Makaleler

Çıkıştan önce son durak; savaş ekonomisi ama nafile!

Savunma ve askeri harcamalar adı altında savaş sanayisine yapılan yatırımlar gündemde pek yer almaz. Ancak herhangi bir devletin, diğer devletlere karşın üstünlük seremonisi söz konusu olduğunda kamuoyunun ilgisine tüm detaylarıyla sunulur. Toplumun militarist şekillendirilmesinin bir sonucu olarak bu kadar silah ve bunun için yapılan harcama tepki yerine “devletimiz ne kadar güçlü” algısı ve hatta sevinci yaratılır. “Bu kadar silaha ne gerek var?” sorusunun ön kesilerek her geçen gün genel hizmetlerden kasılarak, 2008 ekonomik krizine rağmen, savaş sanayisine yatırım yapılıyor.

Ulus devletler savaşlarla kuruldu. Kapitalizmin şafağında gerçekleşen uluslaşma sürecinde her ulus -devlet ulusal varlığını kurmak ve korumak için diğer ulus- devletler karşısında savaş gücü ve kabiliyetine sahip olmak zorundaydı. Ulus olabilmenin ve ulusal varlığı koruyabilmenin tek yolu buydu, güçlü olmak her şeyden önce askeri olarak, diğer devletlerden daha üstün silahlara sahip olmaktır. Tek başına bu olgu savaş sanayisinin olmazsa olmazlığını gösterir. Kapitalistler ulus-devletlerle kendi pazarına sahip olmanın gereği olarak silahlanırken aynı zamanda uluslar arası pazarda rekabet gücü olarak, sömürge savaşlarında askeri güç olarak da silahlanıyor. Bunun için savaş sanayisine yatırım yapıyor.

Savaş sanayisinin savunma, güvenlik, saldırı, caydırıcı etki gibi askeri güç olma dışında kapitalist ekonominin önemli kör alanlarından da biridir. Doğrudan ve dolaylı olarak birçok sektörün faaliyet alanıdır. Madencilikten tarıma, dokumacılıktan elektrik elektroniğe birçok sektörün kar alanıdır savaş sanayi. Kapsadığı alan itibari ile bir ekonomi-Pazar alanı yaratır. Kapitalist sistemin yaşadığı krizlerde savaş ekonomisi göreceli bir rahatlama yaratır. Bu nedenle ki 1940’lı yılların burjuva iktisat ideologlarından Keynesyen “kapitalist ekonominin durgunluğu, yerini sürekli bir savaş ekonomisine bırakmalıdır”* teorisini savunur. 20. Yüzyılın ortalarında dile gelen bu teori sonrasına bakıldığında bu güne kadar bir dünya savaşı olmasa da kapitalist-emperyalist devletler doğrudan ve dolaylı olarak dağıl oldukları bölgesel savaşlarla savaş ekonomisinin diri tutan bir politika izlendiği söylenebilir. İsrail-Filistin, Kore, Vietnam, Irak-İran, Kuveyt, Irak, Afganistan, Rusya-Gürcistan, Libya, Mali ve Suriye son 60 yılın öne çıkan bölgesel savaşlarıdır.

Savaş ekonomisi her ne kadar, kendi içinde bir çok sektörün dahil olduğu bir pazar yaratsa da dar bir tüketim alanı ve zamanına sahiptir. Tüketim esasta savaşan nüfusla ve savaşın süresine tabi olarak sınırlıdır. Kapitalizmin aşırı üretimi ile savaş ekonomisinin tüketimi bir birine orantısızdır. Dolayısıyla bu durum kapitalizmin içine düştüğü durgunluk veya krizde göreceli rahatlama yaratır. “Savaş ekonomisi, kapitalist üretim sisteminin çöküş evresinde bulunduğu temel ikame politikalarını temsil eder. (Lenin)” **

Lenin’in ifadesinde olduğu gibi 2008 ekonomik krizinde de kapitalizmin yine savaş sanayisine yatırım yaparak görece rahatlama yaratmaya çalışmıştır. Libya ve Mali işgali ile Suriye’deki iç savaş süreci ekonomisinin belli bir ayağını oluşturuyor.

 

Kriz Öncesi ve Sonrası Askeri Harcamalar

Ülkeler

(2008 )

Milyar dolar

(2009-12)

Kriz Dönemi Ortalama

%

Değişim

ABD

649,0

700,4

7,9

Çin Halk Cumhuriyeti

106,8

142,3

33,2

Rusya

68,0

78,4

15,3

Fransa

65,0

65,3

0,3

İngiltere

63,1

61,8

-2,0

Japonya

59,1

59,4

0,4

Hindistan

41,6

49,0

17,8

S. Arabistan

44,4

49,0

10,3

Almanya

47,4

48,9

3,2

İtalya

41,2

38,1

-7,5

Brezilya

31,5

36,5

16,0

G. Kore

28,5

30,6

7,3

Avustralya

24,8

26,5

6,6

Türkiye

16,1

17,5

8,3

İsrail

15,8

15,5

-1,8

İspanya

18,6

15,0

-19,3

16 Ülke

1,320,9

1,434,1

 

Kaynak: SIPRI Veri Tabanı. Aktaran Mustafa Sönme. 31.08 2013. Yurt Gazetesi

 

Stockholm Uluslararası Barış Araştırması (SIPRI) verileri kriz döneminde savaş sanayisini, yapılan yatırımları gösteriyor (Yukarıdaki tabloda). Kriz döneminde dört ülke dışındaki diğer ülkeler askeri harcamalar artmıştır. Krizin patlak verdiği ABD emperyalizmi silahlanma yarışında ilk sırada yer alıyor. Krizin en çok hissedildiği AB’de krize rağmen iki ülke (Fransa ve Almanya) yatırımlara devam etmiştir. En çok yatırımı, krizden etkilenmeyen Çin, Rusya, Brezilya ve Hindistan (bu ülkeler aynı zamanda BRIC bloğunun üyeleridir) yapmıştır.

TC devleti, teğet geçti edebiyatı yaptığı kriz sürecinde, halkın temel tüketim maddelerine zam yaparken asker harcamalardan hiç kesinti yapmamış aksine silahlanmaya yapılan yatırımlarda emperyalist ülkeleri de (ABD-Fransa, Almanya gibi) geride bırakarak en çok yatırım yapanlar arasında 6. Sırada yer alıyor.

SIPRI verileri, kriz süresince dünya ekonomisini yön veren 16 ülkenin savaş sanayisini yapıkları toplam yatırım miktarı, 2008 yılında 1 Trilyon 320 Milyar dolarken 2009-2012 döneminde 1 trilyon 434 milyar dolara çıkmıştır. Savaş sanayi tekrardan genel olarak kapitalizmin kriz sürecinde rahatlama durağı olmuştur.

Silahlanma savaş sanayi ve savaş ekonomisi kapitalizmin yeniden biçimlendirdiği sistemin ekonomik, siyasi ve askeri anlamda temel dayanaklarından olmazsa olmazlarından biridir. Dolayısıyla kapitalist sistem topluma nüfuz eden ekonomik yasalarıyla birlikte ortadan kalkmadığı sürece ne silahlanma, ne savaşlar ne de savaş ekonomisi son bulacaktır. Fakat tersinden kapitalizmin savaş ekonomisine ihtiyaç duydukça ve bu ihtiyaç her geçen gün arttıkça kendi sorununu yakınlaştıracaktır. Tarihin çöplüğü çok geniş, ne krallar ne sultanlar ne aristokratlar gördü. Göbeği şiş burjuvalara da münasip bir yeri tabiî ki de vardır.

Dipnot:

*/**: Aktaran Şaban İba, Kavramlar Sözlüğü/ Cilt 2/ Özgür Üniversite Forumu/ Sf: 503

(Bir okur)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu