GüncelMakaleler

OCAK AYI | Ölümsüzlerimizi Anıyoruz!

Ölümsüzlerimiz bize, en zor şartlarda bile faşizme karşı kararlılıkla direnmeyi ve düşmanı yenmeyi emrediyor.

Ocak ayı Türkiye devrimci hareketi ve Kürt ulusal özgürlük hareketi açısından önemli bir yerde durmaktadır. Ocak ayı, bizler açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Bu ay, devrim ve komünizm şehitlerini güneşe uğurladığımız bir aydır.

Devrim ve sosyalizm mücadelesinde işçi sınıfına, emekçilere zincirlerinden kurtulma mücadelesinde yol gösteren enternasyonal proletaryanın öğretmenlerini; Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao Zedung’u andığımız aydır. Yine Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve Mazlum Doğan’ı ve de proletarya partisinin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya’yı andığımız aydır.

Dünya komünist hareketinin ve proletaryanın büyük önderi ve öğretmeni V.İ.Lenin ocak ayında yaşama gözlerini kapatmıştır. Alman proletaryasının önderliği ve devrimin kartallarından Rosa Lüxemburg ve Karl Liebnecht, Alman burjuvazisi tarafından ocak ayında katledilmişlerdir.

Türkiye Komünist Partisi’nin önder ve kadroları; Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Kemalistler tarafından ocak ayında katledilmiştir. Proletarya partisinin kadro ve savaşçıları Atilla Özkan, Mevlut Çınar, Haydar Doğan, Nilüfer Atav, Adem Asal, Polat İyit, Barbara Anna Kirstler, Erkan Fener, Zeki Peker, Ali Demirdağ, Ali Ekber Batasul, Ali İhsan Yalçın; İbrahim Kaypakkaya’nın yaralı olarak yakalandığı çatışmada şehit düşen Ali Haydar Yıldız ocak ayında ölümsüzlüğe uğurlanmıştır.

Proletarya Partisi’nin önderi İbrahim Kaypakkaya, 1973 ocağında Dersim’de yaralandığı çatışma sonrasında bir ihbar sonucu yakalanmış ve Amed Zindanlarında 3 aydan fazla bir süre işkenceden sonra katledilmiştir. İbrahim Kaypakkaya işkencedeki komünist tavrından dolayı Türkiye devrimci ve komünist hareketi tarafından “ser verip sır vermeyen yiğit” olarak anılmasının nedeni olmuştur.

Kaypakkaya, TC devlet gerçekliği hakkında hiçbir yanılgıya ve tereddüte bırakmayacak, bugüne ışık tutacak gerçek tahliller yaparak yol gösterici rolü oynamıştır. Yine proletarya partisinin genel sekreterleri Süleyman Cihan, Kazım Çelik ve Mehmet Demirdağ’ı Demokratik Halk devrimi mücadelesinde ölümsüzlüğe uğurlanmıştır.

Ocak ayı içerisinde gerçekleştirilen anma etkinlikleri ve faaliyetleri sadece tarihsel bir hatırlatmadan ibaret değildir. Esası mücadele içerisinde yitirdiğimiz öğretmenlerimizden, yoldaşlarımızın mücadelelerinden öğrenmedir.

Onların bıraktığı yerden haksızlığa, zulme ve faşizme karşı mücadeleyi örgütlemektir. Şehitlerimiz ödenmesi gereken bedeli ödediler.

Demokratik Halk Devrimi, sosyalizm ve komünizme varma mücadelesinde onların bu feda ruhları hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Ölümsüzlerimizi Süreçle Birlikte Anmak!

Emperyalist-kapitalist sistem bir kriz içerisinde bocalamaktadır. Corona virüs salgınıyla birlikte dünyanın zengin ülkelerinde de ekonomik kriz birçok şirketin/tekelin iflasına dayanmış durumdadır.

Emperyalist-kapitalist devletler; salgın sürecinde büyük şirketlerin iflaslarını önlemek/engellemek için işçilerin, emekçilerin sırtından gaspettikleri vergilerle bu şirketlere maddi destek sunmaktalar.

Salgın sürecinde işçiler kapitalistlerin çıkarları için ölüm pahasına çalıştırıldılar/çalıştırılıyorlar. Diğer yandan salgın nedeniyle tüm emperyalist-kapitalist ülkelerde işsizlik ve yoksulluk her geçen gün artmaktadır.

Baskı, zulüm ve katliamlar artmış; bunun sonucu olarak da uluslararası alanda işçilerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, kadınların artan isyanlarıyla dünya çalkalanır duruma gelmiştir.

Hindistan’da 300 milyon işçi ve köylü isyan etti. İşçiler greve gitti. Köylüler toprakları için ayaklandı ve isyan etti. Dünyanın en zengin ülkesi ABD’de halk sömürüye, baskılara ve ırkçılığa karşı sokakları doldurdu.

Salgın sürecinde onlarca eyalette yürüyüşler, mitingler gerçekleştirdi. Irkçılığa karşı karakolları ateşe verdi, sömürgecilik döneminin simgeleri olan heykelleri yıktı. Arjantin’de kadınlar kadın cinayetlerine karşı isyan etti. Adalet sarayını yaktı. Kadınlar dünyanın her yerinde ayaklandılar.

AKP faşist iktidarı 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşa taraf oldu. Emevi Camisi’nde namaz kılmayı düşleyerek katıldığı savaşta eğitip donattığı, silahlandırdığı cihatçı çeteleriyle önce Cerablus, Azez ve El Bab’ı ardından Afrin’i işgal etti. Kürt halkının Rojava’da kurduğu özerk yapıyı düşman belleyerek saldırdı.

Serekaniye’yi de işgal etti. Şimdide Eyn İsa’ya saldırarak işgal etmek istiyor. Suriye iç savaşına dahil olduktan sonra Libya’daki iç savaşa da Sarrac’ın UMH yanında savaşmak için Suriye’den cihatçıları ve asker gönderdi. AKP, UMH’le yaptığı gizli anlaşmalarla Libya’ya askeri olarak yerleşmek ve buradaki petrolden pay kapmak için çabalıyor.

Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama süreciyle komşularıyla anlaşma, birlikte hareket etme yerine ”Mavi Vatan” projesiyle askeri güç kullanma ve çatışmayı ön plana çıkararak tüm komşularıyla çatışmalı bir süreci yaşıyor.

Dışa yönelik bu kadar saldırı ve işgallerle yetinmeyen AKP-MHP faşist iktidarı, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ anlaşmazlığından doğan savaşa Azerbaycan’ın yanında saf tuttu. Saf tutmakla kalmadı uçaklarıyla, İHA ve SİHA’larıyla, Suriye’den getirdiği cihatçı çeteleriyle Azerbaycan Devleti’nin yanında savaşa katıldı.

Böylece bir yandan tarihsel Ermeni düşmanlığını öne çıkartarak içeride milliyetçiliği geliştirirken diğer yandan Azerbaycan yanında askeri olarak savaşa katılarak Dağlık Karabağ’a askeri üs kurmak ve Bakü petrollerinden pay kapma hayalleriyle hareket etti.

Savaşın belirli bir aşamasından sonra duruma müdahale eden Rusya Devlet Başkanı Putin her iki ülkenin yetkililerini masaya oturtarak bir barış anlaşması imzalattırdı. Putin’in bu hamlesi AKP-MHP faşist iktidarının Dağlık Karabağ’da askeri gözlem noktası kurma hayallerini de yerle bir etmiş oldu.

AKP-MHP faşist iktidarı Dağlık Karabağ savaşında bu denli teçhizat ve asker ve cihatçı ile Azerbaycan’ın yanında olmasının karşılığını Azerbaycan topraklarında askeri gözlem noktası(!) kurmakla yetinmek zorunda kalmasıyla almış oldu.

İçinden geçtiğimiz bu süreçte ülkemizde işçi sınıfının, emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, gençlerin, kadınların, LGBTİ’lerin her türlü hak arama girişimi büyük bir devlet terörüyle karşılanıyor. OHAL koşullarında KHK’larla yönetilen ülkemizde işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki sömürü giderek tırmandırılıyor.

Ülkede hızla yayılan açlık, üst boyutlardaki işsizlik, yoksulluk kitlelerin düzene karşı tepkisini yükseltmiştir. İşçiler, emekçiler grevlerle, mitinglerle, Ankara’ya yürüyüşlerle öfkelerini gösteriyorlar. Kürtler üzerindeki baskılar gün geçtikçe artırılıyor. Kürtler sokak ortasında vurulurken, panzerlerle ezilirken şimdi de helikopterden atılarak öldürülüyorlar.

HDP’nin seçilmiş bütün belediye eş başkanları görevden alınarak hapishanelere dolduruldu. Belediyelere kayyumlar atandı.

15 binin üzerinde HDP üye ve yöneticisi hapishanelere dolduruldu. Derneklere kayyum atamaları yapmak için parlamentodan yasa geçirdiler. Diğer üniversitelere yaptıkları gibi Boğaziçi Üniversitesi’ne de kayyum atadılar. Kayyumu protesto eden öğrencilere polis saldırdı. Polis tarafından üniversitenin kapısına kelepçe takıldı.

Kayyum protestosuna katılan öğrencilerin evlerine gece sabaha karşı uzun namlulu silahlarla kapılar kırılarak, duvarlar parçalanarak baskınlar yapıldı. Öğrenciler gözaltına alındılar. Bunlar yetmezmiş gibi karakollarda çıplak aramalar dayatıldı. Kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması, kadın cinayetlerinin son bulması için yürüyüşler yaptılar.

Sınıfsal ve siyasal baskı, Türkiye topraklarında tarihin doruğuna çıkarılmış durumdadır. Bir tarafta -Saray’da- çalgılı, şarkılı yemekler diğer tarafta pazarlarda çöplerden yiyecek bir şey bulmaya çalışanlar…

Böyle bir süreçte şehit yoldaşlarımızın bizlere bıraktığı mirası sahiplenerek yürümek gerekiyor. Ölümsüzlerimiz bize, en zor şartlarda bile faşizme karşı kararlılıkla direnmeyi ve düşmanı yenmeyi emrediyor.

Faşizmi yenmenin ancak örgütlenmekle ve devrimle mümkün olduğunu öğretiyorlar. Şehitlerimizi anmak onların mücadelelerini bıraktıkları yerden omuzlayıp ileri götürmektir.

Onları anmak devrimci mücadeleyi yükseltmektir.

Onları hiçbir zaman unutmayacağız. Mücadelemizde yaşatacağız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu