GüncelLGBTİ+

“Gözaltında işkenceye ve nefrete son”

HDK LGBTİ+ Meclis Girişimi, son dönemde gözaltına alınan LGBTİ+’lara yönelik artan işkenceye dair açıklama gerçekleştirdi

Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektöre karşı başlayan protestolardaki polis saldırısı ve işkenceye dair Halkların Demokratik Kongresi (HDK) LGBTİ+ Meclis Girişimi tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Düzenlenen basın açıklamasında Birleşik Mücadele Güçleri’nin 4 Şubat’taki eyleminde gözaltına alınan aktivist Havin de katılarak o gün yaşadığı işkenceyi anlattı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirilen açıklama içeride yapılmasına rağmen İHD’nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak yoğun polis ablukası altına alındı. Açıklamaya ise HDK’nin yanı sıra Boğaziçi BülLGBTİ+ ve Yeni Demokrat Kadın (YDK) da katılarak destek verdi.

Açıklamada ilk olarak Havin konuştu. 4 Şubat günü eylemci olmadığı halde gözaltına alındığını söyleyen Havin, gözaltına alınmasından itibaren işkencenin başladığını vurguladı. Gözaltı aracından itibaren gözaltı boyunca şiddet, cinsel saldırı tehdidi ve küfre maruz kaldığını ifade eden Havin şunları söyledi:

“Gözaltı otobüsünde, amirin gelmesiyle ‘vur’ emri verildi ve bize tekme, tokat, yumrulu bir şekilde saldırdılar, kafamı cama vurdular. Diğer arkadaşlarımızdan birkaçının da yine gözleri morardı. İlk Boğaziçi eylemlerinde alındığımda cinsiyetçi, homofobik, transfobik söylemlere maruz kalmıştım. Aynı zamanda tecavüz tehditleri ve çıplak arama da bunun içindeydi.”

Son olarak mücadelesine devam edeceğinin altını çizen Havin konuşmasını sonlandırdı.

“Terörist yaftalaması LGBTİ+larla başlamamış ve LGBTİ+larla bitmeyecektir”

Havin’in ardından Boğaziçi LGBTİ+ adına Ömer konuştu. Ömer de yaşanan psikolojik ve şiddetin Boğaziçi’nin gündeminde olduğunu ve bu süreç için mücadele ettiklerini vurguladı. YDK’dan Sinem Özkan ise yaşanan polis saldırılarında LGBTİ+ların özel bir şiddete maruz kaldığını ve YDK olarak her zaman yanlarında olduklarını ifade etti.

Basın açıklamasını ise HDK LGBTİ+ İnisiyatifi adına Hejar okudu. Açıklamada, Boğaziçi Üniversitesi direnişi ile birlikte baskı ve operasyonların arttığına ve LGBTİ+’ların da bu baskıya fazlasıyla maruz kaldığına dikkat çekildi. İktidarın LGBTİ+’ları hedef göstererek nefreti artırdığı da vurgulayan Hejar şunları söyledi:

“Bu açık hedef göstermenin amacı; sadece devlet şiddetini LGBTİ+lara yöneltmek değil aynı zamanda toplumda halihazırda olduğu varsayılan önyargıları nefret olarak yeniden örgütlemektir. Nefret politikaları ile yaşam alanlarımızı gasp etmek isteyen iktidar, LGBTİ+ları aynı zamanda toplumsal muhalefetten de ayrıştırıp terörize etmeye çalışmaktadır. LGBT terör örgütü gibi saçma sapan bir isimlendirmeyle toplumun her kesimindeki LGBTİ+ varoluşunu aynılaştırmak ve ayrıştırmaktadır. Modern devletlerin egemenliklerine tehdit olarak gördüğü kesimleri terörist olarak yaftalaması LGBTİ+larla başlamamış ve LGBTİ+larla bitmeyecektir.”

“Kayyumları kabul etmiyoruz”

Hejar, yıllardır Kürt halkına sadece varoşlarından dolayı uygulananların aynısını LGBTİ+’ların da yaşadığını ve bundan dolayı LGBTİ+’ların da her yerde ‘örgütlü teröristler’ olarak lanse edildiğini söyledi. Bu manipülatif anlayışla LGBTİ+’ların toplumsal muhalefetten soyutlanmaya çalışıldığını da ifade eden Hejar son olarak Yıldız ve Havin özelinde yaşanan şiddetle bunun daha görünür olduğu vurgulayarak şunları ifade etti:

“Sebeplerinden bahsettiğimiz bu şiddet, ayrıştırma, hedef göstermeler meclis aktivistlerimiz Havin, Yıldız ve Melek’in gözaltı süreçlerinde işkence ve nefret suçu olarak vücut bulmuştur. Boğaziçi direnişinin ilk eyleminde ve Birleşik Mücadele Güçlerinin Kadıköy’deki eyleminde gözaltına alınan arkadaşlarımız gözaltına alındıkları ilk andan serbest kaldıkları ana kadar etnik kimlikleri, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden ötürü sistematik şiddete maruz bırakılmışlardır. İlaca erişimin engellenmesi, gözaltında çıplak arama, fiziksel ve psikolojik şiddet, ölüm ve tecavüz tehditleri gibi uygulamalar şuan kolayca ifade ettiğimiz fakat bunları yaşayıp hayatta kalanlar açısından kalıcı izler bırakabilen insanlık suçlarıdır. Tutuklamalara göre, görece daha kısa süreli ve ulaşılabilir olan bu durum, hapishanedeki LGBTİ+ ve özellikle trans tutsakların içinde oldukları halin vahametine dair somut birer delil niteliğindedir.”

Hejar açıklamada son olarak şunları söyledi:

“Biz LGBTİ+lar olarak, iktidarın ve nefret otoritelerinin ürettiği söylemlerin, uyguladığı şiddetin ve varoluşumuzun yok sayılmasını reddediyoruz. Bedenimize de belediyelerimize de, üniversitelerimize de yapılan atamaları kabul etmiyoruz. Sınırsız, sınıfsız, cinsiyetsiz bir dünya hayali için yaşamaya ve yaşatmaya, dayanışmayı beraber örmeye herkesi davet ediyoruz.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu