GüncelLGBTİ+

İzmir 20 Kasım Platformu: “Ateşimize Toprak, Su Olmayan Herkes, Trans+Fobik, LGBTİ+Fobik Saldırıların Failidir!”

"Öncelikle şunu söylemek istiyorum kendi adıma ateşimize toprak, su olmayan herkes tüm Trans+fobik, LGBTİ+fobik saldırıların failidir! Terfler, devlet, cis-heteroseksüel toplumsal norm ve baskı başta olmak üzere..."

22 Ocak Pazar günü, İnstagram üzerinden yaptığı bir paylaşımla kuruluşunu duyuran İzmir 20 Kasım Platformu, kuruluşuna ve amaçlarına ilişkin bilgiler verdi.

Platformun kuruluşu, son üç ay içerisinde İzmir’de 2 transın katledilmesi ve 3 transın ağır yaralanmasına yol açan sistematik saldırılara yanıt niteliği taşıyor.

Bizler de 20 Kasım Platformu üyesi Yusuf ve Feleknaz Atiye Yaman ile söyleşi yaptık. Platform üyesi 2 lubunya, LGBTİ+lara yönelik sistematik saldırılar ve platformun kuruluş sürecine dair sorularımıza yanıt verdi.

– İlk olarak Türkiye’de LGBTİ+ hareketine dönük saldırılardan başlarsak… Saldırlar farklı şehirlerde ara ara yoğunlaşıyor ancak sistematik bir şekilde devam ediyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu saldırıları?

Yusuf: Siyasi iktidar gücünü baki kılmak için kendisine ters düşen, varlığından korktuğu tüm hareketlere; kadın hareketi, Kürt hareketi, öğrenci hareketi örneğin, bunlara karşı güç kullanıp onları etkisiz kılmaya çalışıyor. İktidar cishetero seksist hatta erkek egemen bir dünya isterken bizler bunun tam karşısında mücadelemizi yürüteceğiz, yürütmekteyiz.

Biz lubunyaların özel alan tabiriyle yumuşatılan ancak görünürlüğümüzü elimizden alan yerden çıkıp, kamusal alanda alanda herkes gibi, herkes kadar var olmamız bu iktidarı korkutandır. Varoluşumuzu en çok nerelerde gösterebildiğimize ve örgütlü mücadelelerimizin en çok nerelerde aktif olduğuna göre değişiyor saldırıların şiddeti. İzmir’de kazanılan sokaklarımıza baktığımızda son zamanlarda –ki bu bilinen tabi ki– en çok nefret şiddeti de orada gerçekleşiyor, Bayram Sokak da buna dahil elbette.

– İzmir’de üst üste trans kadınlara yönelik şiddet ve ardından katliam yaşandı, bu örnekleri yukardaki söylediklerin bağlamında nereye koymak gerekiyor, İzmir’de bu kadar çok saldırının yaşanması ne anlama geliyor?

Yusuf: Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; translara yönelik bu saldırılar, münferit değil. Yani İzmir’de üst üste yapılan saldırıları politik iklimin körüklediği trans nefretinden ve ayrımcılıktan ayrı okumamak lazım.

Örneğin geçen yıl Mart ayında, Bornova’da yine bir trans kadın (Miraş Güneş) günlerce bulunamadı ve sonra ölü bedeni tanınmayacak halde, evindeki çekyatın altında çıktı. Olayın detaylarından tutun da Miraş’ın açık adresine, kullanmadığı atanan isminden, eşine dostuna kadar her şeyi yazdı gazeteler. Yani iktidar ve çevresinin nefretini bırakın, trans kapsayıcı olmayan, bizlerin isimlerini dahi yok sayan dil de bu değersizleşmede oldukça önemli.

Konumuza dönersek, 20 Kasım’da bir erkek saldırgan, iki trans kadını ağır yaraladı, 27 Kasım’da yine iki kadın saldırıya uğradı ve bir trans kadın bu saldırıda katledildi. Üstelik Basmane Gar’ı gibi kentin en işlek ve aydınlık caddelerinden birinde, Basmane Polis Merkezi’nin oldukça yakınında işlendi bu cinayet. Peki sonra ne oldu? Hemen ertesi gün haber değerini kaybetti.

Fail ya da failler ne oldu, kimse bundan bahsetmedi. Zaten hemen her mecrada transfobik söylemler rahatça dolaşıma sokulurken ve LGBTİ+ nefreti bizzat iktidar eliyle körüklenirken bu cinayetlerin tesadüf değil politik olduğunu söylemek zorundayız. İzmir özeline de bir parantez açarsak, Alsancak Bornova Sokak ve Basmane transların görece daha rahat yaşayabildikleri ve çalışabildikleri yerlerdi.

Bu bölgelerde görünürlükleri vardı. Körüklenen nefret onları en görünür oldukları yerlerde buldu ve vurdu tabi. Son olarak İzmir üzerinden Bornova Sokak’ta yapılmaya çalışılana değineyim. Yıllardır transların oturduğu, çalıştığı, komşuluk yaptığı bir sokak olan Bornova Sokak, soylulaştırılmak isteniyor, tıpkı Bayram Sokak’ta, 16 yıldır aşamadığımız Esat-Eryaman’da, Ülker Sokak’ta olduğu gibi. O yüzden her zaman dediğimiz gibi bitireyim, trans cinayetleri/intiharları politiktir.

 

“Tüm saldırıların takipçisi ve davacısı olacağız!”

– 20 Kasım Platformu olarak 22 Ocak Pazar günü, İnstagram üzerinden yaptığınız bir paylaşımla kuruluşunuzu duyurdunuz. Deklarasyonda gerek isminiz gerekse de lubunyalara dönük saldırıların katili olarak devleti işaret ettiniz. Bize platformun nasıl bir ihtiyacın ürünü olarak doğduğunu anlatır mısınız?  Son dönem saldırılar elbette ki etkili, ancak LGBTİ+lara dönük saldırılar hep kapsamlı ve sistematik oldu.

Feleknaz Atiye: 2018-2019 yılında 20 Kasım’ı örgütlemek için İzmir’de bulunan LGBTİ+ aktivizmi yürüten kurumlarla buluştuk. Neler yapabileceğimizi konuşup tartışmak adına. Ben 2014’ten beri İzmir yerelinde Trans+ öz örgütlenmesinin olması kanaatindeydim. Evet İzmir’de bir LGBTİ+ derneği var beş yaşına girdi (nice seneleri olur). Biz derneğin bir nebze de olsa yükünü de azaltmak istedik. Ayrıca Trans+lar, LGBTİ+ hakareti de görünürlük sorunu yaşıyorlar.

İstekleri, arzuları, talepleri ne yazık ki dominasyonun altında kalıyor… Siyasi iktidar, cis-heteroseksüel toplum normları dayatmaları yetmezmiş gibi planlı-projeli sistematik olarak TERF’ler (Trans Dışlayıcı Radikal Feministler) türedi.

Hepsiyle birlikte mücadele etmek, Trans+larla dayanışma içerisinde olup tüm bu gereksiz varlıkların (terfler vs.) üstesinden gelmek adına toplantıda benim bir önerim olarak sunuldu ve kabul edildi. Çok aktif olamasak da bir şeyler üretmeye çalıştık. Yeni bileşenlerimiz, aktivistlerimiz aracılığıyla sürekliliği sürdüreceğiz diye umuyorum.

– Platform nasıl bir eylem ve hareket tarzı planlıyor, bunun için sokak nasıl konumlanacak. Başta LGBTİ+ ve kadınlar olmak üzere kamuoyuna nasıl sözünüz, çağrınız var?

Feleknaz Atiye: Öncelikle platformun ana gündemi Trans+lar. Ama sadece 20 Kasım’ı organize edip kenara çekilmeyecektir. Örneğin bir arkadaşımızın başına fobik bir saldırı geldiğinde, Genç LGBTİ+ derneğinin hukuki desteği ile diğer insan hakları alanında çalışmalar yapan kurumlar ve kadın kurumları ile olay mahalline ivedilikle gidip tüm sürecin hiçbir detayını atlamadan takipçisi ve davacısı olacağız.

Gerek çay-kahve sohbetleri, dertleşmeleri gerek atölyeler, eğitim çalışmaları, paneller, forumlar olmak üzere faaliyetler yapacağız. Öncelikle şunu söylemek istiyorum kendi adıma ateşimize toprak, su olmayan herkes tüm Trans+fobik, LGBTİ+fobik saldırıların failidir! Terfler, devlet, cis-heteroseksüel toplumsal norm ve baskı başta olmak üzere…

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu