Makaleler

Kürtler Berîtan tavrını kuşanıp cevap verecektir!

Ortadoğu söz konusu olduğunda; Kürtler hesaba katılmadan yapılacak planların istenildiği gibi gerçekleşmeyeceği, eksik kalacağı söylenir. Bu bir gerçektir ve sadece Suriye’deki gelişmelere bakıldığında dahi görülebilir. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı (EPS) Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesini, Kürtlerin statüsüzlüğe, imha, inkar ve asimilasyona tabi tutulmasını beraberinde getirmiştir. Her bir parçadaki Kürt ulusal hareketleri, on yıllarca bu duruma karşı ağır bedellerin ödendiği bir mücadele yürüttü.

Her bir parçanın farklı özelliklere sahip olması bu parçalardaki Kürt ulusal hareketleri arasındaki farklılıkları ve mücadelenin seyrini/düzeyini belirledi. Bugün bu farklılıklar daha belirgin bir şekilde görülebilmektedir. Ortadoğu’daki, özelde ise Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmeler ve savaş, aynı zamanda farklı çizgi ve çıkarları temsil eden Kürt ulusal hareketleri arasındaki saflaşmayı, ayrışmayı derinleştiren bir rol oynamaktadır.

Bugün Kürt ulusu cephesinden sürece damgasını vuran, belirleyici olan iki olgu; PKK ve KDP çizgisidir. Kürtlerle ilgili gelişmeler esasen bu iki çizgi etrafında şekillenmektedir. Bu çizgiler farklı sınıf ve çıkarları temsil etmeleri nedeniyle karşı karşıya gelmekte, anlaşmazlıklar yaşamaktadır. KDP ve KYB’nin 1990’larda PKK’ye karşı TC ile işbirliği yapması, savaşması hafızalardan silinmiş değildir. KDP-Barzani’nin Suriye Kürdistanı ile ilgili tutumu da benzer bir özellik taşımaktadır. Emperyalistlerin ve TC başta olmak üzere Ortadoğu’daki işbirlikçilerinin isteği, amacı Barzani’nin temsil ettiği çizginin gerile(til)mesi için elinden gelen desteği sunmaktan kaçınmamaktadır. Barzani de geleceğinin ve çıkarlarının ancak bu güçlerle işbirliği içinde hareket ederek güvenceye alınabileceğini düşünmektedir. PKK ise daha bağımsız bir çizgi, politikaya sahip olmakla Kürtlerin KDP üzerinden emperyalistlerin çıkarlarına, politikalarına yedeklenmesine karşı bir rol oynamaktadır. Bu nedenle de PKK’nin stratejisi, emperyalistlerin politikaları ile uyumlu hale getirilmeye çalışılmaktadır.

KDP, PYD’nin etkinliğini kırmak istiyor

Emperyalistler ve işbirlikçilerinden bağımsız bir politika sürdürmesi oldukça sınırlı olan KDP, gücünü, etkinliğini büyütmek için daha fazla bu kesimlere yaslanmaktadır. KDP’nin bu gerçekliği onu PKK-PYD’nin karşısında konumlanmaya, onlar aleyhinde her türlü ilişkiye de açık olmaya götürmektedir. Bunun en güncel ve yakın örneği; Barzani’nin Suriye Kürdistanı ve Rojava’ya yönelik politikaları ile 16 Kasım günü gerçekleştirdiği Amed ziyaretidir.

Bilindiği gibi Suriye’de savaşın başlamasından itibaren PYD’nin önderlik ettiği Kürt ulusal hareketi, savaşın gerici iki tarafına da yedeklenmeden kendi bağımsız çizgisini geliştirmiş ve bu doğrultuda mücadele ederek kazanım elde etmiş, onları korumuş ve geliştirmiştir. Kürt halkı 7’den 70’e kendilerini ve kazanımlarını korumak için silahlanmıştır. PYD-YPG bu mücadeleye önderlik ederek Kürtlerin ulusal ve uluslararası güçler tarafından görmezden gelinmesine son vermiştir. Suriye ile ilgili politik hesap yapan bütün güçler, artık Kürtleri daha fazla dikkate almak zorundadır. Bu noktada da PYD ile Barzani çizgisinde hareket eden partiler arasında Suriye Kürtlerini temsil sorunu yaşanmaktadır. Bugün tartışılmaz bir biçimde Suriye Kürtlerini PYD’nin temsil ettiği bellidir. PYD’nin halkçı, demokratik özelliği, politikası başarısında etkili olmuş ve halkta karşılığını bulmuştur. PYD’nin bu gücü ve rolü, KDP’yi rahatsız etmektedir. Çünkü bu durum nüfuz alanını genişletmesinin, Suriye Kürdistanı ile ilgili hesaplarının alanını daraltmış, önüne geçmiştir. Bu yüzden KDP, PYD’nin etki gücünü kırmak için elinden geleni yapmaktadır. Ambargo uygulamak, sınır kapısını kapatmak, Salih Müslim’in sınırdan geçmesini engellemek, kendisine bağlı partiler aracılığıyla PYD’ye karşı savaşanları desteklemek, onlarla ve TC ile PYD’ye karşı savaşın dolaylı-dolaysız tarafı olmak gibi pek çok pratiğe imza atmıştır.

 

Cenevre, yeni Lozan mı?

Yıllardır Kürt siyasi parti ve örgütleri düzenledikleri Newroz gibi kutlamalara davet edilmesine rağmen gelmeyen KDP lideri Barzani, R. Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Amed’e geldi. Bu görüşmenin zamanlaması elbette önemlidir. Bu ziyaretin organize şekli de “ilginç”; bir nikah töreni vesile ediliyor. Kürt sanatçı Şîvan Perwer’in T. Kürdistanı’na gelişinin bu ziyaret takvimine göre ayarlanması ve İbrahim Tatlıses’le aynı sahnede buluşturulması nasıl bir siyasi şovun tezgahlandığını gösteriyor.

Emperyalistlerin Suriye’ye olası bir saldırısının Suriye’nin kimyasal silahlarının imhası konusundaki anlaşmayla gündemden çıkması, hesabını Suriye’ye saldırı üzerine yapan TC başta olmak üzere ÖSO, El Nusra gibi gericilerin de planını bozdu. Dolayısıyla yeni ittifaklar, ayrışmalar gündeme geldi ve buna göre pozisyon alınmaya başlandı. Şeriat amacı etrafında halk düşmanı gerici İslamcı örgütler birleşti. ÖSO, SUK vb. gericiler içinde parçalanmalar oldu. Birbirlerine karşı savaşa tutuşmaya başladılar vs. Bunlar emperyalist politikalara bağlı olmanın, onların bir kuklası gibi hareket etmenin kefaletidir.

Taraflar şimdi Suriye’de iktidarın paylaşılması anlamına gelen Cenevre-2 Konferansı’na eli güçlü gitmek için ittifaklar belirlemeye çalışıyor. PYD, önemli bir pozisyon ve güce sahip bulunmaktadır. Bu yüzden PYD üzerinde baskı kurulmakta, Cenevre Konferansı’na bağımsız gitmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Salih Müslim “Kürtler cephelerde yenilmemişlerdir, sürekli masada kaybetmişlerdir. Fakat bu kez böyle olmayacak, kimse bizimle pazarlık yapmasın, Cenevre’nin Lozan olmasına izin vermeyeceğiz” (29.10.2013, Özgür Gündem) diyerek yapılmak istenenleri ortaya koymuştur. Gerçekten de söz konusu olan Kürtlerin PYD öncülüğünde cephede kazandıklarını masa başında ortadan kaldırarak sınırlamaktır. Bunun için Kürtlerin bağımsız olarak, kendi iradeleriyle katılımı engellenmek isteniyor. Ya Esad’a ya da SMDK’ya (Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu) yedeklenmeleri dayatılıyor. Salih Müslim’e ABD vizesi verilmeyerek konferansa gidişinin engellenmesinden de görünen o ki; istenilen ittifaklar konusunda emperyalist efendiler ve uşakları gerekli ittifakları gerçekleştiremediler ve yürüttükleri politikaları gerçekleştiremediler.

 

İhanete karşı Berîtan tavrı…

Barzani’nin başında olduğu KDP, Irak Kürdistanı’nda bir dönemler direnişçiydi. Ancak aynı KDP hem kendi içindeki muhaliflere hem de Irak Kürdistanı’nda faaliyet yürüten siyasi örgüt ve partilere karşı zaman zaman Baas rejimiyle ortak operasyonlar düzenlemiş, binlerce Kürt muhalif ve siyasetçi etkisiz hale getirilmiş veya katledilmiştir. KDP ve YNK arasında yaşanan çatışmalar en belirginlerinden olup Kürt halkı bu çatışmaları “birakujî” (kardeş katliamı) olarak adlandırmış ve lanetlemiştir.

Barzani ve hareketi, bununla yetinmemiş, Kürdistan’ın diğer parçalarında faaliyet yürüten ilerici, yurtsever Kürt hareketlerine karşı egemen devletlerle işbirliği yaparak birçok operasyonda yer almıştır. TC’nin 1990’larda PKK’ye yönelik başlattığı kapsamlı “sınır ötesi” saldırıları hatırlayalım. Bu saldırılarda KDP peşmergeleri TC’nin yanında yer aldı. Onlarca PKK gerillası peşmerge kurşunlarıyla şehit düştü. Bu ihanete karşı son mermisine kadar çarpışan ve silahını kırıp kendini kayalıklardan atan Kürt kadın savaşçı Berîtan (Gülnaz Karataş)’ın kahramanca direnişi halen hafızalarımızdadır. Barzani-Tayyip görüşmesinden Kürtlerin hayrına bir şey çıkmayacağı ta en başından belliydi. Şivan Perwer’li, İbrahim Tatlıses’li, bol ağlamalı, bol gülmeli, bol çocuklu, bol gelinli-damatlı, bol esprili sergilenen bu sahne şovu, cilalı bir Barzani imajı yaratma ve Kürt halkı huzurunda kredisini, yükseltmek çabasından başka bir şey değildir. Bu aynı zamanda Tayyip’in de kabul görmesini ve kitle temelinin sağlamlaştırılmasını sağlama amacıyla gerçekleştirilen bir şovdur. (Tabii bu şova duyulan ihtiyacın esas nedenlerine Irak Kürdistanı’ndaki enerji kaynaklarının da girdiğini eklememiz gerekir.)

PKK-PYD önderliğindeki Kürt hareketi, Barzani eliyle zayıflatılmak, TC’nin “çözüm süreci” diye başlattığı teslim alma sürecinin taşları döşenmek isteniyor. Kürt halkının bu ihanet ve kuşatma karşısında yine Berîtan tavrını kuşanıp yanıt vermekten başka kurtuluş yolu yoktur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu