Makaleler

Direnişte devletle karşı karşıya gelmek…

Antakya halkı daha çok da Armutlu, Samandağ ve Harbiye; korku duvarını yıkmaktan tutalım da,  Kürt halkıyla empati kurmaya, devleti-medyayı tanımaya kadar birçok konuda düşüncelerin süreç içerisinde nasıl da değişebildiğini gösterdi bizlere.

Antakya halkındaki bu değişiklik aslında Gezi Ayaklanmasıyla değil daha öncesinden başlayan bir süreçle şekillendi. Suriye topraklarında 2011 yılından bu yana büyüyen savaş durumu Antakya halkını da ilk günden itibaren etkilemişti. Hem bölgeye yakınlık, hem insanların bölgeyle olan bağlarının kesilmemiş olması hem de mezhep ve milliyetlerindeki aynılık gibi birçok konu Suriye savaşının bölgeye etki etme gücünü artırmıştı ve ilk sokağa çıkışlar da başlamıştı.

Bölge halkı, Suriye’de yaşanmakta olan savaşa kendi topraklarında veriliyormuşçasına karşı çıkıyordu, çünkü TC’nin savaş politikası belliydi ve daha ilk günden itibaren Hatay Emniyeti bünyesinde konuyla ilgili özel birimler oluşturulmuştu. Bu birimlerin görevi ise “Suriye’deki savaşla birlikte Hatay’da büyüyecek toplumsal olayların önüne geçmek” olarak tanımlanıyordu. Zaten o günden itibaren de her sokağa çıkışta, her tepkiyi dile getirişte kitlenin önüne polis barikatları kuruluyordu.

Armutlu’da uzun bir aradan sonra atılan ilk taşlardan Gezi Direnişiyle birlikte başlayan sürece kadar kitlelerde birçok değişikliğe neden olacak olaylar yaşanıyordu. Pratiğin içerisinde bizzat olmak ve direkt-birebir polis ile karşı karşıya gelmek kitlelere anlatmayla çok zor öğretilecek şeyleri günler içerisinde öğretmeyi bilmişti.

Gezi’nin değiştirdikleri!

Halk, birebir yaşanan olayların içerisinde olunca, burjuva medyada çıkan haberlerin niteliğini görünce burjuva medyaya karşı tepki göstermeye başladı. Bu süreçte devrimci, demokrat yayınların her şeyi gerçekliğiyle anlattığını gören halk; gazete dağıtımı yaptığımızda bizi sahipleniyor, bu sahiplenişi tüm içtenliğiyle ortaya koyuyordu. Abdullah Can Cömert’i kaybettikten sonra “Bizim bir gencimizi aldılar onlara rahat vermeyelim!” deyip her eyleme katılıp devlete karşı muazzam bir öfkeyle günlerce çatıştı Antakya halkı. Abdullah Can Cömert’ini caddelere verdiği ismiyle, eylemlerde hep bir ağızdan atılan “Abdullah Cömert ölümsüzdür” sloganıyla sahiplenip, yaşatıyorlar.

Ali İsmail Korkmaz’ın da Gezi şehidi olmasının ardından Antakya tekrar sokaklardaydı. Öfke daha da artmıştı. İnsanlar eylemlerde barikat kurarken “şehit” polislerin isimlerinin verildiği parkların tabelalarının sökülüp çevik kuvvet polislerinin görebilecekleri bir yere konulması kolluk kuvvetine karşı öfkenin boyutunu gösteriyordu. Kitle tam anlamıyla düşman gözüyle bakıyordu polise… Onlarla çatışmak için kurulan barikatlara gelen çamaşır makinaları, koltuklar, yağ balonları, TOMA’nın üzerine atılan su deposu halkın fedakarlığını, direnişe vermek istediği katkıyı ve devlete karşı kin ve öfkesini gösteriyordu. Yine mahalle içerisinde kurulan sapan atölyeleri, revir ile her türlü eksiği anında cevaplayan mahalle halkı düşmana karşı tek vücut hareket ediyordu.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atan kitle bu direniş esnasında faşist devletin bir özelliğini daha öğrendi. Mustafa Kemal’in askerleri onlara karşıydı, onlara müdahale ediyordu. Eylemler esnasında askeriye; gaz bombalarıyla, askeri araçlarıyla müdahalede bulunuyordu. Bunu pratik içerisinde gören halk, aslında polisin de, askerin de aynı olduğunu gördü. Aslında tam anlamıyla faşizmi görüyordu karşısında.

İnsanlarla ettiğimiz sohbetlerde görülüyordu değişimler. Bir ablamız yarı Türkçe yarı Arapça konuşarak; “Atılan sloganlarda niye Medeni Yıldırım yok. O insanlar 30 yıldır zulüm görüyorlar. Ben çok üzüldüm bu duruma” diyordu.  Bir abimiz bu Suriye’deki olaylardan sonra Armutlu halkının sürekli birlik içerisinde olduğundan, çok uzun yıllardır böyle bir direniş sergilenmediğinden bahsetti. Ve çatışmaların merkezinin Armutlu olduğundan Antakya’nın diğer yerlerinden Samandağ’dan Reyhanlı’dan insanların çatışmaya geldiğini söyledi.

Halk bu tablodan çok memnundu. İnsanlar korkularını yenip mücadelenin içerisine  girmenin, bir amaç için  yoldaş sıcaklığıyla birlikte olmanın güzelliklerini yaşayıp görmüşlerdi. (Antakya’dan bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu