Manşet

Barzani Amed ziyareti vesilesiyle; Rojava aynasında KDP

Ortadoğu söz konusu olduğunda; Kürtlerin hesaba katılmadan yapılacak planların istenildiği gibi gerçekleşmeyeceği, eksik kalacağı söylenir. Bu bir gerçektir ve sadece Suriye’deki gelişmelere bakıldığında dahi bu görülebilir.

1. Emperyalist Paylaşım Savaşı (EPS) Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesini, Kürtlerin statüsüzlüğe, imha, inkar ve asimilasyona tabi tutulmasına beraberinde getirmiştir. Her bir parçadaki Kürt ulusal hareketleri on yıllarca bu duruma karşı ağır bedellerin ödendiği bir mücadele yürüttü. Her bir parçanın farklı özelliklere sahip olması bu parçalardaki Kürt ulusal hareketleri arasındaki farklılıkları ve mücadelenin seyrini/düzeyini belirledi.

Bugün bu farklılıklar daha belirgin bir şekilde görülebilmektedir. Ortadoğu’daki, özelde ise Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmeler ve savaş farklı çizgi ve çıkarları temsil eden Kürt ulusal hareketleri arasındaki saflaşmayı, ayrışmayı derinleştiren bir rol oynamaktadır.  Muzaffer AyataRojava’daki devrimsel gelişmelerle birlikte Kürt dünyasındaki siyasi hareketlerin nitelikleri de daha fazla anlaşılır ve görünür oldu” (09.11.2013, Özgür Gündem) diyerek bu duruma işaret etmiştir.

Bugün Kürtlerin cephesinden sürece damgasını vuran, belirleyici olan iki olgu; PKK ve KDP çizgisidir. Kürtlerle ilgili gelişmeler esasen bu iki çizgi etrafında şekillenmektedir. Bu çizgiler farklı sınıf ve çıkarları temsil etmeleri nedeniyle karşı karşıya gelmekte, anlaşmazlıklar yaşamaktadır. KDP ve KYB’nin 1990’larda PKK karşı TC ile işbirliği yapması, savaşması hafızalardan silinmiş değildir.

KDP-Barzani’nin Suriye Kürdistanı ile ilgili tutumu da benzer bir özellik taşımaktadır. Emperyalistlerin ve TC başta olmak zere Ortadoğu’daki işbirlikçilerinin isteği, amacı Barzani’nin temsil ettiği çizginin gerile(til)mesi için elinden gelen desteği sunmaktan kaçınmamaktadır. Barzani de geleceğinin ve çıkarlarının ancak bu güçlerle işbirliği içinde hareket ederek güvenceye alınabileceğini düşünmektedir. PKK ise daha bağımsız bir çizgi, politikaya sahip olmakla Kürtlerin KDP üzerinden emperyalistlerin çıkarlarına, politikalarına yedeklenmesine karşı bir rol oynamaktadır. Bu nedenle PKK’nin stratejisi, emperyalistlerin politikaları ile uyumlu hale getirilmeye çalışılmaktadır.

 

“KDP, Truva Atı gibi…”

Ortadoğu’daki gelişmelere paralel Kürtlerin rolü, etkisi belirginleştikçe farklı çizgi ve anlayışa sahip her bir Kürt ulusal hareketinin kendi çizgisini egemen kılmak, yer tutmak, temsil gücü kazanmak için çabalaması ararındaki çelişkileri daha görünür kılıyor. Baki GülKDP, Kürt halkının ödediği bedelleri kendi ailesi ve dar sınıf çıkarları için kullanırken Türkiye, ABD gibi güçlerin işbirlikçiliğini savunuyor… KDP… TC ve ABD’nin çıkarları doğrultusunda kendisini sağlama almak istiyor” (31.10.2013, Özgür Gündem) diyor. KDP-Barzani Kürt ulusal çıkarlarını emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin çıkarlarıyla iç içe geçiriyor.

Böylesi bir siyasetin Kürt ulusal çıkarlarını güçlü bir şekilde savunması, sahiplenmesi beklenemez. Emperyalistler ve işbirlikçilerinden bağımsız bir politika sürdürmesi oldukça sınırlı olan KDP gücünü, etkinliğini büyütmek için daha fazla bu kesimlere yaslanmaktadır. KDP’nin bu gerçekliği onu PKK-PYD’nin karşısında konumlanmaya, onlar aleyhinde her türlü ilişkiye de açık olmaya götürmektedir. Bunun en güncel ve yakın örneği; Barzani’nin Suriye Kürdistanı ve Rojava’ya yönelik politikaları ile bugün (16 Kasım) gerçekleştirdiği Amed ziyaretidir.

Bilindiği gibi Suriye’de savaşın başlamasından itibaren PYD’nin önderlik ettiği Kürt ulusal hareketi savaşın gerici iki tarafına da yedeklenmeden kendi bağımsız çizgisini geliştirmiş ve bu doğrultuda mücadele ederek kazanım elde etmiş, onları korumuş ve geliştirmiştir. Kürt halkı 7’den 70’e kendilerini ve kazanımlarını korumak için silahlanmıştır. PYD-YPG bu mücadeleye önderlik ederek Kürtlerin ulusal ve uluslar arası güçler tarafından görmezden gelinmesine son vermiştir. Suriye ile ilgili politik hesap yapan bütün güçler, artık Kürtleri daha fazla dikkate almak zorundadır.

Bu noktada da PYD ile Barzani çizgisinde hareket eden partiler arasında Suriye Kürtlerini temsil sorunu yaşanmaktadır. Bugün tartışılmaz bir biçimde Suriye Kürtlerini PYD’nin temsil ettiği bellidir. PYD’nin halkçı, demokratik özelliği, politikası başarısında etkili olmuş ve halkta karşılığını bulmuştur.

PYD’nin bu gücü ve rolü KDP’yi rahatsız etmektedir. Çünkü nüfuz alanını genişletmesinin, Suriye Kürdistanı ile ilgili hesaplarının alanını daraltmış, önüne geçmiştir. Bu yüzden KDP, PYD’nin etki gücünü kırmak için elinden geleni yapmaktadır. Ambargo uygulamak, sınır kapısını kapatmak, Salih Müslim’in sınırdan geçmesini engellemek, kendisine bağlı partiler aracılığıyla PYD’ye karşı savaşanları desteklemek, onlarla ve TC ile PYD’ye karşı savaşın dolaylı-dolaysız tarafı olmak gibi pek çok pratiğe imza atmıştır. TEV-DEM Yürütme Kurulu Üyesi Hisen Çawiş, “KDP, Kürt halkına karşı Truva Atı gibi oynuyor. Özellikle Rojava’ya karşı. Kendisini tam Türk politikasına yatırmış. Rojava’ya karşı hem askeri hem siyasi hem ekonomik hem de basın yoluyla özel savaş yüütüyor” (30.10.2013, Özgür Gündem) açıklamasıyla KDP’nin rolünü özetlemiştir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu