GüncelManşet

Avrupa’da MİT örgütlenmesi: Nubar’dan Sakine’ye… Ermenilerden Kürtlere…

Son yıllarda TC devleti Avrupa’da MİT örgütlenmesine giderek artan bir önem vermiştir. Bu doğrultuda ciddi bir örgütlenmeye giderek daha üst hedefler belirlemiştir. Son yıllarda Almanya ve Türkiye arasında oluşan çelişkiler de üst düzeye tırmanmaktadır. Bunun sonucu iki devlet arasındaki ilişkiler çetrefilli bir sürece girmiştir. Bunun üzerine Almanya hükümeti MİT örgütlenmesini deşifre etti. Ve sorunu daha merkezi düzeyde ele almaya başladı. Amaç aralarında oluşan sorunları kendi çıkarları doğrultusunda kanalize etmektir. Nitekim gündeme getirilenler Avrupa’daki MİT örgütlenmesinin Kürtlerin nasıl hedef aldığını gösteriyor. 1990’lı yıllarda Türkiye Kürdistanı’nda doruğa çıkan Kürtlere dönük baskı, saldırı ve katliamlara paralel, Avrupa’da da MİT çalışmaları öne çıkarılır. Ve 2010’lu yıllarda buna daha da ağırlık verilir.

Ayrıca Türkiye kamuoyundan önceleri gizlenen Ermeni soykırımı, ASALA örgütünün ortaya çıkması ile giderek gündemde yer almaya başlar. Ermeni Soykırımı giderek uluslararası boyut kazanır. Bu TC Devleti’ni rahatsız eder. Ardından 12 Eylül şartlarında iyice saldırganlaşan devlet, yurtdışında da örgütlenir. Avrupa’da MİT ve Kontrgerilla örgütlenmesine gidilir. ASALA örgütlenmesi ile ASALA dışındaki Ermeniler de hedef alınır.

 

Önce Nubar Yalım ve Ermeniler Hedef Alınır…

12 Eylül darbesiyle baskı, zulüm ve katliamları katmerli boyutlara tırmandıran devlet, yurtdışında da özgün bir örgütlenmeye gider. Bu örgütlenmenin hedeflerinden biri 12 Eylül darbesi ile yurtdışına çıkan devrimci ve demokrat kesimlerdir. Yapılan daha çok bu kesimlerin belirlenmesi, bazılarının vatandaşlıktan çıkarılması ve Türkiye’ye iadelerinin istenmesi, tehdit edilmesi gibi baskı unsurlarına tabi kılınmalarıdır. Diğer taraftan Ermeniler hedef alınır. 12 Eylül öncesi, 1973 yılında oluşan ASALA örgütü ve eylemleri devam etmiş ve 12 Eylül akabinde TC devleti Avrupa’da Ermeni aleyhtarı örgütlenmeye gitmiştir. Nitekim bu durumu dönemin MİT görevlilerinden Mehmet Eymür anılarında şöyle belirtir: “Köşk Hiram (Abas) Beyi (üst düzey MİT sorumlusu-yn) çağırarak ‘kan davası’ konusunda görevlendirdi. Hiram Bey kolları sıvadı. Bunun üzerine MİT görevlileriyle birlikte ‘Büyük Reis’ Abdullah Çatlı üzerinden ülkücüler harekete geçirilebilirdi.”

Bunun sonucu MİT ve Kontrgerilla güdümünde Abdullah Çatlı, Alaaddin Çakıcı, Oral Çelik, Mehmet Şener, Haluk Kırcı gibi sivil faşistler üzerinden örgütlenmeye gidilir ve Avrupa’daki Ermenileri hedef alırlar. İlk hedef alınan Partizan taraftarı Nubar Yalım’dır. Nubar Yalım bulunduğu Hollanda’da devrimci faaliyetleri sonucu giderek öne çıkar. 12 Eylül 1980 darbesine karşı yürütülen faaliyetlerde aktif olarak yer alır. Darbenin saldırıları, katliam, idam ve tüm baskı unsurlarını mitinglerde, yürüyüşlerde, toplantılarda, televizyonlarda teşhir ve mahkum eden tüm aktivitelerde etkin olarak yer alan Nubar Yalım giderek göze batar. Ermenice Baykar (Mücadele) adlı dergi çıkarır. Hollandalılar içerisinde etkin bağ kurma vasfına sahip olan Nubar Yalım, onlar arasında da 12 Eylül darbesinin teşhirinde etkili olur.

12 Eylül’ün akabinde Nubar Yalım’ın bu etkinliği 12 Eylül Cuntası’nın gözünden kaçmaz. Ayrıca Ermeni olması, anti-Ermeni bir devletin darbe yaptığı koşullarda dikkatini daha çeker. MİT ve Kontrgerilla tarafından yurtdışındaki Ermenilere yönelik saldırı furyasının örgütlendiği bir dönemde, Nubar Yalım devlet nezdinde daha öne çıkan bir hedef olur. Bunun sonucu 5 Kasım 1982’de Utrecht’de evine yapılan saldırı sonucu katledilir. Nubar Yalım’ın katilleri kişi olarak yakalanmaz!.. Ama katilleri gerçekte bellidir… MİT ve bünyesindeki kontrgerilladır onu katleden. Nubar Yalım’ın öldürülmesinden sonra başka Ermeni şahıslar ve kurumlar hedef alınır. Nitekim Susurluk Olayı’ndan sonra 13.08.1997 tarihli resmi raporda, 1982-1985 tarihlerinde devlet bünyesinde Ermenilerin hedef alındığı itiraf edilir: “Ermeni terörüne karşı 12 Eylül’den sonra arayışların başladığı tarihte Hiram Abas, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve bir kısım ülkücüyü organize etmiştir. Bu çalışmalar o tarihte Cumhurbaşkanlığı (dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren’dir-yn) bünyesinde yürütülmüştü. Fakat muhtemelen ve menfi bir gelişme olması ihtimaline binaen çalışmalar MİT’e devredilmiştir.”

Ve raporun devamında “Ermeni terörü” kisvesiyle saldırılan Ermeni şahıslar ve kurumların listesi çıkarılır:

 

“EYLEM LİSTESİ

1-14 Kasım 1982: Hollanda/Utrecht, Nubar Yalımyan’ın öldürülmesi

2-22 Mart 1983: Fransa/Paris, Ara Toronyan’ın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı)

3-03 Temmuz 1983: Fransa/Paris, Ara Toronyan’ın babasının emlak dükkanına bomba konulması, (bomba patlamadı), Ermeni kitabevinin bombalanması

4-07 Temmuz 1983: Hollanda/Hengelo, Suriz, Ermeni Kahvesi’nin taranması

5-08 Temmuz 1983: Hollanda Enschede, Ermeni Gençlik Örgütü ve lojmanlarının kundaklanması

6-27 Temmuz 1983: Fransa/Paris, Ermeni Kültürevi Radyoevi ve Asala’nın basın bürosunun bombalanması

7-28 Temmuz 1983: Fransa/Paris, Ermeni Kültürevi Radyoevi ve basın bürosunun bombalanması

8-06 Aralık 1983: Fransa/Paris, Ara Toronya’nın otosuna ikinci bombanın konulması

9-17 Mart 1984: Fransa Marsilya Ermeni Gençlik Örgütü binasının bombalanması

10-01 Mayıs 1984: Fransa Paris, Henry Papazyan’ın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı)

11-04 Mayıs 1984: Fransa/Alfortville, Ermeni Anıtı, Ermeni gençlik Örgütü binası, spor salonu ve karakol ile itfaiye binasının bombalanması

12-24 Haziran 1984: Fransa/Paris, Ermeni Gençlik Yurdu’nun bombalanması

13-25 Kasım 1984: Fransa Salle Pleyel, 16 Ermeni örgütünün yaptığı konser salonunun bombalanması

14-05 Aralık 1985:Ermeni bir şahsın öldürülmesi

15-15 Aralık 1985: Fransa Lyon, Hayk Değirmencioğlu’nun öldürülmesi.” (Milliyet, 09 Ağustos 2008)

Görüldüğü gibi saldırıya maruz kalan kişi ve yerlerin esasta ASALA’yla ilgisi yoktur. Yapılan saldırılar Ermeni düşmanlığıyla yapılır. ASALA lideri Agop Agopyan kod adlı Harutyun Tokaşyan 28 Nisan 1988’de Atina’da öldürülür. ASALA yaptığı askeri eylemler sonucu başta Fransa ve ABD gibi devletlerin de baskı ve hedefi durumuna gelir ve şaibeli bir şekilde öldürülür. Ve sonrasında örgüt fesh olur.

 

1990’lardan Sonra Kürtler Hedef Alınır…

Kürt Ulusal Hareketi 1980’in ikinci yarısında başlattığı eylemlerle giderek gelişir ve Kürdistan’ın birçok alanına yayılır. Devlete rağmen Kürt toplumu içerisinde giderek gelişen bir etkinlik oluşturur. Kürtlerin ileri kesimleri ulusal hareket saflarında yer alırlar. Elbette ki bu durum devleti rahatsız eder ve giderek saldırgan daha kılar. Özellikle 1990’lı yıllarda devletin saldırıları savaş alanları dışındaki Kürt halkını hedef alır. Normal askeri güçler dışında devlet tarafından oluşturulan özel harekat güçleri ve JİTEM gibi gayrı nizami askeri güçlerin saldırıları sonucu 4 bin civarında Kürt köyü boşaltılır, yakılır ve yıkılır. 4 milyon civarında Kürt, yerleşim yerlerinden göçe zorlanır ve on binlercesi katledilir. Yurtdışında devlet tarafından MİT bünyesinde örgütlenmeye gidilir. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde devrimci hareketlerle birlikte esas olarak Kürt Ulusal Hareketi hedef alınır. Onların ileri gelenleri takibe alınır, haklarında bilgi toplanmaya çalışılır, bazı ileri gelenlerin İnterpol üzerinden teslim edilmeleri istenir. Ve bazı Kürtler, MİT ve kontrgerilla tarafından saldırıya uğrar ve katledilirler.

1990 başlarında Avrupa’daki MİT’in yeniden örgütlenmesi Mehmet Ağar inisiyatifinde olur. 1993 yılında MİT ile Danimarka İstihbarat Örgütü (PET) arasında işbirliği imzalanır. Akabinde 7 Şubat 1993’de Danimarka’da Kürt Dernekleri Federasyon Başkanı suikasta uğrar ve yaralanır. Saldırıyı yapan MİT’le çalışan Sabah Kefence adlı biridir. Bu kişi 2 Haziran 2016’da Kerkük’te evinin önünde öldürülür. Ayrıca 1994 yılında Londra’da sendikacı Mehmet Kaygısız Newington Green semtinde uğradığı saldırı sonucu öldürülür. Mehmet Kaygısız’ı Mehmet Ağar’ın talimatıyla ve teşvikiyle bir mafya unsuru olan Nurettin Güven öldürür. 1990’lı yılların hunharca saldırılarından biri Kıbrıs’ın Lefkoşe şehrinde yapılır. Kıbrıs’ta oluşturulan Kürdistan Dayanışma Komitesi Başkanı Teofilas Yorgiadis 20 Mart 1994’te Lefkoşe’de evinin önünde öldürülür.

31 Aralık 1994’de ise başkenti Mainz olan Rheinland-Pfalz eyaletininin Germersheim kasabasında MİT ajanı tarafından, Halkın Günlüğü taraftarı olan Nurettin Topuz, Mustafa Akgün, Mustafa Aksakal öldürülür. Mahkeme sırasında TC Devletinin katilin istihbarat elemanı olduğunu bildirmesi üzerine katil, Alman mahkemesince serbest bırakılmıştır. 1990’lı yıllardaki Avrupa’da yapılan MİT saldırıları, 2010’lu yıllarda yeniden üst düzeyde örgütlenmeye konur. Bunun sonucu 9 Ocak 2013’de Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez yapılan saldırıyla Ömer Güney tarafından öldürülürler. Bu katliamda Fransız polisi ve savcısı açıktan lakayt tavır takınırlar. Ömer Güney dışında kimsenin üzerine gidilmez ve iyice dar tutulan mahkeme devamlı ertelenir. Öyle ki, 5 Aralık 2016’daki duruşma, 23 Ocak 2017’ye ertelenir. Ertelenen tarihe 36 gün kala saldırgan hastalıktan kaynaklı ölür. Böylece dava sonuçlanır!!! Oysa bu cinayetin de açıktan faili MİT’dir.

 

MİT Çalışmaları Ve Planladıkları Saldırıların Deşifre Olması…

Uzun dönemdir gündeme gelmeyen MİT örgütlenmesi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in öldürülmesiyle gündemde yer almıştır. Önceleri birbirlerine göz yuman hatta 10 tutsaklı ATİK Münih “davası”nda olduğu gibi birlikte çalışan Almanya ve TC, son dönemlerde aralarında yeni sorunlar ve çelişkilerin ortaya çıkması sonucu birbirlerini deşifre eden tutum içerisine girerler. Özellikle Almanya MİT’e ilişkin ciddi iddialarda bulunur. Almanya’nın resmi kurumlarına göre Türk devletinin Almanya’da 5-6 bin ajanı vardır. TC, Diyanet İşleri Bakanlığı’na bağlı olarak Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) güdümünde konsolosluklarda, camilerde, paravan şirketlerde, bankalarda vb. yerlerde faaliyet yürütüyorlar. KNK üyesi Zübeyir Aydar yaptıkları araştırma sonucu edindikleri bilgiyi şöyle açıkladı: “Üst bir ekip var ve bir de alt birimler. Bunlar Avrupa’yı bölgelere ayırmışlar. Hedefleri de, Kürt siyasetçileri, kurum siyasetçileri ve bilinen isimlerin listesini çıkarıp infaz etmektir. Geçen yıl 3 infaz timi gelmiştir.”

Nitekim son yıllarda deşifre olanlar ve tutuklananlar bu iddiaları doğrular niteliktedir. 17 Aralık 2014’de Muhammed Taha Gergeroğlu ve iki yardımcısı tutuklanır. 19 Ekim 2015’de Erdoğan ziyaretinde Merkel ile görüşür ve 5 Aralık’ta kefaletle bırakılırlar. Ancak Türkiye ile Almanya’nın arası açılır ve devlet ajanlarıyla birlikte devlet tarafından kullanılan “Osmanlı Ocakları” operasyonu yapılır: “Almanya’da kısa bir süre önce 50 ayrı adrese yapılan operasyonda, çok sayıda silah, uyuşturucu ve çeşitli Kürt ve devrimci kişi ve kurumlar hakkında istihbari bilgi ve belge ele geçirilmişti. Almanya’da ismi açıklanmayan bir polis yetkilisi verdiği bilgilerde, Osmanlı Ocakları ve Osmania adlarıyla faaliyet yürütenlerin, Türk istihbaratı MİT ile bağlantıları olduğunu ileri sürerek, ellerinde var olduğu düşünülen savaş silahlarını Almanya’da muhalif Kürtlere karşı kullanma tehlikesi olduğunu söyledi.” (Özgür Gelecek, 26 Haziran 2017)

Nitekim bunların sonucu olarak Denge TV muhabirliği ile kendisini gizleyen Berlin Türk Elçiliği’ne bağlı Mehmet Fatih Sayan 15 Aralık 2016’da Hamburg’da tutuklanır. Üzerinden çıkan belgeler açıktan TC’nin resmi güçleriyle çalıştığını kanıtlamıştır. Ayrıca yakalanan Mustafa Karataş’ın MİT yöneticileriyle yaptığı görüşmelerin ses kayıtlarında ölüm listesi açığa çıkar. Bu listede Kongra-Gel’in Eş Başkanı Remzi Kartal’ın, Kürt Siyasetçi Zübeyir Aydar’ın, KCDK-K Eş Başkanı Yüksel Koç’un, eski HDP Milletvekili Sevahir Bayındır’ın ve Alman Sol Parti Milletvekili Cansu Özdemir’in isimleri bulunur. Ancak ajanların belirlenmesiyle tasarlanan suikastlar önlenir. Ayrıca Türk Devleti’nin, Almanya’nın resmi-polisiye kurumlarında da ajan örgütlenmesine gittiği belirlenir. Hessen’de görevli Başkomiser Döndü Yazgan MİT’le çalıştığı şüphesiyle görevden alınır. Döndü Yazgan’ın ilişki içinde olduğu Frankfurt Başkonsolosu İlhan Saygılı, Almanya’nın yaptırımından korunmak için İsviçre Büyükelçiliği’ne atanır. Ayrıca Köln Emniyeti’nde yer alan başkomiser hakkında ANF (Alman Güvenlik Birimleri) tarafından soruşturma dosyası hazırlanıyor. Bunlara ek olarak, Alman Güvenlik Birimlerince başta Kuzey Ren Westfalya (NRW) ve Aşağı Saksonya eyaletlerinde DİTİB denetim altında tutuluyor. Hatta bu camilerdeki bazı imamlar hakkında casusluk iddiasıyla soruşturma açılmıştır.

Nubar Yalım, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez şahsında Avrupa’da Ermeniler ve Kürtler hedef alınmışlardır. Ama tarihin ileri evrimi durdurulamaz. Anıları mücadeleye rehber olsun!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu