Güncel

SÖYLEŞİ | “Daha kötü şeyler yaşanmadan Ebru ile Aytaç’ın direnişine ses olalım”

"Bizim yargılanmamız sadece 3 celsede sonuçlandı. 80 klasörlü 18 avukatın yargılandığı bir davada 3 celse çok kısa bir süre. Bu bile normal bir yargılamanın yapılmadığını gösteriyor"

Ebru Timtikve Aytaç Ünsal adil yargılanma talebiyle başlattıkları ölüm orucu direnişlerinde 200 günü geride bıraktılar.

Geçtiğimiz ay Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “Hapishanede kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmeyen Timtik ve Ünsal, neredeyse bir aydır hukuksuz bir şekilde hastanede yatmaya zorlanıyor. Ebru Timtik Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’nde, Aytaç Ünsal ile Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde zorla müdahale riskiyle karşı karşıya.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak hastane önlerinde Ebru ve Aytaç için nöbet tutan aile ve avukatları ziyaret ederek son durumla ilgili bilgi aldık. Ebru Timtik’in dayısı Yıldırım Deniz ve Ebru ile Aytaç’la birlikte aynı dosyadan tutuksuz yargılanan Avukat Yaprak Türkmen, hem süreci hem de süreçteki hukuksuzlukları anlattılar. Bakırköy Sadi Konuk Hastanesi’nde görüştüğümüz Yıldırım Deniz, hastane koşullarındaki zorluğu ve zorla müdahale riskinin devam ettiğini anlattı.

“Hastanede havalandırma yok, cam yok. Burası cezaevinden daha kötü şartlarda” diyen Deniz şunları ifade etti:“Süreçte hiçbir ilerleme yok, şu anda sürekli başhekimle görüşüyoruz. Başhekimin ‘hastanede kalamaz’ raporu hazırlaması lazım. Ama hiçbir şey yazmıyor. Yukarıdan talimatla hiçbir şey yapmıyor. Çocuklarımız da günden güne eriyor, ölüme biraz daha yaklaşıyor.”

Durumları ile ilgili sorduğumuz soruya da yanıt veren Deniz, “Ebru kalkıp suyunu alamıyor, konuşamıyor, günden güne kötüleşmeye devam ediyor. Biz sürecin böyle olmasını istemiyoruz. Bir an önce bir şeyler yapılmalı, çocuklarımız dışarıya çıkartılmalı” dedi.

Süreçte en önemli konulardan biri de direnişe ses olunması. Yıldırım Deniz de yeğeni ve onun avukat yoldaşı için herkesin ses olması gerektiğini vurguladı:

“Bütün duyarlı halka, herkese sesleniyoruz. Sesimize ses olun, çocuğumuz ölüyor. Bugün bir ağır ceza avukatı adil yargılanmadığı için ölüm orucunda eriyorsa, adil yargılanma diye bir şey olmadığını da gösteriyor. Daha kötü şeyler olmadan herkesi Sadi Konuk Hastanesi önüne bekliyoruz dedi.

Deniz: “Benim çağrım herkesin avukatlara sahip çıkmasıdır”

Hastanede var olan risklerden biri de “zorla müdahale riski”. Ölüm oruçlarında müdahalenin ölüm anlamına geldiği birçok kez söylenmesine rağmen yine bu risk Ebru ve Aytaç için devam ediyor. Dayısı ise riskin devam ettiğini şöyle ifade etti:

“Çocuklarımızın iradesini kırmak için ekmek, kahvaltılık ve yemek gösteriyorlar. Zorla müdahale riskini de devam ettiriyorlar. Biz çocuğumuzun isteği olmadan müdahale edilmesini istemiyoruz. Tahliye edilsin diyoruz, ama artık ev hapsine bile razı hale geldik.”

Son olarak herkesi adil yargılama ve adil yaşama için hastane önlerine avukatların direnişine ses olmaya çağıran Deniz, “Bu avukatlar halk için, hak için, adil yargılanmak için ölüyor. Benim çağrım herkesin avukatlara sahip çıkmasıdır” dedi.

Yargılamalar hukuki değil, siyasi!

Yıldırım Deniz ile görüşmemizin ardından hastane önündeki nöbeti devam ettiren avukatlardan Yaprak Türkmen ile konuştuk. Türkmen, Ebru ve Aytaç ile aynı dosyadan yargılanan avukatlardan. Dosyada yargılanan 18 avukatın tahliye edildiğini ancak gelen ‘talimat’ üzerine 10 saat geçmeden 12 avukatın tekrar tutuklandığını hatırlattı. Ebru ile Aytaç’ın da dahil olduğu dosyanın, hukuki yargılamadan ziyade siyasi yargılamalar olduğunu vurguladı:

“Bizim yargılanmamız sadece 3 celsede sonuçlandı. 80 klasörlü 18 avukatın yargılandığı bir davada 3 celse çok kısa bir süre. Bu bile normal bir yargılamanın yapılmadığını gösteriyor. Mahkemede tanıkların dinlendiği celsenin ardından bizim herhangi bir delil sunma hakkımız kullandırılmadı.

Karşımızda bir iddianame vardı. Bu iddialara karşın hukuksuzluklarla dolu bir yargılama sonucunda hepimize 159 yıl ceza verildi. Bunu kabul etmemiz mümkün değildi. Bu hukuksuz yargılamaları çok sayıda baro başkanı da takip etti. Ancak bu yargılama istinaftan da onandı ve Yargıtay’a gitti.

Arkadaşlarımız bu hukuksuzluğa karşı açlık grevine başladılar. 5 Nisan Avukatlar Günü gibi temsili bir günde de eylemlerini ölüm orucuna çevirdiler.”

Ölüm orucunun kritik aşamasına gelindikten sonra Yargıtay’ın dosyayı ön incelemeye aldığını belirten Av. Türkmen, Yargıtay’ın “Farkındayız 2 kişi ölüm orucunda, adli tatile girmeden karar vereceğiz” dediğini söyledi. Türkmen, bu aşamada da Yargıtay’a müdahale edildiğini ve karar alınamadığını vurguladı.

Bu süreçte Ebru ile Aytaç’ın 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ATK’nin“hapishanede kalamaz” raporuna mahkemenin hukuka uymayarak Ebru ile Aytaç’ı tahliye etmediğini ve hastaneye yatırdığına hükmettiğini söyledi. “Yetkisiz ve hukuksuz bir karar verildi” diyen Türkmen’e hastane koşullarını sorduk.

“Her türlü mücadele yöntemiyle taleplerimizi dile getirmeye devam edeceğiz”

“Arkadaşlarımızın hastane koşulları hapishaneden daha kötü şu anda” diyen Türkmen sözlerine şöyle devam etti:

“Ölüm oruçlarındaki normal seyirleri devam ederken, buraya getirilmelerinden itibaren durumları birden kötüleşmeye başladı.

Hastanede Aytaç ve Ebru’ya yapılan muameleler de bilinçli bir şekilde yapıldığını gösteriyor. Aytaç da söylemişti, ileri dereceden açlık grevinde olan birisinin önünde jandarmalar yemek yiyorlar. Yine iki hastanede de jandarmalar silah değişimi yapıyorlar, gece uykusunda ses çıkarıp rahatsız ediyorlar. Ebru’ya içerideyken kullandığı kupa dahi verilmedi.

Bunun için bile biz 10 gün boyunca mücadele ettik, o süreçte Ebru sıvı tüketemedi ve durumu daha da ağırlaştı. Siz Ebru ve Aytaç’ı tedavi için buraya gönderdiniz ama onlar bunu reddetti. Sizin onları zorla hastanede tutmanız kanunsuzdur.”

Avukat Yaprak Türkmen son olarak Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için somut talepleri ve yapılması gerekenleri sıralayarak sözlerini sonlandırdı:

Onların sağlıkları ileri derecede bozulmuş durumda ve tahliye edilmeleri gerekir. Şu anda da kamuoyu oluşmuş durumda, herkes seslerine ses oldu, tüm dünya adil yargılanma olmadığını konuştu. Biz bunu kendi dosyamızda ve tüm adil yargılanma ihlaline maruz kalan tüm dosyalarda bunun karşılık bulacağını düşünüyoruz.

Artık milletvekilleri, baro başkanları ve sanatçılar taleplerinin takip edileceğini talimat veriyorlar. Yine Yargıtay’dan da adil yargılanma talebimiz devam ediyor. Her türlü mücadele yöntemiyle taleplerimizi dile getirmeye devam edeceğiz.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu