Kadın

İbrahim Kaypakkaya emekçi kadınların önderidir! Ve ona çok şey borçluyuz!

Emekçi kadınların sorunlarını yazmak, tartışmak, üzerinde kafa yorup bunları dile getirmek çok önemlidir ve çokça da yapmakta olduğumuz iştir. Ancak bu, deyim yerindeyse madalyonun sadece bir ve en görünen yüzüdür. Bunu çok az bir kesim dışında hemen herkes ve her kurum, örgüt vb. yapmaktadır.

Ancak bu işin bir ve aynı zamanda belki de en kolay yanıdır. Asıl mesele ise her sorunda olduğu gibi çözüm noktasında düğümlenmekte, sorunu ortaya koyarken ortaya çıkan renk cümbüşü dağılmakta ve gerçek renkler görünür olmaktadır.

Bizler, emekçi kadın sorununun sınıfsal bir sorun olduğunu, var olan sistemin bin yılların deneyimi ve birikimiyle emekçi kadınları ezilenin de ezileni olarak hem sınıfsal ve hem de cinsel olarak sömürdüğünü, baskı altında tuttuğunu ve de en önemlisi varlığının devamı ve yeniden üretimi için “onu” temel dayanak olarak kullandığını söylüyoruz. Dolayısıyla da çözüm noktasındaki temel argümanımız bu sistemin varlığının sona erdirilmesinde odaklanıyor ve tüm diğer renklerden de bu kavşakta ayrılıyor.

Bu genel belirlememizi burada tekrar etmemizin nedeni, coğrafyamızda kadının kurtuluşu anlamına gelen bu çözümü yaşama geçirmenin adı olan ve umudumuzu temsil eden yapılanmanın kurucusu, önderi, ilk genel sekreteri İbrahim Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümünde olmamızdır.

Yukarıda yaptığımız çözümleme ve bu çözümlemeye kaynaklık eden düşüncelerin yaratıcısı, kadınların özgürlük mücadelesinde önemli bir yere sahiptir ve emekçi kadınlar ona çok şey borçludur.

Clara Zetkin, 25 Mart 1903 tarihli “Kadınlar Karl Marks’a ne borçludur?” isimli makalesinde şunları söyler: “Şüphesiz Marks hiçbir zaman ‘başlı başına’ ve bir ‘sorun olarak’ kadın sorunuyla uğraşmamıştır. Buna rağmen o, yeri doldurulamaz bir şey, kadının tam hakka sahip olma mücadelesinde en önemli olan şeyi yapmıştır. Materyalist tarih anlayışıyla o bize kadın sorunu hakkında hazır reçeteler değil ama çok daha iyi bir şeyi, onu incelemek ve kavramak için doğru, emin yöntemi verdi. Kadın sorununu genel tarihsel gelişmenin akışı içinde, genel toplumsal bağıntılar ışığında onun tarihsel olarak koşullanmışlığını ve haklılığını açıkça kavramayı, onun harekete geçirici ve taşıyıcı güçlerini bilmeyi, onun yöneldiği hedefleri, ortaya çıkan sorunların çözümün ancak hangi koşullar altında bulunabileceğini bilmeyi ancak materyalist tarih görüşü olanaklı kılmıştır.”

Bu, doğruluğu şüphe götürmez bakış açısını aynı şekilde İbrahim yoldaş için de uyarlamak mümkündür. İbrahim Kaypakkaya da ‘başlı başına’ kadın sorunuyla uğraşmamıştır. Ancak kadın sorununun temeli olan sistemi ortadan kaldırmak üzere coğrafyamızda kurduğu örgütle kadınların kurtuluşunun yolunu açmış, onlara çok değerli bir miras bırakmıştır. İbrahim bir kurtarıcı ya da Mesih değil, ezilenlere ve bunun içinde ezilenin de ezileni emekçi kadınlara yol gösteren bir meşaledir. Emekçi kadınlara özgürlük bu meşalenin saçtığı ışıkla yolunu bulan kadınların öncülüğünde gelecektir.

Bu ışığı önüne alarak yol alan kadınlar her daim olmuştur ve bayrak Meral Yakar’dan son Dersim şehitlerimize kadar kadınların yaratan ve üreten ellerinde hep daha yükseklere kaldırılmıştır. İbrahim’in düşüncelerini ve mirasını benimseyen ve sahiplenen kadınların nasıl da önderleştiklerini, komutanlaştıklarını göstermiştir bizlere Sefagül, Nurşen, Gülizar, Fatma ve Derya yoldaşlar. Hepimiz gibi onların da bu “insanlaşma serüveninde” Kaypakkaya’ya borçlu olduğu çok şey vardır.

Onlar İbrahim Kaypakkaya’nın görüşleriyle yoğrulmuşlar, Partisinin değiştiren ve yeniden yaratan pratiği içinde önderleşmişler ve sıraları geldiğinde leke sürmedikleri bayrağı bizlere devretmişlerdir.

Sadece anılarını değil, yaşamlarını feda ettikleri tüm değerlerin takipçisi olacağız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu