunlarla karşı karşıyadırlar ve artık toprak reformu değil toprak devrimi için mücadele etmektedirler. İşgal edilmiş bazı alanlardan örnek verdikten sonra tutsaklık, gözaltı kayıpları ve katledilişlerin köylü mücadelesi içerisinde de her gün yaşandığını ve toprak sorununda hukuksal olarak ciddi bir sorun olduğuna değindi.

Seminer soru ve cevaplar bölümünün ardından sonlandırıldı.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu