Kadın

Dağılan ailenin reçetesi: “Aile Ombudsmanlığı”

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı zahmet etmeyip ivedilikle araştırmış. “Türkiye’de ortalama yılda 500-600 bin evlilik var. Krizlerde bu azalıyor. Boşanma sayısı artıyor. Bunlardan yılda 100-200 bini boşanmayla sonuçlanıyor. İskandinav ülkelerine baktığımızda ise evliliklerin yüzde 60-70’i boşanmayla sonuçlanmakta.” Ve Fatma Şahin ekliyor “Bizim en güçlü tarafımızın ise aile olduğu çok net.”

Sistemin en güçlü tarafının neden aile olduğuna yakından bakmakta fayda var. Ve cinsiyetçi ayrımlarla kadınların maruz kaldığı onca zulme rağmen, bunun için gerçek bir araştırma, inceleme yapılıp önleyici, caydırıcı politikalar oluşturmanın aksine dert edilenin ve rahatsızlık oluşturanın boşanma sayısındaki artış olması tam da “aile”ye verilen önemle (gerçekte ise yüklendiği misyonla) ilintili. Verilen öneme paralel “aile” kavramını iğdiş etmenin, sözde masum ve huzur dolu bu yuvanın altını oymanın, tepetaklak etmenin konumuz açısından önemi büyük.

Günümüzün “modern” çekirdek ailesi de, tıpkı öncekiler gibi, ataerkil sistemi ve onunla iç içe geçmiş sömürü düzenini yenileyen, ona hayat taşıyan bir pozisyonda. Cinsiyet kimliklerinin ve toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin yaratıldığı bu hane içerisinde “kadın olmayı” ve “erkek olmayı” öğreniyoruz. Böylece davranışımız, düşüncemiz, tüm hayal dünyamız sistemin çıkarları üzerine entegre oluyor.  Hiyerarşik, şiddetle yönetilen cinsiyetçi iş bölümüyle kadınların yetenekleri köreltiliyor, kendi iç dünyamıza yabancılaşıyoruz. Kısacası cins olarak ezilmeyi ve sömürülmeyi öğreniyor, en ufak bir itiraz yükseltmeksizin bu durumu içselleştiriyoruz. Aile içerisinde sistemin ideolojik propagandasını sindirmiş ve benimsemiş, itaatkâr, uysal iş gücü yetiştiriyoruz. Anlayacağınız sistemin özüne sadık, onun manevi değerlerine bağlı, onun taşıyıcısı ve üreticisi “aile” gibi bir hücre olması en temel dayanağı.

Birbirlerine karşılıksız bir sevgi bağı ile bağlı, sözde mutlu, huzurlu, güven ve sevgi dolu, olmazsa olmaz diye tasvir edilen bu alanın nasıl bir hapishaneye, şiddetin ve zorun kemikleştiği, uygulandığı alana dönüştüğünü en çok kadınlar bilir, canları pahasına sınamışlardır bu bilgiyi. Aile içi tecavüzlerin, çocuk istismarının, şiddetin her yönüyle yaşandığı yer olan aile, bireyin zincirlerinden kurtulmasının önündeki engellerin de başında gelir.

Cinsiyetçi iş bölümüyle kadını aileye tabi kılan sistem, aile kurumunun giriftliğini, tüm duyguların iç içe geçmişliğini kullanarak kadını ezer ve aile içerisinde kadının görünmeyen emeğine el koyar. Yeniden üretim ve emek gücünün yeniden üretimi karşılıksız kadın emeği üzerinden yükselir.

Sistemin ve temsilcisi iktidarların aile özlemi salt insanlar, yaşamı canı gönülden huzur ve mutluluk içinde paylaşsınlar diye değil. Altında birçok ideolojik, ekonomik, siyasi, sosyal etmen bulunmakta. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in demecinde sözünü ettiği şey de bunu anlatıyor. Hep kadına şiddetle ilgili mücadelede öne çıktığı için (başarıya ulaştırdığı, kazandırdığı bir hak var da biz mi bilmiyoruz acaba?) kendi büyük fotoğraflarını göstermekte zorluk çekiyorlarmış.  Bugün görünen birçok vakanın, toplumsal sorunun kökeninde dağılmış aileler varmış. Bunun için asli görevlerinin aileyi de korumak olduğunu dillendirmişti.

Boşanmaların arkasındaki nedeni şıp diye bulmuş, sağ olsun. En büyük sorun iletişimsizlikmiş! “İletişimle ilgili sorunları nasıl çözeceklerini bilemiyor çiftler. İki ayrı genetik yapıdan oluşan, birbirinin tamamlayıcısı, birbirinden farklı beyin kodu olan iki bireyin aileye dönüşebilmesi için iletişim kanallarının açık olması gerekiyormuş”! Anlayacağınız biyolojik determinizmin sığ sularından çıkmaya niyeti yok bakanın. Toplumsal eşitsizlikleri ve sömürüye dayalı ilişkileri açıklarken “doğal” ve “doğuştan” safsatasına sarılmaya devam ediyor.

Boşanmaların önüne geçmek için bakanlık “Aile Ombudsmanlığı” denen uygulamayı başlattı.  Sözde “kanaat önderleriyle”, bunlar herhangi bir aile büyüğü, imam, öğretmen vs. boşanma sürecinde aracı olarak çiftleri tersi yönde ikna etmeye çalışacaklar. Bunun arkasından Bakanlığın imzaladığı bir diğer protokolde ise avukatlar boşanmak için gelen çiftleri önce barıştırmaya çalışacak ve bu konuyla ilgili eğitim verecekler. Pilot olarak Ankara’da 11 merkez kuruldu bile. Diğer konuların aksine istediği zaman Bakanlık çok hızlı hareket edebiliyor.(?) Canhıraş bir çalışma almış başını gidiyor. Her şey kadını kat be kat köleleştiren aile kurumuna zarar gelmemesi için. Yoksa halleri nice olurdu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu