EmekGüncel

SÖYLEŞİ | PASS South İşçileri: “Hakkımızı İstiyoruz!”

Tekirdağ Çerkezköy’de, fabrika malzemeleri tedarikçisi PASS South Fabrikası’nda işçiler ağır çalışma koşullarına karşı Petrol-İş Sendikası’na üye oldu. 200 civarında işçinin çalıştığı fabrikada işçilerin yüzde 90’ı kadın.

İşten atılan 19 işçinin 18’i Petrol-İş üyesi, bu işçilerin de 15’i kadın. Daralma bahanesiyle işten çıkarılan ancak gerçekte sendikalaştıkları için işten atıldıklarını ifade eden işçilerden Nalan Arslan, Nurgül Keskin ve Arzu Köten ile görüştük.

-Merhaba. Kaç yıldır burada çalışıyorsun? Çalışma şartları nasıldı?

Nalan Arslan: 23 yaşındayım, üç buçuk yıldır burada çalışıyorum. Evliyim ve eşim çalışmıyor. 17 Şubat günü işten çıkarıldım. Yetki başvurusu yapıldıktan yarım saat sonra çıkarıldım. Normalde boardlarda hat lideri olarak çalışıyordum. Yedi kişilik bir makinede herkes farklı bir iş yapıyor. En son kontrolü ben yapıyordum, bir sürü kabloyu kontrol edip bütün hale getirip paketçiye teslim ediyordum, o da kontrol ettikten sonra paketleniyordu.

Panel bölümüne usta olarak geçmiştim. Bir aydır eğitim alıyordum erkek bir ustanın yanında. Ücretim değişmedi ve bu konular konuşulmadı. Sadece eğitim verildi. “Henüz öğrenme aşamasında olduğunuz için size hiçbir şey veremeyiz” dediler.

Mesela boardlarda döndüğümüz zamanlarda, o kadar hızlı çeviriyoruz ki arkadaki insanların su içmeye bile vakti olmuyor. Biri tuvalete gittiğinde birbirimizi idare etmek zorunda kalıyoruz. Birbirimizi idare ederken de sayı bir tık düşmüş oluyor. 450 olacağına 440 oluyor. Tuvalete gitmememiz için bize imza attırıyorlar. Mesela korona döneminde “bol bol su için” dediler bize. Bol bol su içtiğimizde tuvalete daha fazla gitmemiz gerektiğini söyledik. “Yapacak bir şeyimiz yok” dediler. “Sana bir sınır koymuyorum ama çok gitme, sadece özel günlerinde git tuvalete” diyorlar. Tuvalete giderken gözlerinin içine bakıyorlar, nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun diye. Uyardıklarında “Ne yapayım, altıma mı yapayım” dediğinde de gülüp geçiyorlar.

Nurgül Keskin: Biri küfür ettiğinde mesela, kadınlar çalışmak zorunda olduğu için göz yumuyorlar. Çünkü işe ihtiyaç var. Eğer ben ona cevap verirsem, gidip müdüre filan şikayet edersem, tutanak tutulacak, öyle olacak böyle olacak derken işten çıkışım olacak. Mesela mesaiye kalıp 12 saat çalışıyoruz, çok yoruluyoruz. Bir gün kalmayınca hemen kızıyorlar; “Bugün de yemek yapmayıver, bugün evinde ekmek arası yiyiver” diyorlar. Orucunu yolda açanlar oluyor.

Nalan Arslan: Biz kadınız diye maaşımızı fazla vermiyorlardı. Ağzımızı da çok fazla açamıyorduk ihtiyacımız var diye. Birimizin eşi çalışmıyor, birimiz tek başına ev geçindiriyor ama kadınız diye hepimize 4 bin 500 lira veriyor, susturuyor. Biz ücret için, elektrik-doğalgaz için sinirleniyorduk. Çünkü soğukta çalışmak zorunda kalıyorduk. Bir yeri açabilirlermiş sadece, öyle dediler bize. O kadar bölüm var sadece birini açıyorlardı. Sürekli üşüyorduk yani.

Bir hafta iş olmadığında bizi eve gönderiyorlardı “iş yok” diye. Beni yolluyor ama diğer arkadaşım, benim yokluğumda 12 saat çalışıyor. Üç buçuk saat fazla mesaide çalışıyor, içeriye borcu varsa ödüyor, borcu yoksa parasını alıyor. Ama ben bir hafta boyunca borçlanıyorum. Yani 45 saat. Haftaya işbaşı yaptığımda her gün üç buçuk-üç buçuk ödemek zorunda kalıyorum. Şu an içeride çalışanlardan 250 saat borcu olanlar var. İş varsa pazar günleri bile gelmek zorunda kalıyorduk.

Önceden pazar mesaisi de telafiden düşüyordu, yasal değildi. Yanımdaki arkadaşım şikayet ettikten sonra kesmemeye başladılar. 6 ay boyunca her gün mesaiye kalırsa o borcu ödeyebilir insanlar.

 

“Her gün mesaiye kalsam da borcum bitmiyor!”

– Pandemi döneminde ne tür zorluklarla karşılaştınız?

Arzu Köten: Pandemi döneminde ücretsiz izin uygulaması vardı. Ama biz talep ediyormuşuz gibi kağıtlar yazıldı. Örneğin, “Samsun’a gideceğim 3 gün ücretsiz izin talep ediyorum” gibi kağıtlar imzalattılar bize. Yarın öbür gün bir şey olduğunda kağıtları çıkarıp, “hiçbir şey talep edemezsin çünkü sen kendin istedin ücretsiz izni” diyecekler. Bir hafta kullanan oldu, bir ay-iki ay. Kısa Çalışma Ödeneği’nden faydalandırmadı bizi yani.

Başvuru bile yapmamışlar KÇÖ için. Şu an içerideki evraklar bir çıkarılsa; bir haftalığına bütün kağıtlarda biri Samsun’a, biri Edirne’ye, biri Kayseri’ye gitmiş görünecek. Bölüm bölüm çıkardılar.

Arçelik kapandı mesela, herkese izin yazdırdılar o dönem. “Bu yasal değil, kullanmıyorum” dedim istemedim. “O zaman git doktordan rapor al” dediler. “Abi senin işin yok, sen niye almıyon da ben alıyorum ki”. Yıllık iznimiz de kalmadı. Hepsini kullandırdılar bize. Kabul etmeyenlere “burada bir sürü kapı var, bırak işi çek git işine gelmiyorsa” diyorlar. Üç gün doğalgaz kesintisi oldu, izin kullandırttı devlet. Onu da bize telafi olarak yazdırdılar. Benim borcum 150 saat. Her gün mesaiye kalsam yine borcum bitmiyor.

Elektrikten tasarruf ediyorlar ya hani. İnsanlar tuvalete gidecek her yer karanlık. Dışarı mola alanına gidecek karanlık, gece 12-8 vardiyasında da aynı. Çarpışanlar oluyor, ellerinde çaylar oluyor, tuvaletin orası karanlık. İnsanlar birbirlerine çarpa çarpa gidiyor. 7/24 kamerayla izleniyoruz. Yedi kişi birbirimize yaslanarak, destek alarak gittik hep.

 

– Fabrikada büyük oranda kadın işçiler çalışıyor. Direnişin öncülüğünü de kadınlar yapıyor… Kadın işçiler ne tür zorluklar yaşıyordu?

Nalan Arslan: Biz kadınlar olarak daha öndeyiz. Bizimle birlikte depodan kovulan 3 erkek arkadaşımız var. Kadınlar kovuldu diye konuşulunca, bizi niye katmıyorsunuz diyorlar. Büyük ihtimal yanımızda koruma olarak dursunlar diye kovuldular.

Arzu Köten: Gece vardiyası ve 4-12 vardiyasında servisler durakta bırakıyorlardı. İstersen yarım saat yürü. Duraklar değişmezdi. Biz 10 dakika yürüyorduk herhalde. Tek başına yarım saat yürüyen kadınlar vardı. Bunu söylediğimizde “duraklara yakınsınız zaten, yapacak bir şeyimiz yok” diyorlardı.

 

“Derdimiz para değil, kadınlar olarak biz yaptık demek istiyoruz!”

– Direnişin başlamasıyla birlikte içerde ne tür değişiklikler oldu? Talebiniz nedir?

Nurgül Keskin: Arzu’ya taktı kafayı, hakkını savunuyor diye. Çünkü ötekiler de duyacak, izin yazdırmayacaklar. Biliyorlar bunu. Arzu bir ay boyunca işe gelmedi bu yüzden. Şu an mesaiye kalıyorlar, mesai ücreti bile alıyorlar, prim veriyorlar, maaşlarını yükseltiyorlar. Ama laf taşımayanların bir sürü borcu var. Arzu Köten: Şu an herkes içeride mesai yapıyor, biz dışardayız diye daha çok mesai yapıyorlar. Borcunu kapatıyor insanlar.

Sendikadan sonra da insanların tüm borçlarını sildi. Sendikaya üye olmasınlar diye 130 liralık erzak yardımını 260 liraya çıkardılar. Biz atıldıktan sonra 300 yaptılar. Bize hiç prim vermediler, şimdi “3 aydan 3 aya ikramiye vereceğiz” demişler. Çay dağıtmaya başlamışlar. Biz direnişe başladıktan sonra kapılardaki yapay çimenleri yükselttiler. Yangın kapısı bir de orası, projede yok böyle bir şey. Kapıya demir kaynak yaptılar hiçbir şekilde açılmıyor. Bir yangın çıksa hepsi içerde ölecek. İtfaiyenin bile girebileceği yer yok. Şikayet de ettik, “işverenin inisiyatifine kalmış” deyip önemsemediler. Oysa biz fazlasını değil hakkımız olanı istiyoruz.

Nalan Keskin: Kadınlar olarak el ele verip haklarımızın tamamını almak, bunu başarmak istiyoruz. Tek derdimiz para değil. Biz yaptık demek istiyoruz. İstediğimiz zaman izne çıkmak, yasal ve maddi tüm haklarımızı almak istiyoruz. İşimizi bırakmak istemiyoruz, herkes bildiği işe devam etsin. 23 yaşındayım bileğimde fıtık çıkıyor. Hakkını alırken başka kimsenin bunu yaşamamasını istiyorum.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu