Emek

Serapool direnişi, kadınların direnişidir!

İstanbul: Cam Keramik-İş üyesi Serapool işçileri fabrikanın önünde direnişlerini sürdürüyor. İşçiler Pendik Serapool fabrikası önünde 5 aya yakındır onurlu bir gelecek için direniyorlar. Özgür Gelecek gazetesi olarak Serapool’daki kadın direnişçilerle bir söyleşi gerçekleştirdik; direnişin öncüsü kadınlar direnişlerini sürdürmekte kararlı oldukları belirttiler.

Direnişteki Filiz Ateş ile direnişin 5 aylık sürecine dair bir röportaj yaptık.

– Direnişiniz 5. ayında. Bu süreçte patronun size karşı tutumunda bir değişiklik oldu mu? Fabrika içerisindeki işçilerin durumu nedir?

– İçeride şu an 14 arkadaşımız var. Yeni gelen işçileri onlar örgütlüyorlar. Patron “onlar düşmandır” gibi şeyler söylüyor, sanki biz kötü bir şey yapıyormuşuz gibi anlatıyor. Bizimle konuşan arkadaşları ya fabrikada yalnızlaştırıyorlar ya da işten çıkarıyorlar. Dava açtılar. Burada sendika deyince işten atılırsın, şikâyet edilince işten atılırsın, kasayı tek başına kaldıramayınca işten atılırsın, performansın düşük derler işten atılırsın. Yani her türlü işten atılma durumumuz vardı ve hala var.

– Sağlık önemleri nasıldı ve şimdi fabrikada sağlık önlemleri alındı mı?

– Çalışma şartlarını bırakın, teneffüs ettiğiniz hava bile çok kirliydi. Toz, duman ortalıkta sürekli bir gaz kokusu oluyordu. “Gaz kokuyor, zehirleneceğiz” dediğimizde ise “bir şey olmaz” tepkisiyle karşılaşıyorduk. Yani sağlık önlemleri direnişe başlamadan önce hiç yoktu. Ben de ağır şartlarda çalıştığımız için çocuğumu düşürdüm, buradaki düşük yapan kadınlardan biriyim. Şimdi ise tuvalete tuvalet kâğıtları, yeni kapılar gelmiş; 15 tane yangın çıkışı yapılmış, havalandırma yapılmış, mutfakta masa örtüleri, tuzluklar, karabiberlikler yenilenmiş. Peçeteler bile bize sayılı veriliyordu. Bir tanesinden fazla aldığımızda tepki görürdük ama bu direnişten sonra fabrikalarda sağlık önlemleri alınması direnişin önemli olduğunu gösteriyor.

– Peki, hukuksal açıdan süreç nasıl gidiyor?

– Hukuksal açıdan süreç şu an için, patronun süreci uzatabildiği kadar uzatmaya çalışması şeklinde gidiyor. Mahkemeye şahitlerini getirmiyor, bir sonraki duruşmaya ertelensin diye elinden geleni yapıyor. 20 Kasım’da bir mahkememiz var. İşverenin yedi kişiye açtığı dava var. Bizim şimdilik henüz sonuçlanmış bir mahkememiz yok, beklemedeyiz şu an.

– Kadınlar olarak direnişe nasıl bakıyorsunuz?

– Biz olmasaydık bu direniş bu kadar uzun sürmezdi. Erkekler de aynı şeyi diyor: “Siz olmasaydınız bu direniş bu kadar sürmezdi” diyorlar.

Çünkü burası kör nokta, biraz da otobüsün, minibüsün geçmediği bir yer. Burada yemek yapılmamış olsaydı, bir şekilde bir gün, iki gün, bir hafta anca dayanabilirlerdi. Yani her gün bu sorumluluğu erkek almıyor. Bunu erkekler de söylüyor, bu bir gerçek. “Kadınlar olmasaydı, biz bu kadar dayanamazdık” diyorlar.

serapool main“Hem eşime direniyorum hem de…”

– Direniş sürecinde eşiniz ve aileniz destek veriyor mu?

– Hem eşime direniyorum, hem gelip burada direniyorum. Eşim gidip gelmemi pek istemiyor. Ama ben direnişimiz için buradayım, yazın tatil boyunca çocuğum yanındaydı. Okullar açıldı, okula başladı. Çadırda kadınlar olarak sabah geliyoruz, akşam da evlerimize gidiyoruz. Dönüşümlü olarak erkekler nöbet tutuyor burada.

– Peki direniş size neler öğretti, hayatınıza ne gibi etkisi oldu?

– Aslında haklarımızı bildik, bir işçinin neye ne kadar hakkı var, onu gördük. Birlik beraberlik içinde bu ülke için de birşey yapılması gerektiğini öğrendik. Fabrikada çalışıyorduk ama birbirimizi bu kadar tanımıyorduk. Direnişle beraber birbirimizi daha iyi tanıdık, sorunlara dair konuştuk, çözüm aradık, birbirimizi daha iyi dinlemeyi öğrendik, her tür zorluğa direnmeyi öğrendik. Çok sağlam dostluklar kurduk.

Birçok konuda birbirimize saygı duymaya başladık. Arap kökenli biriyim mesela; Laz’ı da, Çerkez’i de, Alevi’si de, Sünni’si de burada bir olduk.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu