Makaleler

“Aleviler Tabuta, Hıristiyanlar Beyrut’a!”

100 bin insanın ölümüne, 100 binlerce insanın yaralanmasına ve 2 milyonu ülke dışına olmak üzere 6 milyon insanın evini terk etmesine; açlığa, yoksulluğa neden olan çatışmalarla Suriye giderek daha büyük bir kaosun içine sürükleniyor. Muhalifler eliyle Esad’ı devirmeyi planlayan ancak hesapları tutmayan emperyalistlerin, işgal ve saldırı hazırlığı yaptığı Suriye’yi daha karanlık günler bekliyor.

Suriye, mezhep çatışmalarının giderek derinleştiği ve ülke sathına kanlı bir biçim alarak yayıldığı, buradan tüm bölgeyi ateşleyecek bir barut fıçısına doğru yol alıyor. Resmin bu hale gelmesinde kuşkusuz “Şii/Alevi” Esad’a karşı savaşmak üzere Suriye’ye akın eden cihatçıların, El Kaide vb. İslamcı örgütlerin payı büyük. İslam referansından yola çıksa da birbirinden çok farklı noktalarda duran bu örgütlerin ortak noktalarının başında Alevi, Hıristiyan düşmanlığı geliyor. Bölgeden her gün yeni yeni hak ihlali, kaçırma ve katliam haberleri geliyor.

 

Muhalifler Alevileri Katlediyor

Suriye’de emperyalistlerin güdümündeki silahlı muhalefetin Esad’a karşı verdiği mücadele bir mezhep savaşına, “cihada” çoktandır dönmüş durumda. Dünyanın dört bir yanında Suriye’ye şeriat devleti ve cihat için savaşmaya gelen militanlar burada çok sayıda örgüt kurmuş durumda. El Kaide çizgisindeki örgütler Sünni inancından olmayan herkese karşı büyük bir düşmanlık besliyor. Kendi içlerinde de kanlı bir iktidar savaşı veren bu örgütler, Alevilere yönelik saldırılarını aralıksız sürdürüyor.

Bu saldırılar Esad’ı desteklemeyen Alevi inancından emekçileri de Esad’ın safına itiyor. Oysa Arap ve Nusayri bir kökenden gelse de Esad ailesinin Alevi inancını devletin resmi dini olarak uyguladığı söylenemez. Öte yandan Suriye’de küçük bir grup Arap Nusayri egemen sınıf durumunda. Bu kesim dışında Alevi inancından emekçiler aynı sınıfı paylaştıkları Sünnilerle benzer koşullarda yaşamaktadır. Suriye’deki mücadeleyi ezilen emekçilerin sömürü ve zulümden kurtarılmasından öte dini referanslarla yürüten emperyalistler ve onların işbirlikçi, uşaklarından askeri-lojistik destek alan muhaliflerin gazabından, belirledikleri yaşam ölçülerine uygun hareket etmeyen Sünni Araplar da nasibini alıyor. Ancak İslamcı örgütler Beşşar Esad’ın Arap-Nusayri olmasından hareketle Suriye’de bu inanca sahip tüm kesimlere sınıfsal bir ayrım gözetmeden yöneliyor, köylere, mahallelere baskınlar düzenliyor, insanları kaçırarak katlediyor. İslamcı muhaliflerin sayısı artıkça ülkede,  Alevi inancında emekçilere yönelik saldırılar çoğalıyor.

Bölgeden kamuoyuna yansıyan ilk katliam haberi 20 Aralık 2012’de gelmişti. Hama şehrine bağlı Akrab köyünde muhalifler tarafından Beşşar Esad’ın düzendiği saldırılara yanıt amacıyla gerçekleşen saldırıda patlayan bombalar en az 125 kişinin ölümüne veya yaralanmasına yol açtı.  5 Ağustos 2013 tarihinde ise Suriye’de silahlı çeteler Lazkiye ve Şam’da “Esad yanlılarına“ saldırırken, bir aileyi çocuklarıyla birlikte katletti.

Daily Telegraph gazetesinde 12 Ağustos günü yayımlanan ve Suriye’de Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye’de yaşanan çatışmaları ele alan haberde, muhaliflerin bölgedeki halka yönelik saldırılar gerçekleştirdiğine yer verildi.  Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta bulunan Ruth Sherlock’un haberine göre muhaliflerin Lazkiye ve çevresindeki saldırılarında yüzlerce insan yaşamını yitirdi, yaralandı ya da kayboldu. Haberde görüşüne yer verilen Lazkiyeli Alevi din adamı Şeyh Muhammed Reda’nın: “Hala evlerinde öldürülmüş insanlar, çalılıklarda bırakılmış cesetler buluyoruz. Şimdiye kadar köylerden 150 Alevi kaçırıldı. Aralarında kadın ve çocuklar var. Onlarla tüm bağlantımız koptu” sözleri yaşanan vahşeti gözler önüne seriyor.  Haberde, bu saldırıların Beşşar Esad’ın Alevi olması ve aile köklerinin Lazkiye’de olmasıyla ilgili bağının olduğu da belirtiliyor.

25 Ağustos 2013 Suriye’de El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi  komutanlarının yaptığı intikam açıklamaları da Suriyeli Alevilerin başına gelebilecekler hakkında fikir veriyor. YouTube’da yer alan ses kaydına göre Sünni El Nusra grubundan Abu Muhammed el-Golani “Şam’da insanlarımızın üzerine düşen her kimyasal füze için, Allah’ın izniyle, onların bir köyü bunu ödeyecek. Guta katliamı için onların kasabalarına ateşlenecek binlerce füze hazırlayacağız” sözleriyle Esad’dan intikam almak amacıyla Alevi bölgelerini vuracağı tehdidini savurdu.

Son olarak El Kaide’yle ilişkili “Irak ve Şam İslam Devleti” isimli örgütün görüntüleri internet ortamına düşen ve otoyolda durdurdukları kamyon şoförlerine “Sünni misin yoksa Alevi mi? (Nusayri mi)“ diye sorduktan sonra Alevi olduklarını öğrenip katlettikleri görüntüler de muhaliflerin yaklaşımını gösteriyor.

El Nusra’nın saldırılarına Alevilerle birlikte hedef olan Hıristiyanlar da Suriye’de büyük bir korku içinde yaşıyor. Bu saldırılardan biri 5 Eylül günü Şam’ın 60 km kuzeydoğusundaki çok eski Ortodoks Hıristiyan kalıntılarının bulunduğu, hacıların uğrak yeri Malula’da yaşandı. Cihatçıların “Aleviler tabuta, Hristiyanlar Beyrut’a” sloganı yeni Suriye’nin nasıl şekilleneceğini de anlatıyor. Katliamların en yoğun yaşandığı Suriyeli Arap Alevilerin ya da Nusayrilerin- Lazkiye’nin geçmişi de benzer acılarla dolu.

 

Yavuz’un Cihatçı Torunları

Bugün dünyanın dört bir yanından akın eden radikal İslamcı silahlı örgütlerin vahşetine maruz kalan Aleviler, tarih boyunca benzer saldırılara maruz kaldı. Yavuz isminin Anadolu ve Lazkiye’deki Arap Alevilerinin tarihinde, katliam, zulüm, acı ve kıyımı ifade ettiği bilinir. 1514’te 40 bin Anadolu Alevi’sini katleden Yavuz,  1516’da Hama’da, Humus’ta, Şam’da Alevilere karşı katliamlar gerçekleştirir. 1517’de Suriye’yi ele geçiren Yavuz, 70 bin Arap Alevisini öldürür. Bu katliamdan kurtulanlar Lazkiye, Antakya ve İskenderun’a yerleşmişlerdir.

Bugün Yavuz’un Cihatçı torunları, aralarında, “Yavuz Sultan Selim Birliği”, “Fatih Sultan Mehmet Tugayı”, “Sultan Abdülhamit Tugayı”nın da bulunduğu örgütlerle Esad’a karşı cihat savaşı verirken Alevi inancından Suriye halkını katlediyor. Oysa Lazkiye Alevilerin, Sünnilerin, Türkmenlerin ve Hıristiyanların barış ve kardeşlik içinde yaşadığı, farklılıkların zenginlik olarak korunduğu bir kenttir. Cihatçı çeteler ise Lazkiye’deki barışı ve kardeşliği ortadan kaldırmanın ve Akdeniz’e açılacak enerji koridorunu efendilerinin hizmetine sunmanın derdinde.

Lazkiye emperyalist müdahalelerle ile ilk kez de tanışmıyor. Lazkiye “Alavi Özerk Bölgesi“ olarak da bilinir. 1925’ten 1944’e kadar “Alavi Devleti” özerklik statüsü sürmüştür. Lazkiye Alevi devletinin başkentiydi! 

 

TC’nin Alevi Düşmanlığı

Suriyeli Sünni mültecileri sınırdaki -kötü koşullarda ve sürekli bir baskı ortamının hâkim olduğu- kamplara yerleştiren AKP,  El Nusra saldırılarından kaçan Alevi Türkmenlere ise sırtını dönüyor. Aileler kaldıkları parklardan AKP’li belediyeler tarafından dışarı atılıyor. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin yardım elini uzattığı Suriyeli Alevilere yönelik bu tutum kimseyi şaşırtmadı. Bunun nedeni Beşşar Esad’ı devirmeye adeta ant içmiş Erdoğan’ın bugüne kadar Alevilere hakaret yağdıran, ötekileştiren, her konuşmasında Esad’ın Alevi kimliğine dikkat çeken tutumudur. Bu politikanın sonucunda AKP hükümeti, ülkemizde yaşayan Alevi inancından halkımızın tepkisini üzerine çekmiştir. Suriye’ye yakın bölgelerde özelliklede Arap/Alevi nüfusun yoğun olduğu Antakya’da büyük bir öfke gelişmiştir. Taksim Gezi İsyanı sırasında çatışmaların en yoğun geçtiği ve en uzun sürdüğü, iki şehit veren Antakya, AKP’nin Suriye politikasının Alevilerdeki somut karşılığını göstermiştir.

Hâkim sınıflar emekçi yığınlar arasındaki farklılıkları mezhep ayrımlarıyla derinleştirmeyi, sınıfsal çıkarlarının ortak olduğu gerçeğinin üstüne sis perdesi indirmeyi amaçlamaktadır. Oysa dini, dili ve inancı ne olursa olsun emekçi yığınların kurtuluşu; birlikte hareket etmesinden, dayanışmayı büyütmesinden ve mücadeleyi ileri taşımasından geçecektir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu