Makaleler

AKP’nin işçi sınıfının haklarına yönelik saldırıları

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 6356 sayılı yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Ocak 2013 Sendikal İşkolu İstatistiklerinin açıklanması ile yasanın işçi sınıfına yönelik saldırıları da pratikte ortaya çıkmaya başlamış oldu.

TÜİK verilerine göre resmi kayıtlı olarak ücretli emekçilerin sayısı 16.2 milyon, SGK’nın 2012 Ekim verilerine göre zorunlu sigortalı sayısı 11.7 milyon iken AKP Hükümetinin Çalışma Bakanlığı işçi sayısını 10 milyon 882 bin, sendikalı işçi sayısını ise 1 milyon 2 bin ve sendikalaşma oranını %9.2 olarak açıkladı.

Bu durum yanlışlıkla yapılan bir işlem değil, bile isteye gerçeğin çarpıtılmasıdır.

Hükümet çalışan sayısı vb. istatistiklerle oynayarak toplu iş sözleşmesi yapacağı sendikaları minimuma indirmeye, ayrıca bu sendikaların hangileri olacağına da mümkün olduğunca yön vermeye çalışıyor.

Bunu nasıl yapabileceğini anlamak için yeni yasayı ve açıklanan istatistiklerin doğurduğu sonuçları bilmek gerekiyor.

Yasaya göre toplu iş sözleşmesi yapabilecek sendikanın Ekonomik ve Sosyal Konseye üye olan bir konfederasyona üye olması neredeyse mecburi. (Üye olmayanlar için konulan baraj ile üye olanlar için konulan baraj arasında uçurum var. Böylece bağımsız sendikaların toplu iş görüşmesi yapması engelleniyor.)

Diğer yandan bir sendika, ESK’ye üye olan bir konfederasyona bağlı olsa bile Temmuz 2016’ya kadar %1, Temmuz 2018’e kadar %2, Temmuz 2018’den sonra ise %3’lük barajı aşması gerekiyor.

Yani bir işyerindeki işçilerin %1’i-%2’si-%3’ü kademeli olarak 2018’e kadar örgütlenip bu sendikaya üye yapılamazsa sendika toplu iş görüşmesi hakkını kaybediyor.

İşte tam da bu nedenle hükümet istatistiklerle oynayarak mevcut sendikalara kendine göre bir ayarlama yapıyor. Aynı hükümetin 2009 Temmuz’unda açıkladığı istatistiklere göre 5.4 milyon işçi varken, bunların %59.9’u yani 3.2 milyonu sendikalı idi.

Bugün ise aradan geçen zamanda işçi sayısı artırılıyor, sendikalı işçi sayısı ise %59.9’dan %9.2’ye indiriliyor. Bunun nasıl yapılabildiğinin somut örneğini sağlık alanında görebiliyoruz.

Bu alanda yoğun olarak taşeronlaşma var. Dev Sağlık-İş başta olmak üzere taşeron işçilerin örgütlendiği pek çok sendikanın üyelikleri taşeron firmaların hileleri ile yok sayıldı, bu işçiler sendikalı sayılmadı.

Sadece Dev Sağlık-İş’e üye 10 binden fazla işçinin sendikalı kabul edilmeyerek toplu görüşme haklarının ellerinden alınmış olması sendikalaşma oranının nasıl düşürüldüğünü göstermeye yeterlidir.

Açıklanan istatistiklerin hükümetin milyonlarca işçinin toplu sözleşme hakkını gasp etmek için attığı ilk adım olduğunu daha net görebilmek için DİSK Araştırma Enstitüsü’nün bu konuya dair raporundan bazı istatistiklere bakmakta fayda var.

Rapora göre, kademeli olarak %3’e çıkarılacak olan iş kolu barajı altında kalacak ve böylece yasaya göre toplu iş görüşme hakkını kaybedecek işçi sayısı 5 milyon 277 bin.

Yani tüm kayıtlı çalışanların %48.5’i bu haktan istatistik oyunları ve baraj marifetiyle yararlandırılmayacaklar.

Rapor; açıklanan istatistiklerde, işçi sayısının 2009’a göre 2 kat artarken sendikalı sayısının %59’dan %9’a gerilediğini hatırlatarak “Bu şekilde yetki için esas alınan sendikal baraj fiili olarak 6,5 kat artış gösterdi. Kimi iş kollarında baraj çok ciddi derecede yükseldi. Örneğin hava işkolunda 20 kat, demiryolu işkolunda 26 kat, karayolu taşımacılığında 5 kat arttı” demektedir.

Demek ki hükümet kâğıt üstünde gösterdiği %1-2-3’lük barajı yaptığı ayak oyunları ile onlarca kat artırarak, işçiyi toplu sözleşme hakkından daha fazla yoksun bırakmayı hedefliyor. Bunu da belli oranda başarmış durumda. Zira 92 sendikadan 49’u işkolu barajını aşamadı.

Üç konfederasyona bağlı 62 sendikadan Orman-İş, Deri-İş, TGS, Dev Sağlık-İş, Sosyal-İş, Nakliyat-Sen, Limter-İş, Gıda-İş gibi sendikaların da aralarında bulunduğu 20 sendika barajı aşamadı.

 

Hükümet Emekçiye Yönelik Yeni Hak Gaspları Peşinde

Yaptığı istatistiki düzenlemeler-oynamalarla çıkardığı yasalar, kanun hükmündeki kararnamelerle; işçinin-emekçinin kazanılmış haklarına saldıran AKP Hükümeti işçinin toplu iş sözleşme hak gaspına yönelik attığı adımlardan sonra memurların özlük haklarına yöneldi.

AKP, yeni Anayasa’da memur kavramı yerine daha geniş bir ifade olan “kamu görevlileri” tanımını kullanıp, buna göre yapacağı düzenlemelerle, kadrolu memur sayısını azaltmanın yolunu açmayı planlıyor.

“Kamu görevlisi” gibi muğlak geniş bir tanımla, kadrolu memurlar yerine, esnek çalışma koşullarına uygun sözleşmeli personel çalıştırmak mümkün hale gelebilecek.

Ayrıca hükümetin 657 sayılı devlet memurlarına ilişkin kanunda da değişikliğe gidip iş güvencesini ortadan kaldıran, performansa dayalı ücretlendirmenin yapılacağı yeni bir yasa tasarısının hazırlığı içinde olduğu basına yansımış durumdadır.

Sendikalara yeni haklar getirileceği yalanıyla çıkarılan sendika yasasının getirdiği sonuçları yukarıda aktardık.

Varlığı henüz açıkça kabul edilmese de bu şekildeki bir memur yasasının çıkması halinde yeni hak gasplarına yol açacağı ortadadır.

AKP Hükümeti, diğer burjuva hükümetler gibi işçiye-memura-emekçiye; ekonomik, sosyal ve siyasal hiçbir hak vermek niyetinde değildir. Aksine var olanları da gasp etmenin, mümkün olduğunca en aza indirmenin yollarını aramaktadır.

Bunu da çoğunlukla “yeni haklar” tanımak gibi bir maske takınarak yapıyor, yapacaktır.

Fakat yaşam her defasında işçi ve emekçilere gerçekleri yakıcı bir şekilde öğretmektedir.

İşçi ve emekçilere kendi haklarını savunma ve geliştirme meşruluğundan ve direnme iradeleri ile koruyabilecekleri bilincini kazandırmalıyız.

Burjuvazinin bunun dışında bir dilden anlamadığını, işçi sınıfı ne kadar erken kavrarsa kendi kaderini de o kadar erken kendi eline alacaktır.

 

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu