Manşet

Berkin ve kara kaşlı öfke…

İstanbul: Yaşama tutunmaya çalışan 14 yaşında bir çocuk. Kara kaşları, kara gözleri şimdi hastane odasının yoğun bakım ünitesinde yumulu ama inatçı yüreği hala bir bebeğin ilk adımı gibi ürkek ve bir savaşçınınki kadar kararlı…

Adı Berkin Elvan…

14 yaşında, ortaokulu yeni bitirmenin ve birkaç gün sonra gerçekleşecek olan mezuniyet töreninin heyecanında bir çocuk… 16 Haziran sabahı, belki de istemeye istemeye, annesine naz yapa yapa ekmek almak için gittiği fırına varamadan; son dönemlerin revaçta “silahı” gaz bombası kapsülü ile yere düştü.

Şu an Okmeydanı Eğitim ve araştırma Hastanesi’nin Acil Bölümü’nde, yoğun bakım ünitesinde hayata tutunmaya çalışıyor. Tüm aile, yanı başında günlerdir bekleyişini sürdürüyor. Yakınları, dostları ve hatta Berkin’i ve ailesini tanımayanlar bile sürekli ziyarete geliyor, Elvan ailesini yalnız bırakmıyorlar.

Aileyi ziyarete gittiğimizde kendi yakınları da Gezi Parkı direnişi sırasında vurulanlar da Berkin’in ailesini ziyaret ederek, geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorlardı.

Biz bu yazıyı hazırlarken (19.06.2013/19.00), yani 84 saat boyunca doktorlar tarafından kafasına gaz bombası kapsülü isabet eden Berkin’i uyutmaya devam ediyor, çok tehlikeli olduğundan onu uyandırmaya korkuyorlardı.

 

Küçük Berkin ve devlet?

Berkin vurulup düştüğü an…

Belki de aklından o an geçen tek şey, 18 Haziran (yani dün) gerçekleşecek mezuniyet töreni için giyeceği, babasıyla birlikte birçok mağaza gezdikten sonra aldığı o kıyafeti giyememe ihtimalinin çocuk yüreğinde yarattığı hüzündü. Belki de günlerdir süren Gezi direnişinin heyecanına sıkılan bu ölüm fişeğine duyduğu isyandı.

Biz bunu Berkin o yoğun bakım ünitesinden çıkıp ayağa kalkana kadar öğrenemeyeceğiz. Ancak Berkin’in küçük bedenine uluorta ve pervasızca sıkılan bu fişeğin bizde yarattığı, devletin küçük Berkin’e duyduğu nefretin boyutudur. Ona o silahı çeviren kolluktaki vurma-kırma-öldürme sistematiğidir.

 

Devlet neden küçük Berkin’den nefret eder?

Diyeceksiniz ki Berkin’i devlet mi vurdu? Evet devlet vurdu. Nasıl Ethem Sarısülük’ü öldüren polisini adeta bağrına basarak sakladıysa ve nasıl Ethem’in vurulduğu yere Ankara polisini tebrik eden ve onunla gurur duyduğunu belirten pankartlar açtıysa bu devlet; Berkin’i de o pervasızlıkla vurdu.

Daha önce 12 yaşındaki Koray’ı Madımak’ta yakmış, 12 yaşındaki Uğur’u 13 kurşunla vurmuş, küçük Ceylan’ı ve Roboskili çocukları bombalamıştı zaten… Bütün bunlar oldu, bütün bunların hepsinin altından bu devletin imzası çıkmadı mı? Şimdi ise gaz bombası atanın “münferit bir polis” olduğuna mı inanalım?

Peki çocuklara karşı bu nefret, neyin nefreti? Koray Alevi, Uğur, Ceylan ile Roboskili çocuklar Kürt, Berkin Gezi Parkı direnişi ile heyecanlanan ve yüreği böyle çarpan bir çocuk olduğu için mi bu düşmanlık?

Yer; “terörist”, “bölücü” ve “marjinal”lerin yoğun olduğu Okmeydanı olduğu için mi polis, yoldan geçen 14 yaşındaki bir çocuğu nişan alacak vuracak kadar pervasız?

Milyonların AKP’nin baskı ve talan politikalarına karşı biriktirdiği öfkesini, 20 gün boyunca isyan halinde sokaklara dökmesi ve bunun karşısında “bunun sadece 3 ağaçla ilgili olmadığını” anlamaktaki acizliği, çaresizliği… Aslında öfkesi bundan.

Ya o tetiği çekene ne demeli! Taksim’de binlerce kişiye karşı on binlerce gaz bombası kullanmasına rağmen kendisinden korkmayan bu insanların öfkesini bastıramayan kolluğun, 14 yaşındaki bir çocuk karşısında kendisini ispat etmesi… Ya da artık bunu bile düşünemeyecek hale gelen robot parmakları…

 

Hesabını kim verecek?

Aile fertleri tepkili Berkin’in. Nasıl olmasınlar ki! Çocukları hayatta kalma mücadelesi verirken, onlar kapı önünde her gün, 24 saat beklemedeler. Haklı olarak soruyorlar: Bunun sorumlusu kim?

14 yaşındaki bir çocuktan bu kadar mı korktunuz?

Bunun hesabını kim verecek?

Mehmet’in, Abdullah’ın, Ethem’in, İrfan abinin, Zeynep ablanın hesabını kim verecek?

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu