GüncelMakaleler

Denge Azadi | “Egemen Beyaz Türk Kadın” temsilini Kürt kadın hareketi çoktan yıktı

"Bu egemen kibrin, bu rahat cehaletin bu coğrafyada bir karşılığı yoktur. kadın hareketinin etki gücü Özgentürk gibilerin coğrafyaya sermeye çalıştıkları bu örtüleri çoktan parçalayıp atmış durumdadır"

Irkçılık ve egemen olma kibri öyle bir çukurdur ki; parlak kıyafetli hanımlar ve beyler bu çukurun içinde bulandıkları cehalet çamuruyla “aydın” olduklarını sanır, oryantalist sosla sundukları ırkçı hezeyanlarını, dedikoduları bilimsel veri görüp bu çamurdan menülerini birbirlerine kibarca ikram etmekten geri durmazlar.

Bu çukurun içindeki çamurda bulunan kibir, cahillik, erkeklik vd. her yanlarına bulaşmıştır ama bu muktedirlerin gözleri egemen olmanın üzerlerine kondurduğu parlak kıyafetlerden kamaşmıştığından, bu çamuru ancak desen olarak algılayabilirler. Ah bir de bu çamuru çoğaltmayı ve etrafa bulaştırmayı, tepside bir kadeh çamuru “şimdilik almayan” kibarlıkta, “doğru bulmamakla birlikte ifade özgürlüğü” olarak görenler yok mu!

Işıl Özgentürk’ün Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde 30 Ağustos günü yayınladığı “Porno çukurunda debeleniyoruz” yazısı, tam da bu çukurun içinden “nadide bir çamur menüsü” olarak karşımıza çıkıyor. Siirt’te 17 yaşındaki bir çocuğu 20 gün zorla alıkoyup cinsel saldırıda bulunan ve ardından çocuğun intihar ederek ölmesine neden olan bu devletin uzman çavuşu Musa Orhan davası ile ilgili yazan Özgentürk, adeta “Egemen Beyaz Türk Kadın” temsili sergilemeye çıkmıştır.

Olayı pornografik bir şekilde anlatmaktan çekinmeyen Özgentürk, yazısının devamını şu şekilde getiriyor: “Daha sonra İpek intihar ediyor, ölüyor, Batman’daki çok sayıdaki kadın intiharlarına bir sayı daha ekleniyor. Evet, Batman kadın intiharlarının en çok olduğu kenttir. O bölgeyi çok iyi bilen, bir öğretmen dostum şöyle anlatmıştı: ‘Buralarda kız çocuklarına hiç değer verilmez, babalar kız çocuklarını çocuktan saymaz, onlar okutulmazlar, mal gibi satılırlar. Mirastan onlara hiçbir pay düşmez.

Herhangi bir beceri edinmeleri, yaşamlarını kendi ayakları üstünde sürdürmeleri için hiçbir yardım almazlar. Bu durumdaki genç kızların iki seçeneği vardır: Ya dağa çıkmak ya da kentlerinde görev yapan asker, bürokrat biriyle evlenerek kurtulmak. Bu nedenle pek çok genç kız umutsuzca kendini kandırır, evlilik hayalleri kurar ve ansızın bürokrat, asker bir başka bölgeye tayin olur gider. Çoğu bekâretini kaybetmiş genç kızlar için intihar, bir kurtuluş olur.’

Evet, şimdi bu uzman çavuş önce tutuklandı, ardından kaçma tehlikesi olmadığı için serbest bırakıldı. Şimdilerde elini kollunu sallayarak geziyor ve bol miktarda bozkurt işareti yaparak arkadaşlarına zaferini ilan ediyor.

Şu anlattığım durum, bu güzel ülkenin porno çukurunda debelendiğine bir örnek. Çünkü porno, sadece cinselliğin abartılı biçimi değildir, insana aykırı her davranış, her söz pornoya girer.”

“Bir öğretmen dostu” ile çamurdan içkilerini tokuştururken “doğunun bu cahilliğine, bu gelişmemişliğine” iç çeken Özgentürk’ün meselesi bir parça cahillik olsa da, bu cahil kalabilme “rahatlığı”nın egemen olma kibrinden doğduğunun altını çizmek gerekiyor. Kürt halkı, Kürt kadınlar ile ilgili söylenecek büyük sözleri kanıtlamaya, ne idüğü belirsiz “bir öğretmen dost”un sözü bile yetebiliyor çünkü.

 

“Kurtarıcı Beyaz Türk Kadın”!

Kürdistan’a, Kürt halkına ve özellikle de Kürt kadına dönük bu tür yaklaşımlar yeni değil. Çok yakın zamandan yapılacak kimi okumalarla benzer küçümsemelerin, yok saymaların, karalama ve iftiraların yapıldığını görmek mümkün. Peki bugün “Egemen Beyaz Türk Kadın” Özgentürk’ün yazısıyla özetlenebilecek kolaycılığa kaçma, iftiracılık ve kibir hali Batman başta olmak üzere Türkiye Kürdistanı’nda neyi örtmektedir? Asıl soru budur, asıl konuşulması gereken bu örtünün altındakilerdir.

Bu örtünün altında ilk olarak sömürü ve baskı altına alınmış, işgalle çevrelenmiş bir coğrafya ve ezilen ulus gerçekliği vardır. Bu coğrafyanın sömürüsünün egemen ulus temsilcilerinin elinde kalabilmesinin, bir ulusun başka bir ulus tarafından zorla asimilasyona uğratılmasının yani tüm bu gerçekliğin sürdürülebilir olmasının bir yoludur; ezilen ulusun ne denli geri kalmış, cahil, demokrasiye mecbur, kurtarılması gereken bir kesim olduğu propagandasına sarılmak. Örtü hazırdır: Karanlıkta, pislik içinde, medeniyetten uzak bu coğrafyada yaşayan bu ulus, ezen ulusun elini uzatmasına her zaman mecburdur!

Bu örtünün altında, Kürt ulusuna dönük cahilliğin, geri kalmışlığın en çok kadında vücut bulduğu arkaik düşüncelerin eşlik ettiği kadın bilinci ve bedeninin işgal ve sömürü politikaları ile zapturapt altına alınma çabası vardır.

Dolayısıyla örtü burada da hazırdır; bu çok kötü ve karanlık coğrafyada yaşayan, “mağdur” kadınların ezen ulustan “Beyaz Kadın” tarafından aydınlatılması, muasır medeniyetlerle tanıştırılması gereklidir. (Gerçi Özgentürk’ün “kurtarıcı kadın”lığının bilinç düzeyi; tecavüz, zorla alıkoyma gibi saldırıları pornodan ayıramayacak denli çukurda olsa da önemli değil!)

 

O örtü zaten parçalandı

Ancak egemenlerin coğrafya üzerine örtmeye çalıştıkları bu örtü, bu gerçekleri örtemiyor. Hem de yeni değil, on yıllardır… Kürt ulusal özgürlük mücadelesinin geldiği boyut, bir yandan gerçeklerin örtü altında kalmasına izin vermiyor bir yandan da devrimci-dönüştürücü gücüyle Kürt halkını ileri taşıyor.

Özgentürk nezdinde Türk egemen sınıfların görmezden geldiği, üzerine örtü örtmeye çalıştığı en büyük güç ise Kürt kadın mücadelesidir. Kendi evinden başlayarak sokağına, şehrine ve ülkeye dair söz söyleyen, siyaset yapan, silah kuşanan Kürt kadın mücadelesi; Kürdistan coğrafyasında işgale, sömürüye ve erkek egemenliğine karşı korkutucu bir güçtür egemenler açısından.

Tam olarak bundan kaynaklı devletin saldırıları sırasında ilk hedefe alınan kadınlar ve kadın kazanımları olmaktadır. Devlet; kayyım atanan belediyelerde kadın kurumlarının altını boşaltılıp kapatmaktan kadın öz örgütlülüklerine dönük baskısına, kadın özneleri hedef almasından Musa Orhan örneğinde olduğu gibi asker, polis ve kolluk güçleri aracılığıyla kadın ve çocuklara dönük cinsel saldırılara kadar organize bir halde saldırmaktadır. Kürt kadın hareketinin devrimci, dönüştürücü ve yıkıcı gücünden korkan devletin bu politikalarına Özgentürk gibilerin ırkçı ve eril yaklaşımları eşlik etmektedir.

Şimdi bizler açısından durumun Özgentürk’ün anlattıklarının gerçek olmadığını anlatmaya çalışmak abesle iştigaldir. Bu zaten bilinen ve açık bir gerçekliktir. Bu egemen kibrin, bu rahat cehaletin bu coğrafyada bir karşılığı yoktur. kadın hareketinin etki gücü Özgentürk gibilerin coğrafyaya sermeye çalıştıkları bu örtüleri çoktan parçalayıp atmış durumdadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu