Güncel

“Bu bir halk hareketidir; bir gitse on, on gitse bin gelir!”

 

Mersin: Mersin merkezli 6 ilde “KCK” adı altında yapılan kurum ve ev baskınlarında aralarında DİHA Mersin muhabiri Ferhat Arslan, BDP İl Eşbaşkanları Aynur Aşan ve Musa Kulu, İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi’nin de bulunduğu 38 kişi gözaltına alındı, gözaltına alınanlardan 29 kişi tutuklandı. Bu operasyonun ardından BDP Mersin İl Örgütü’ne gittik, tutuklama terörünü konuştuk.

– Operasyonların Mersin merkezli olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Son iki üç yıldır süren çalışmalarımızın yanı sıra Pozantı’da yaşanan süreçle beraber hareketlenen Mersin’in, kozmopolit yapısının da etkisiyle bir rağbet merkezi olmasının bu operasyonda merkez seçilmesinde önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz.

BDP’ye ve dost kurumlarına yönelik operasyonlarla yöneticilerimiz de alındı. Güya “Özgürlük Hakimleri” tarafından 25 arkadaşımız hakkında tutuklama kararı verildi.

Mahkeme henüz bitmişken polisin serbest bırakılanların, nasıl olur da tutuklanmadıklarının hesabını hakimden sorduklarına şahit olduk! Nitekim birkaç gün sonra serbest bırakılan kimi arkadaşlarımız hakkında yeniden yakalama kararı çıkarıldı.

Yerel seçimlere bir yıl kalmış olması da bu operasyonun yapılmasında etkili. Çünkü BDP’li Akdeniz Belediyesi, Mersin’in en büyük ilçe belediyelerinden biridir. Operasyonun amaçlarından birinin de bu belediyeyi bizden almak olduğunu belirtmeliyiz.

Yalnız AKP hükümeti ve zalim cemaat bir gerçeği bir türlü anlayamadı: Kürt özgürlük mücadelesi halk hareketidir. Bir gitse on gelir, on gitse bin gelir. Arkadaşlarımızı sahipleniyoruz. Yerlerini dolduruyoruz. Arkadaşlarımız gözaltındayken halkımız sahiplendi, nöbet bekledi.

Operasyonun ertesi günü biz de halkımızı, esnafları ziyarete gittik. İl binamız boş kalmıyor, her gün ziyaretçiler gelip gidiyor. Halkımızda moral bozukluğu yok, çünkü bu halk 30 yıldır bu mücadeleyi veriyor ve neyin ne olduğunu artık iyi biliyor.

“Devlet ülkeyi iç ve dış savaşa sürüklüyor”

– Devletin T. Kürdistanı’nda sıkışmış olmasının ve Suriye’de yaşanan sürecin bu operasyonlarla bağlantısının olduğunu düşünüyor musunuz?

– Elbette. Mesele aslında buradan başlıyor. Bölgedeki gerilla hâkimiyeti iki ayı aşkındır sürüyor. Dünyanın 3. büyük ordusu, “keleşli bir gücün” üstesinden gelemiyor. Yine bu hareket, Suriye’ye yönelik planlarına engel.

AKP, kongresine bir ay kala medyada ve toplantılarında, bu konuyla ilgili çeşitli “yeni açılımları” olduğunu söyledi. Halkımızın henüz AKP’den umutlarını kesmemiş olan kısmı da oraya kilitlendi. İki buçuk saat süren kongre konuşmasında Kürt meselesine yönelik kurduğu tek bir cümle vardı o da; “Kürtlerin BDP ve PKK’den umudunu kesmesi gerektiğiydi”. Bu da AKP’nin politikasızlığını göstermektedir.

Bu tutumuyla kalan son umutları da tüketti artık. Tek politikası yalan ve aldatma olan AKP’nin foyası bir kez daha ortaya çıktı. Bir yandan Oslo görüşmelerinin tekrar gerçekleşebileceğini söylerken, diğer yandan da BDP ve PKK ile görüşmeyeceklerini söylüyor. Bu anlamsız çelişkilerle dolu oldukları gibi aslında çözüm gibi bir dertlerinin olmadığını da gösteriyor.

Ayrıca bütün sınır komşularıyla savaşın eşiğinde. Her noktadan sıkışmış ve ne yapacağını bilmez durumda. Bu durum da Türkiye’yi iç ve dış savaş eşiğine getiriyor.

Türkiye’deki Kürtler, diğer bölgedeki Kürtlerden farklıdır. Özellikle Türk halkıyla kopmaz bağlarla bağlı. Sizin aracılığınızla Mersin ve Türkiye’de yaşayan kardeş halkımıza sesleniyoruz. Bu hükümete inanmasınlar.

Biz geçmişte nasıl aynı mevzilerde yer aldıysak, beraber yürüyüp beraber aç kaldıysak, yine yapalım. Bizim Türk halkına karşı hiçbir düşmanlığımız yoktur. Kapitalist sermaye ve emperyalist güçlere karşı bir düşmanlığımız var.

Türk halkı bütün bu süreçte yanımızda bulunmalı. Ezilen halkların, işçilerin ve emekçilerin yanında bulunmalı. Her gün çocuklarımız ölüyor. Biz kardeş halklarımızla barışı getirelim.

“CHP inandırıcı değil”

– AKP’nin sıkışmışlığından söz ettiniz. Daha önceleri Oslo görüşmelerine karşı çıkan ve bu konuda olumsuz tavır alan CHP’nin bu süreçte çözüm paketleriyle gelmesi tesadüf müdür?

– Biz grup toplantılarında ne konuşulduğunu çok iyi biliyoruz. Prosedüre göre hükümet çıkar konuşur, muhalefet de görevi gereği ona karşı muhalif konuşur. Ancak özellikle Kürt sorunu noktasında bir araya gelen bir sistemden bahsediyoruz. Bu açıktır. Bunu halkımız da, biz de, diğer siyasetçiler de biliyoruz. CHP’nin Kürt meselesiyle ilgili bir planı ve projesi olduğuna inanmıyoruz. Çünkü bir yandan Kürt sorunu için “gelin konuşalım” diyor, diğer yandan da Oslo görüşmelerinin hesabını soruyor!

CHP’nin de AKP gibi ne yapmaya çalıştığını anlamış değiliz. CHP her dönem farklı bir kimliğe bürünüyor. Dolayısıyla inandırıcı gelmiyor. Zaten sundukları paket de çözüm içermiyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve katliam çocuğu olmasının etkisiyle belki çözümcü olabileceğini düşünmüştük, bu inancımız da yerle bir oldu. CHP’nin tek misyonunun; var olan gerginliği yükseltmek, zaten vahşi olan sistemi daha da vahşileştirmek olduğunu düşünüyoruz.

– Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

– Şunu söylemeden geçemeyeceğim. 450 günü aşkın bir süredir devam eden bir tecrit var. Bu süreçte “İmralı ile görüşmeler olabilir, Öcalan ile görüşülür” gibi cümleler Başbakanın ağzından çıkıyor. Ama diğer taraftan 12 yıldır cezaevinde olmasına rağmen halktan koparılamayan bir insan, 450 gündür tecritte tutuluyor.

Bu görüşmelerin yapılabilmesi için öncelikle tecritin son bulması, özgür bir alanın yaratılması lazım. Eğer çözüm ve müzakereden bahsedilecekse muhatap bellidir, İmralı’dır.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu