GüncelManşet

(Makale)CHP’nin Düştüğü Kuyu Ve Kuyunun Dibindeki Çatlak!

Geride bıraktığımız Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, AKP sandıktan aldığı 9. galibiyetle birlikte kurumsallaşma düzeyini yükselterek “tek adamcı” bir siyasal hatta ilerlerken; diğer sistem partileri açısından ise belirlenen politik hattın çöktüğü aşikârdır. İktidara alternatif olma yolunu, AKP’leşmekte bulan CHP-MHP ittifakının bu refleksinin küresel emperyalizme, “istenirse emperyalizmin ihtiyaçlarına göre şekillenilebileceği” mesajı barındırdığı net bir gerçeklikken, AKP’nin 12 yılda yarattığı kurumsallaşma düzeyinin karşısına alternatif olarak çıkamama hali ve 14 parti ve çevrenin ittifakı ile aday olan Ekmelettin İhsanoğlu ortaklığının yaşadığı çöküş, kendisi ile birlikte bir dizi siyasal aktöre de kuyunun dibini göstermiştir.

Gelinen aşamada, bu politik sıkışıklığın en net karşılık bulduğu alan ise, sözde “solcu” CHP ve siyasal cenahıdır. Baykal’a yönelik kamuoyuna sızan “kaset meselesi” ile birlikte “CHP’de yenilikçi söylem, eski çınar yeni filiz” ifadeleri ile parti başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu’nun sandıktan aldığı 4. yenilginin ardından, şimdiden parti içerisinde çatlaklardan su sızmaya başlamıştır.

Ekmelettin İhsanoğlu ile birlikte partinin açıktan sağa savrulduğu iddiasıyla muhalefet örgütlemeye girişen Yalova Milletvekili ve CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce’nin, CHP Genel Başkanlığına adaylığını açıklaması ve CHP Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın da aday olabileceği yönlü dedikoduların basına sızmış olması, bu ahvalin somut göstergesiyken, Olağanüstü Genel Kurul tarihi ise 6-7 Eylül olarak netleşmiştir bile.

Burjuva-feodal sistem partileri açısından, politik pratiğin yönünün egemen sınıf çıkarlarına işlerlik kazandırmak, onlara hizmet etmek olduğu bilinen bir gerçekliktir. Ülkemiz özgülünde ise bu görevin yanına emperyalizmin ülke ve dünya meselelerindeki yönelimlerini sebatla uygulama görevi de eklenmektedir. CHP açısından da, bu karakter, onun düzenin kurucu partisi olma gerçekliğinde somutlanırken,  CHP cenahında yaşanan ayrışmanın da bu temelden kopuk olamayacağı bilinmektedir.

Savrulmanın Nedeni Ve Seçimler İttifakı

AKP’nin iktidardaki 12. yılına girmesi ve sandıktan aldığı 9. seçim galibiyeti ile birlikte CHP’nin alternatif olamaması hali ve bu ahval çerçevesindeki arayışı, yaşanan tartışmalara ruh veren temel etmeni teşkil etmektedir. 

Benzeri bir arayışın ürünü olarak parti başına gelen Kılıçdaroğlu’nun yaşadığı başarısızlıklara ek olarak, düzeydeki politik savrulmanın taçlanma noktası olan Ekmelettin İhsanoğlu’nun adaylığı da, çatlaklardan su sızmasına yardımcı olmuştur. Bürokrat yapısı ver faşist karakteri ile toplumsal muhalefeti kucaklamaktan uzak olan bir parti olarak CHP’nin son süreçte aleni şekilde bu kimliğini teşhir eden pratiklere girmesi, parti tabanı ile çelişki yaratacak ittifaklara (MHP ile ittifak böylesi bir pratiktir) girişmesi ise, parti içerisinde yaşanan itirazın temel noktasıdır.

Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta, CHP’nin de, diğer sistem partilerinin de politik pratiğinin yönünün halk kitlelerinin genel çıkarlarına değil, emperyalizmin politikalarına baktığı gerçekliğidir. Yani, ülkemizde de CHP’nin iktidar hedefi olarak lanse ettiği şeyi, basit bir “emperyalizmin piyonluğuna adaylık” derekesinin dışında okumamak gerekir.

Zaten bu nedenledir ki, AKP’nin sıfır sorun siyasetinin çöktüğü yerlere turlar düzenleyen, emperyalizmin yoğunlaşma ve sıkışma alanı olan Ortadoğu’da tanınan birisi olan Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday gösteren, TÜSİAD üzerinden AB’nin iktisadi geleceğinde Türkiye’nin yeri ne olur görüşmeleri alan bir CHP gerçekliği karşımızdadır.

Muharrem İnce özgülünde ise, bahse konu CHP algısı aynen korunmaktadır. İnce’nin adaylığını açıkladığı konuşmasında, Kılıçdaroğlu’nu eleştirirken kullandığı “Kurultay kazanmak önemli değil, seçim kazanmak önemli. Önümüzdeki 2 seçimde, CHP’yi birinci parti yapamazsam, Pazartesi sabahı istifa ederim. Ecevit yüzde 42’yi nasıl yaptıysa ben de yapacağım. AKP’yi tarihin çöplüğüne göndermek izin CHP’den yetki istiyorum. Ben bu Ampulü söndürürüm” sözleri bu belirlemeye delalettir.

İnce’nin gönderme yaptığı % 42 oy alan Ecevit süreci, bu ülkenin işçi ve emekçilerinin iyi bildiği yıllardır. Dış borçlanmanın arttığı, enflasyon ve devalüasyon kavramlarının hayatımızın ayrılmaz parçaları haline geldiği, karaborsalı bir tarihsel dönemdir bahse konu olan. Emperyalizmin ve yerli uşaklarının işçi ve emekçi yığınlara azgınca saldırıları ve 12 Eylül Darbesine giden yolun taşlarının döşendiği süreç, İnce’nin hedef olarak koyduğu süreçtir.

Ek olarak, İnce seçimleri almayı temel hedef olarak göstermekte, başarı ve başarısızlık pratiğini buradan okumaktadır. AKP’nin kaç yıldır iktidarda nasıl kaldığı, hangi emperyalist çıkarlara uşaklık ederek o seçim galibiyetlerini kazandığı bilinmektedir.  Bu nedenledir ki, aynı konuşmasında İnce’nin kullandığı “Bu parti solculuğunu hatırlayacak, bu parti devrimciliğini, Atatürkçülüğünü hatırlayacak” sözleri de boşa düşmektedir. Zira, bilinen bir gerçek vardır ki, “Atatürkçülük” olarak ifade edilen Kemalist-Faşizm tarihinde her zaman devrimcilerin karşısına konumlanmıştır.

“Yeni CHP”den “Yeniden CHP”ye…

İnce’nin CHP Genel Başkanlığına adaylığını açıkladığı konuşmasında, sunduğu ana eksen ise Kılıçdaroğlu’nun “Yeni CHP”sine karşı “Yeniden CHP” şeklinde tariflenmektedir. Burada kast edilen şey, Kılıçdaroğlu’nun politik arayış ve yenilenme adına yarattığı politik savrulma halinin yerine, CHP’nin geçmişten gelen Ortodoks karakteri ile yenilenmesini sağlamaktır.

kılıçdaroğluuZira, CHP özellikle “at izinin it izinden ayrıştığı” bir döneme tekabül etmektedir Cumhurbaşkanlığı seçimleri. AKP-Cemaat geriliminden beridir süren, CHP’nin muhafazakâr kesimlere yanaşması, gelinen aşamada, Ortodoks-bürokrat kadroların tepkisini çekerken, şirazenin iyice kayarak savrulmaya dönüşmesi ancak bu savrulmanın dahi başarı getirememesi, gelinen aşamada yeniden bir içe kapanma ve eskiye özlem refleksini açığa çıkarmıştır. Bunda, anti-AKP söylemi ile örgütlediği tabanının sol siyasal söyleme yakınsaklığı ve muhafazakârlaşma eğiliminin bu kitleden gelen oyların kaybına yol açtığının CB seçimleri sürecinde gözle görünür boyutlara ulaşması etkendir.

Bu gerçeklik, Muharrem İnce’nin konuşmalarına da yansımakta, “partiyi sola çevirmekten” tutalım da Demirtaş’a övgüler dizmeye kadar bir dizi konuşmasında karşılık bulmuştur.

Kitlelerin Güvensizliğini Örgüte Dönüştürelim

Netice itibari ile CHP’yi kuyunun dibine sürükleyen, geride bıraktığımız seçimler süreci ile birlikte kitlelerin artan hoşnutsuzluğunun ve güvensizliğinin enerjisini kanatlarına dolduramama hali ve emperyalistlerin gözünde AKP’ye alternatif teşkil edememe durumudur. Bu nedenledir ki, İnce’nin adaylığı tartışması, söylem boyutunda da olsa bir yandan “partiyi devrimcileştirme” içermekte, diğer yandan ise sağ oyları nasıl alabileceklerinin tartışmasını yürütmektedir.

Ek olarak, ittifaklar meselesinde de, Gülen Cemaati ile kol kola giren Kılıçdaroğlu CHP’sinin, Cemaat’e yönelik yapılan operasyonlarla beraber Gülen’in TC siyaseti içindeki etkisinin kırılması ve Cemaat’in “her partide biraz temsil edilme” gibi bir yöntemi tercih etmesinin de etkisiyle, tornistan etme yönelimine girmesi de, İnce açısından bir dayanak noktasını teşkil etmektedir.

Sonuç itibari ile CHP’de taşlar yerinden oynarken, yeniden oturacağı gediğin eskisinin ötesinde olmayacağı aşikardır. Emperyalizmin Ortadoğu’daki halifesi olmaya soyunun Erdoğan’ın önümüzdeki süreçte,  sömürü ve zulme dayanan sistematiği daha da koyultarak yol yürüyeceği net bir gerçeklikken, karşısına çıkmaya çalışan CHP’nin küresel siyasetin bu ahvali içerisinde alacağı pozisyonun çok ötede olmayacağı bilinmektedir.

Zira süreç, bir yandan emperyalizmin siyasal yönelimi çerçevesinde saflaşmayı dayatırken, diğer yandan da geniş emekçi kesimlerin öfkesini biriktirmekte, geniş bir ezilenler kampı üretmektedir. Seçimlere katılım oranının düşüklüğü de bu derekede, kitlelerin düzene bir güvensizliğini göstermekte, önümüzdeki günler bu güvensizliğin isyana dönüşeceği bir süreci işaretlemektedir.

Bizler açısından ise, buna uygun bir şekillenişe girmek elzem bir ihtiyaçtır. Bunun için kitlelerin içerisinde olmak, kitlelerin güvensizliğini örgüte dönüştürmek isyan günlerine hazırlığın temel düsturudur. Ancak her şeyden önce buna uygun bir örgüt yaratmak için, politik pratiğimizin yönü kitlelere dönmeli; kitlelerin yaşadığı sistemin kurucu çelişkileri temelinde örgütlülükler yaratılmalıdır. Geniş halk yığınlarının dolaysız pratiğini göğüslemek, öncelikle bu pratiğe renk veren etmenleri keşfetmekle mümkün olacak, bu çelişkiler çerçevesinde faal olan örgütlülükler, kitleleri kucaklayabilecektir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu