Kadın

Nafaka tartışması ile kadınlar evliliğe mahkum edilmek isteniyor

Kadınların bir araya gelerek kendilerine ve uzun yıllara varan mücadele sonucu elde ettikleri kazanımlara dönük saldırılara karşı birlikte mücadele etmek dışında bir seçeneği yoktur. Çünkü kadınlar birlikte güçlüdür.

Son günlerde  her cephede başlayan bir nafaka  tartışması var bilindiği gibi.  Kadın örgütlerinin ısrarla karşı çıktığı “Nafaka Düzenlemesi”ne tepki ve tartışmalar devam ediyor.

2016 yılında “Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu”nun kurulmasıyla birlikte nafaka hakkının kaldırılması da gündeme gelmişti. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün “Kadının korunması esas ama iki yıl evli kalmışlar, sonra medeni şekilde ayrılmışlar. İki sene evli kaldılar diye bunları birbirleriyle ölene kadar hukuken bağlamak doğru değil” sözleri ve benzer söylemlerle ciddi bir algı operasyonu devreye sokularak toplumda bir kafa karışıklığı yaratma çabası söz konusudur.

Adalet Bakanlığı Meclis Komisyonu’ndan yapılan “hazırlıktan” hemen sonra başladı çalışmalarına ve  “mağdur” olan erkekler, adamlar, süresiz nafaka mağduru erkeklerin dernekleri gibi çeşitli dernekleri dikkate alan erkek devlet bir “düzenleme” başlattı.

Komisyon sözde henüz hazırlık aşamasında olan nafaka tartışmasını “nafaka”nın “ömür boyu” değil, 5 aşamaya göre belirlenmesini öngörüyor. Buna göre nafaka, “evli kalma süresi”, “çocuk olup olmaması”, “boşanan kadının yaşı”, “gelir durumu” ve “kusur durumu” hesaplanacak. Burada esas tartışmalardan birinin konusu olacak olan, bu tartışmanın neden kadın üzerinden yürütüldüğüdür. Medeni Kanun’a göre boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf daha ağır olmamak koşulu ile geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir. Öncelikle “yoksulluğa düşecek taraf” ibaresine dikkat çekmek gerekiyor çünkü kadın ya da erkek denmiyor burada. Yine “süresiz” isteyebilir deniyor, süresizdir demiyor.

Tartışma kadın üzerinden yürüyor, çünkü çok derin bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği mevcut. Toplumsal yargılara, yaşadığı şiddete karşı son çare olarak boşanabilen kadınlar, bu eşitsizlikten kaynaklı erkeğe göre daha fazla yoksulluğa düşmekte, evin bakımı, çocuk bakımı gibi yükleri omuzlamak zorunda kalmaktadır. İşsizliğin bu kadar arttığı bir dönemde, iş bulmanın kadın açısından neredeyse imkansız olduğu gerçeğine, işten çıkarmalar olduğunda ilk çıkarılacak kişinin kadın olduğu gerçeği de eklenince yoksulluğa daha fazla düşecek olanın kadın olduğu görmek bu kadar zor olmasa gerek. İşte bu nedenle bu meselede tartışma kadın üzerinden yürütülmektedir.

Kadınlar açlık sınırı bin 812 TL olan ülkede 300 TL nafaka için mi evleniyor?

Diğer taraftan nafakanın süresiz olduğu algısı mevcuttur. Ama hayır nafaka süresiz değildir, yoksulluğa düşecek taraf olan kadın iş bulduğunda, yoksulluğu ortadan kalktığında  ya da yeniden evlendiğinde nafaka kaldırılır zaten. Ya da nafaka miktarı kişilerin maddi durumlarına göre artırılır ya da azaltılabilir. Bizim ülkemiz gibi kadınlar açısından boşanması zor olan erkek egemen bir ülkede “kadın  nafaka için evleniyor” demenin ya da “iki yıl evli kalıyor boşanıyor, nafaka alıyor” sözleri de yaratılmak istenen, “erkekler nafaka mağduru oluyor” algısının bir parçasıdır. Çünkü her ne kadar Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi gereğince “kişinin mali gücü oranında nafaka belirlenir” dense de boşanan kadınların çok büyük oranının aldığı miktarın 300 TL gibi (2018 verileri; açlık sınırı bin 812, yoksulluk sınırı 5 bin 904 lira olan bir ülkede 300 TL nasıl bir rakamdır, bunu okuyucuya bırakıyoruz!) küçük bir  miktar olduğu ve bu miktarın da tahsil bile edilemediği ortadadır. Nafakanın otomatik ödenmesine dair hiçbir işleyiş de, hiçbir devletin güvencesi de yok.  Kadın mahkemeden karar alsa da bunu tek başına uygulayamıyor. İcra takibi yapması gerekiyor. Yeni bir hukuki işlem ve masraf demektir bu da. İcra Mahkemelerinde de nafakaların ödenmemesi ile karşı karşıya kalıyoruz ve devlet hiçbir sorumluluk almıyor. Nafaka hakkının engellenmesi diğer tarafıyla kadına yönelik ekonomik şiddet anlamına geliyor. Devlet, erkeklerle el ele yürürken kadın bunun dışına çıktığında ekonomik şiddete bir kez daha maruz kalıyor.

Kadın kazanımlarına dönük yeni bir saldırı parçası: Nafaka

Peki nafaka miktarı bu kadar az ve zaten tahsil edilemiyorken bu düzenleme  neden devreye girdi? Devlet bir kez daha erkeklerin devleti olduğunu, onların yanında olduğunu gösterdi. Erkekleri özne saydığını, kadınları, kadın hareketini bir kez daha yok saydığını gösterdi, kadın düşmanlığını sürdüreceğini de gösterdi. Çünkü burada esas mesele kadının boşanmasını engellenmek, evin içine hapis etmek… Bu şekilde boşamanın gerçek nedenleri gizlenmek, üstü örtülmek istenmekte. Gerçekte düşük olan ve süresiz olmayan nafaka, devasa bir sorun yaratıyor ve birilerini mağdur ediyormuş gibi sunularak yapılmak istenen şey kadınların kendi hayatlarına dair karar verme hakkını yok etmektir.

Bu “düzenleme” tek başına nafaka ile sınırlı da değil. Ortak mal varlığı paylaşımının da tartışmaya açılması ve bunun da kaldırılması yönünde tartışmalar yürütüldüğü bilinen diğer bir gerçek. Boşanmalar engellenmek istenirken, olur da kadın güç bela boşanırsa kadını biraz olsun güçlendirecek olan nafakayı kaldırmak kadınların kazanımlarına dönük yeni bir saldırıdan başka bir şey değildir.

Erken evliliklerin arttığı, imamlara nikah yetkisinin verildiği bu süreçte nafaka değişikliği de kadını ekonomik olarak tamamen güçsüzleştirip evlilik “birliği” içinde tutmaya yönelik stratejinin sadece bir parçasıdır. Kadının okumasını, meslek edinmesini engellediği oranda boşanma kararı vermesini de güçleştirip engel olmak istemesinin bir parçasıdır bu da.

Kadınların bir araya gelerek kendilerine ve uzun yıllara varan mücadele sonucu elde ettikleri kazanımlara dönük saldırılara karşı birlikte mücadele etmek dışında bir seçeneği yoktur. Çünkü kadınlar birlikte güçlüdür.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu