GüncelManşet

Amed’de “boş boş gezacağına” çalışan çocuklar

Amed: Amed’den çevre il ve ilçelere gitmek için Bağlar’ın az ilerisinde İlçe Otogarı vardır. Oraya gidersiniz, orada yan yana dizili yazıhanelerden gitmek istediğiniz yer için bakınırsınız ve günde 2-3 defa kalkan araçlarla çevre ilçelere ya da illere gidersiniz. Geçenlerde yine aynı şekilde çevre ilçelerden birine gitmek için otogardan adım atar atmaz, 12-13 yaşlarında selpak satan bir çocuk ile burun buruna geldik. Uzaktan görmüş, bizi beklemiş. “Nereye abla?” diye ilk soru ondan geldi. “Weranşehr’e…” deyince hemen o yazıhaneye doğru yöneldi. Bu “otorite” karşısında biz de boyun eğdik ve peşi sıra yazıhaneye gittik.

Yazıhanenin boş olduğunu görünce zaten günde 2 defa kalkan aracı kaçırdığımıza yanarak, kara kara düşüncelere dalmışken; çocuk yanımızdan ayrıldı. Kısa bir süre sonra yazıhane sahibi ile geri geldi. “Abla, korkma araba yarım saat sonra kalkacakmış” diyen çocuğu onaylayan yazıhane sahibinden biletimizi aldık.

Çocuk, bir abi edasıyla başımızda bekledi ve yazıhane sahibi bileti hazırlarken, o da araç hakkında, ilçe otogarı hakkında bilgi veriyordu. Biletimizi aldıktan sonra çay içmek için kahvelerden birinin alçak iskemlesine oturduk. Ne çay ısmarlamamıza izin verdi ne de simit, poğaça… Ama sohbet etmek istediği belliydi.

Babası, adli bir suçtan hapisteymiş. “Suçu yok ki! Amcasının oğlu vurdu, ama babamı da içeri aldılar. Ama mahkemesi var yakında, bırakacaklar” diyordu.

4 kardeşlermiş ve en büyüğü kendisiymiş. Evi de yine sattığı selpaklardan kazandığı para ile geçindiriyormuş. Malum evde 1,5 yaşında küçük bir kardeş olunca, anne ona bakmak zorunda olduğundan çalışamıyormuş. Yoksa eskiden o da arada maydanoza falan gidiyormuş. Okul mu? Ne gezer! O da okula giderse kim bakacakmış kardeşlere…

Saatimiz gelince vedalaştık ve ben minibüse bindim. Birkaç gün sonra geri döndüğümüzde bizim çocuk, yine elinde mendiliyle oradaydı ve geldiğimizi görünce koşarak yanımıza geldi. Yine sohbet ettik ve günlük mendilimizi alarak ayrıldık yanından…

Polis ile baliciler, çocukların korkulu rüyası

Bizi karşılayan, evinde ağırlıyormuş gibi ağırlayan, koca insanlar gibi sohbet eden bu küçük çocuk; Amed’in tüm sokaklarında kah elinde mendili kah boyacı sandığı kah tespihi kah atık kağıt arabası kah dilenci mendiliyle karşımıza çıkan binlerce çocuktan yalnızca biriydi. Hayatın yükü omuzlarına erken yaşta çöken küçük çocukların ortak benzerliği olan o olgun ve korumacı tavır vardı onda da. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü geride bıraktığımız şu günlerde Amed’in sokaklarında ilerlerken, bu ülkede çocuklar açısından birçok şeyin “normal” gitmediğini bir kez daha görebiliyorduk.

Yaşıtları; Ben10 oyuncakları, giysileri, ayakkabıları ile yaşarken; tüm bunların kağıttan kutularını toplayıp satmak derdinde olan Amedli çocuklarla; “işyerlerinde” yani sokakta buluştuk ve onlarla sohbet etmek istediğimizi söyledik. Sanat Sokağı’nda caminin kenarında kendi aralarında sohbet ederlerken bulduk onları.

Onlarla röportaj yapmak istediğimizde ilk tepkileri “Ma niye ki?” oldu. “Abla, beni çekme ha” diyordu bir tanesi. Ama kameramızı çalıştırdığımızda kameranın arkasında duran çocuklar dahi muhabbete ortak olmaya başlamışlardı. Kiminin adı Hasan, kiminin Tuncay, kiminin Barzan, kiminin Ramazan’dı. Bir kafeye geçtik hep birlikte. Kendimize sahlep söyledik, malum hava soğuk.

Öncelikle amacımızı anlattık çocuklara ve gerçekleşmeyeceğini bile bile birbirilerinin sözünü kesmemelerini istedik. (Tabii mümkün olmadı.) Bir süre sonra vazgeçtik bu ısrarımızdan ve karşılıklı sohbete başladık. Hemen hepsi 12-13 yaşlarındaydı. Ve yine hemen hepsi 2-3 senedir sokakta çalışıyorlardı.

Çocuklara sokakta çalışırken en çok neyden korktuklarını, çekindiklerini sorduğumuzda biri, “Valla benim Allah’tan başka korktuğum hiçbir şey yoktur” dese de; çocuklar genelde iki şeyden çok çekindiklerini ifade ediyorlar. İlki, çocukları karakola götürüp darp eden ve ailelerine 180 TL’den başlayan para cezaları kesen Çocuk Şube polisi; diğeri de çocukların parasını alan ve yine çocukları döven, bazen de taciz eden “balici büyük adamlar”!

1 senedir sokakta boyacılık yapan çocuklardan biri (ki aynı zamanda kardeşlerinden biri de çöpçülük yapıyormuş), babasının Irak’ta inşaatta çalıştığını, eve 3 ayda bir gelse de

“durumlarının iyi olduğunu” söylüyordu. Okula gitmişti ama “eli ekmek tutacak yaşa geldiğinde” okulunu bırakmıştı.

“Onlarin ne haqqi var ekmağimizla oynamaya”

Çocuklardan her birinin hikayesi birbiri ile benzer olsa da Tuncay’a kulak vermek gerekiyor. Henüz 13 yaşında olan, 5-6 aydır sokakta boyacılık yapmaya başlayan ve babası 7 senedir hapiste olan Tuncay, babası hapishaneye girdiğinden bu yana okula gitmemiş.

“Hatta 1. sınıfa bile gitmemişim. Okuma-yazma bilmiyorum” diyen Tuncay, kazandığı para ile babasına kıyafet aldığını, ona harçlık yatırdığını söylerken eli ile saçlarını düzeltiyor ve yarı utangaç ama oldukça ciddi bir ifade takınıyor. Belli ki, babasına para yatırmak onun için bir gurur kaynağı…

Tuncay, aynı zamanda polis ve baliciler dışında sokakta çok şey yaşandığını söylüyor ve “Valla, hiçbirinden korkmuyorum. Bazen ailemiz uyarıyor, ‘eve erken gelin’ diye. Eve erken gidiyorum” diyor.

Ellerinde ayakkabı boyasının karası, derisinin karası ile bütünleşen Tuncay’ın tek marifeti bunlar değil. Tuncay aynı zamanda boş vakitlerinde Deniz diye bir arkadaşı ile rap söylüyormuş. Her ne kadar ısrar etsek de bize rap değil, türkü söyleyen Tuncay’ın ardından Ramazan da “Mardin kapısından” türküsünü söylüyor.

Sıra Hasan’a geldiğinde, “Şikayatçiyam” diyen Hasan çocuk şube polisinden şikayetçi olduğunu üzerine basa basa tekrar ediyor. “Onlarin ne haqi var ekmağimizla oynamaya” diyor ve sonra söz verdiği üzere o da bir şarkı okuyor bize. Hem de şarkının müziğini kendi ağzıyla çalarak… Söylenen tüm şarkılar Türkçe olunca, “Bir tane de Kürtçe okuyun, Kürtçe türkü bilen yok mu?” dediğimiz de ilk karşılık Tuncay’dan geliyor. “Evina min” türküsünün ardından “Zindana Diyarbekir” türküsünü dinliyoruz.

O sıra da kameranın arkasında kalmak için başta “Abla beni çekme haa!” diye uyaran küçük Barzan’a, sürekli Kürtçe türkü önermesinin ardından kameramızı çevirdiğimizde “Ben bilmiyem ki” dese de, yanındaki çocuklar hiç de öyle demiyorlardı. “Vallaha abla, bir rap söylesin, dünyanın ağzı açıkta kalır” diyor öteki çocuklar. Gene de inadından vazgeçmiyor Barzan, “Bilmiyem, valla yalan atiler”!

Çocuklar türkü söylerken, kafeye 14-15 yaşlarında, yani bizim ufaklıklardan büyük bir çocuk giriyor. Tespih satarak geçimini sağlayan Bekir isimli çocuğu, bizimle oturmaya ve türkü söylemeye razı etmek biraz uzun sürse de; sonrasından bize hem Türkçe hem de Kürtçe türkü söylüyor.

“Boş boş gezacağına…”

Bekir’e Amed’de sokakta çalışan çocukları sorduğumuzda, oldukça “sıradan” bir durumu anlatıyor. Çocuklardan kiminin mendil sattığını kiminin kağıt topladığını kiminin kendisi gibi tespih sattığını kiminin de dilencilik yaptığını söyleyen Bekir’in, “dilenci” örneği üzerine çocuklarda bir gülüşme oluyor.

Bekir ile anlaşamadığımız bir nokta var. Bekir, küçük de olsa çocukların “sokakta gezacağına, hırqızlarla arkadaş olacağına gitsin çalışsın daha iyi” diyor. Biz de küçük yaştaki çocukların sokakta oyun oynamasının hakkı olduğunu, şu an milyonlarca çocuğun sokakta çalışıyor olsa da aslında bu durumun normal olmadığını anlatmaya çalışınca, bu kez diğer çocuklardan da tepki alıyoruz. “Ma o zaman, millet bize ‘eşek kadar olmuş, niye çalışmıyor’ dediğinde ne yapacağız?” “Boş boş gezacağına, gitsin ekmağina baksın!”

“Zenginlik iyi bişi degil!”

Çocuklarla son olarak, geleceğe dair hayalleri üzerine konuşuyoruz. Çocuklardan biri zengin ve villa sahibi olmak istediğini söylediğinde gözümüz Bekir’in alaycı bakışına takıldı. Tabii ardından da diğer çocukların gülüşmeleri eşliğinde Mercedes, havuz gibi hayallerini sürdürdü.

Çocuklardan biri bisiklet ve internet isterken, Bekir bu soruyu bir el hareketi ile geçiştirmeyi tercih etti. Tuncay gene “büyük insan” edasında içinden geçenleri söyledi. “Valla ben ne zengınlik istiyem ne faqırlik. Benim evim olsun, çalışacak işim olsun, huzurum olsun bana başka bişey gerek degil!”

Hasan ise ev isteğini söylerken bir de ekliyor, “Zaten zenginlik iyi bişi degil!”

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu