Güncel

Van Barosu, Van Gölü’ndeki göçmen/sığınmacı katliamına ilişkin rapor yayımladı

Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu 'Van Gölü'nde 27 Haziran 2020 Tarihinde Meydana Gelen Göçmen/Sığınmacı Katliamana İlişkin İnceleme Raporu'nu yayımladı

Van Gölü’nde 27 Haziran 2020 tarihinde mülteci teknesinin batması sonucu 61 göçmenin yaşamını yitirdiği olaya ilişkin Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu bugün bir rapor yayımladı.

Toplam 19 sayfadan oluşan raporda, yaşanan mülteci katliamına ilişkin, olay tespit tutanağı, göçmen kaçakcılığı şüphesiyle gözaltına alınanların ifadeleri, olay sonrasına ait gözlem tespit ve tutanakları ve başkaca birçok konuda bilgi aktarılıyor.

Komisyon, “27.06.2020 tarihinde gerçekleşen olay kaza mı?”

Öte yandan, yayımlanan raporda komisyon 27.06.2020 tarihinde gerçekleşen olay kaza mı? sorusuna dikkat çekiyor.

Raporun ilgili bölümünde aktarılan ifadeler şu şekilde:

“Van ilinde özellikle 2018 yılından günümüze sığınmacı/göçmen ölümlerinde dikkat çekici bir artış yaşanmıştır. Bu durumun nedenleri raporumuzun ilerleyen kısmında ele alınacak olup bu aşamada komisyonumuzca yakın zamanda benzer nitelikte olaya ilişkin yapılan araştırmalar sonucunda edinilen birtakım izlenim ve tespitler paylaşılacaktır. 26.12.2019 tarihinde Van Gölünün Bitlis ili Adilcevaz ilçesi kıyılarına yakın mesafede meydana gelen ve 7 göçmen ve sığınmacının hayatını kaybettiği olay incelendiğinde 27.06.2020 tarihinde meydana gelen olaya kaza demenin mümkün olmadığı komisyonumuzca tespit edilmiştir.”

“Göçmen kaçakçılığında yeni rota: Van Gölü”

Van Barosu Göç ve İltica Komisyonunun hazırladığı raporda İran ve Türkiye’de Mayıs 2020 ayından itibaren her iki ülkede de hafifletilen pandemi önlemleriyle birlikte düzensiz geçişlerin arttığı ifade edildi:

“Komisyonumuzca yapılan gözlemler ve araştırmalar neticesinde yukarıda detayları verilen iki olay arasında birtakım benzerlikler ve bağlantıların olduğu gözlemlenmiştir. Söz konusu tespitlerden önce Van Gölünün göçmen kaçakçılığından artan önemine değinmekte yarar vardır.

İran İslam Cumhuriyeti ile uzun bir sınır hattı olan Van İli coğrafi konumu itibariyle Pakistan, Afganistan, Bangladeş, İran ve son dönemlerde Afrika’dan Avrupa’ya ve batı metropollerine geçmek Söz konusu sınır hattından Van iline göçmen kaçakçıları yardımıyla giriş yapan sığınmacı/göçmenler batı illerine ve Avrupa ülkelerine doğru hareket etmektedir.

Yılın her dönemi bu geçiş sürmekte olup 2020 yılı başlarında Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen Covid-19 pandemisi ile birlikte İran ülkesindeki yaygın Covid-19 vakaları ve kış mevsiminin önceki yıllara oranla ağır geçmesi nedenleriyle düzensiz geçişler önceki yıllara oranla durma noktasına gelmiştir. Mayıs 2020 ayında mevsim koşullarının iyileşmesi ve her iki ülkede de hafifletilen pandemi önlemleri sonucunda düzensiz geçişlerde artış gözlemlenmiştir.”

Foto | Mezepotamya Ajansı

“Göçmen kaçakçılığı suçu ve cezasızlık”

Komisyon, ceza yasasında göçmen kaçakçılığına görünüşte ağır yaptırımların varlığı olsa da uygulamada bu suçu işlediği tespit edilenlerin, ceza yasasının belirlediği cezanın alt sınırından uygulandığı ve cezada üst sınırlardan indirime gidildiği ifade edildi:

“Ceza yasasında her ne kadar görünüşte ağır yaptırımlara bağlansa da bu suç tipinin özellikle sınır hattına sahip her iki ülke kentlerinde endüstriye dönüştüğü, önceden küçük çaplı çay, şeker, akaryakıt ve sigara kaçakçılığı yapan veya değişik ara işlerde çalışan şahısların giderek göçmen kaçakçılığına yöneldikleri tespit edilmiştir. Nitekim 27.06.2020 tarihinde meydana gelen olayda sağ kurtulan şüpheli şahıs M.A. ifadesinde inşaat işçisi olduğunu beyan etmektedir.

Göçmen kaçakçılığı suçu her ne kadar TCK’da ağır yaptırımlara bağlanmış ise de bu suç ithamı ile soruşturulan veya kovuşturulan şüpheli ve sanıklar hakkında tutuklama tedbirlerine başvurulmakta imtina gösterilmekte veya tutuklama tedbiri uygulansa dahi kısa bir süre sonra şahısların salıverildiği birçok vakada tespit edilmiştir. Nitekim raporumuza konu olaya çok benzer olan ve her iki olayın failleri arasında irtibat olduğunu düşündüğümüz 26.12.2019 tarihinde Adilcevaz’da meydana gelen olayda 7 sığınmacı/göçmen hayatını kaybetmiş olmasına rağmen sadece 1 şüpheli yönünden tutuklama tedbirine başvurulmuştur. Tutuklama tedbiri ise yalnızca 27 gün sürdürülmüş ve ardından şüpheli salıverilmiştir. Olayın diğer şüphelileri hakkında da yalnızca adli kontrol tedbirleri uygulanmıştır.

Göçmen kaçakçılığı suçundan hakkında mahkûmiyet kararı kurulan sanıklar hakkında mahkemelerce hüküm kurulurken ceza yasasının belirlediği temel cezanın alt sınırının uygulandığı ve yine yasada sanıkların lehine olan ceza indirimlerinin sonuna kadar uygulandığı tespit edilmiştir.”

Komisyon 9 maddelik öneri listesi hazırladı

Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu, yaptığı değerlendirmeler sonucunda 9 maddelik bir öneri hazırladı. Raporda belirtilen öneriler şu şekilde:

1-Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Van Gölü’nde 27.06.2020 tarihinde meydana gelen olaya ait maddi gerçeğin Adilcevaz Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam eden soruşturma ile bağlantılı olarak bütün yönleri ile araştırılması ve adil bir yargılama yapılabilmesi için soruşturmanın AİHS’in 2. maddesinde düzenlenen “yaşam hakkı” ışığında ve Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca “kasten insan öldürme suçu” temelinde etkin, eksiksiz, süratli ve düzenli bir şekilde yürütülmelidir.

2-Olayla ilgili soruşturma bağımsız ve tarafsız bir soruşturmanın gereği olarak bizzat savcılık eli ile yerine getirilmelidir.

3-Katliamda hayatını kaybeden insanların sayısı, kimlikleri ve uyrukları tam olarak tespit edilip arama kurtarma faaliyetlerine duraksamaksızın devam edilmesi, bulunan cenazelerden kimlikleri tespit edilenlerin derhal ülkelerine ve ailelerine ulaştırılması insancıl hukukun bir parçasıdır. Komisyonumuza ve Baromuza çeşitli ülkelerden yapılan başvurularda ailelerin ekonomik koşullar ve pandemi sebebiyle Türkiye’ye gelemedikleri tespit olunmakla yakınlarını arayan ailelere Türkiye’ye erişimlerinde yardımcı olunması gerekmektedir.

4-Endrüstriye dönüşen, organize ve örgütlü olarak işlendiği açık olan göçmen kaçaklığı suçu ile mücadelede, yargının cezasızlık politikasına son vererek bu suç kapsamında yürütülen soruşturma ve kovuşturmaları etkin ve süratli yürütülmesi gerekmektedir. Bu noktada yasanın da ağırlaştırıcı neden olarak öngördüğü “örgüt halinde işlenme” hususunun göz önünde bulundurulmasının caydırıcı olacağı tartışmasızdır.

5-Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu ve günümüzde artık anlamını yitirmiş olan coğrafi çekincesi derhal kaldırılmalıdır. Zira Türkiye günümüzde dünyada en fazla mülteci ve göçmen nüfusu barındıran ülke konumundadır. Coğrafi çekincenin konulmasına gerekçe yapılan şartların hiçbiri geçerliliğini korumamaktadır. Coğrafi çekince nedeniyle Türkiye’de sığınma prosedürü birçok belirsizlik içeren bir alan haline dönüşmüş; statü itibariyle arafta kalmak istemeyen sığınmacı/göçmenlerin yaşamlarını tehdit eden bir sistem haline gelmiştir. Bu nedenle önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere Türkiye’de daha çok sınır dışı etme üzerine kurulan sığınma sistemi terk edilerek güvenlikçi politika ve yaklaşımlardan arındırılmalı ve sığınma prosedürü şeffaf ve erişilebilir hale getirilmelidir.

6-Van ilindeki arama/kontrol noktaları sığınmacıların sığınma başvurusunda bulunabilecekleri noktalar haline getirilmeli, sığınmacılar sınır dışı edilme korkusu yaşamadan uluslararası koruma imkanlarından yararlanma olanaklarına kavuşmalıdır.

7-Sınır bölgesinde görev yapan kamu görevlilerinin yozlaşmasının önlenmesi için göreve başlamadan ve görevleri sona erdiğinde kendileri ve birinci derecede aile yakınlarının malvarlığı düzenli aralıklarla araştırılmalı ve sınır hattı ile arama/kontrol noktalarında görev yapan kolluk görevlileri insan hakları ve mülteci hukuku alanlarında sistematik olarak eğitim almaları sağlanmalıdır.

8-Van Gölü’nün bir iç deniz olduğu gerçeği gözetilerek benzer olayların bir daha yaşanmaması için göl üzerinde denetim faaliyetlerinin insanların sığınma haklarını zedelemeyecek şekilde arttırılması ve benzer ölümcül olaylara müdahale edebilecek donanımlı arama-kurtarma gemileri inşa edilerek ilgili kurumların hizmetine sunulmalıdır.

9- Göç ve mülteci alanında çalışan uzman uluslararası kurumlar olayları uzaktan sessizce izlemek yerine misyon ve yetkilerine uygun olarak sahada aktif rol almalı ve sığınmacı ve göçmen ölümlerini önlemeye yönelik yetkili otoritelerle işbirliği içinde çalışmalar yapmalıdır.

Raporun tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu